Terörü, kabaca sözlük anlamıyla yıldırmayı amaç edinen şiddet hareketleri olarak anlayabiliriz. Bu şiddet hareketlerinin içinde cana ve mala zarar vermeye kadar ne ararsanız var. Eskiden eşkiya vardı, şimdi terörist var. Eşkiya daha lokal bir çevrede hüküm sürüyordu, şimdiki terörün etkisi ve gücü dağları taşları aştı tüm dünyayı tir tir titretir hale geldi.

            Eşkiyalar, teröristlere göre daha insancıl mıydı onu bilemem. En azından onların bu kadar geniş halk kesimlerinin huzur ve refahını bozmadığını söyleyebilirim. Eşkiyalar daha çok ‘yağma’ işi yapıyordu, teröristler 72 kısım tekmili birden hesabı bilumum hukuk dışı işleri yapıyorlar. Eşkiyaların bir başı vardı; bütün buyrukları o verir, o ne derse o olurdu. Zamane teröristlerinin bir başı var mıdır, bışı dibi kimdir, yoksa bu baş pınarın gözünü kapata 7 başlı ejderha mıdır onu bilemeyiz. Bir şey söyleyebiliriz, insanlık bu beladan el birliğiyle kurtulmadığı takdirde sulh ve sükunete olan ihtiyacımız her geçen gün daha da artacaktır.

            Fransa’da yaşanan son hadise bize terörün 7 başlı ejderhadan da beter bir gudubet olduğunu düşündürdü. Bize göre anarşi ve şiddeti en azından son yarım yüzyıldır yoğun olarak yaşamamış veya nisbi yaşamış batı insanı Paristeki terör saldırısıyla tabir caizse cin çarpmışa döndü. Bu saldırılar insani hisleri öldürüyor, toplumları, ülkeleri ayrıştırıyor, hangi ülke veya inançtan olursa olsun diğer insanları klişe ithamlara maruz bırakıyor. Masum insanlara yönelik ve sadece nefret dilini azgınlaştırmaktan başka bir yararı olmayan bu saldırıyı şiddetle tel’in ediyoruz.

            Türkiye 70’li yıllarda illegal sol terör örgütlerinin estirdiği anarşiden çok acılar çekti. Gerçi hafızai beşer nisyan ile malüldür sözünü doğru çıkartırcasına onların bir kısmı zihinlere ‘özgürlük kahramanı!’ olarak yerleşti. Buna karşın güvenlik kuvvetlerimiz ve vatansever gençler ise ‘masumlara kıyan!’ merhametsizler olarak tanıtıldı. Mutlaka, tarih hükmünü verecek ve doğru yanlış elbet bir gün tüm açıklığıyla anlaşılacaktır.

            Bizim asıl vurgulamak istediğimiz 30 yıldır boğuştuğumuz bölücü terör belasına karşı hümanist batının nemelazımcı tavrıdır. Binlerce cana kıyan ihanet şebekesi bunun yanında milletimizin dirlik ve refahı için sarfedilecek hadsiz hesapsız maddi kaynağın da heder edilmesine sebep olmuştur. Biz hala bu melanetle boğuşurken çağdaş ve insancıl Batı’dan küçücük de olsa bir destek görmedik. Destek bir yana belki köstek gördük desek yalan değil doğrusunu söylemiş olacağız.

            Kendilerini rahatsız etmeyen teröristi görmezden gelenler, kendi kapıları çalınınca KÜRESEL terörizmden, bunun kaynağından, önlenmesinden öyle bahsediyorlar ki sanırsınız ki bunlardan başka kimsenin bu melanetten burnu kanamamış. Söylediklerimizden ‘oh iyi oldu!’ , bunlar da müstehaklarını buldular, bakın şimdi nasıl vaveyla kopartıyorlar anlamı çıkartılmasın.

            Masum bir cana kıyan bütün insanlığa kıymış gibidir bizim inancımızda. Onun için suçlunun aidiyetinin, adının, memleketinin, düşünce veya başa vasıflarının bizim nazarımızda hiç bir ehemmiyeti yoktur. Meşhur ifadeyle bütün teröristler kötüdür, terörün behemahal kökü kurutulmalıdır, insanlığa karşı suç işleyen caniler hak ettikleri en elim cezaya mutlaka çarptırılmalıdır. Ancak bunları yaparken veya yapmak isterken de herkesin birazcık aynaya bakıp eksiklikleri ve yanlışlarından ibret alması gerekir.

            Bir yerdeki terör şebekesini yer yer özgürlük savaşçısı olarak niteleyenler, bunlara ayni, nakdi yardım yapıp hatta silah ve mühimmat desteği sağlayanlar felaketin bir gün kendilerini bulacağını hesaplamalıdırlar.

            Bütün inançlara, insanın doğmasıyla hak kazandığı bütün haklara amasız saygılıyız, herkesi de saygılı olmaya davet ediyoruz. İnsanlık bu mikroptan ancak devletlerin güçlü bir işbirliği sayesinde kurtulabilir. Bir tarafın öbür tarafı cezalandırmak istemesi veya terörden bana ne, benden çok uzakta, bana bir zararı yok onun için ben bundan rahatsız olmuyorum demesi kabul edilebilir bir bakış açısı değildir.

            Terör silahı gün gelecek hamilerine ve sahiplerine dönecektir. Paris saldırısı bu yüzleşmeyi yapmak için (böyle menfur bir olayın yaşanmaması temenni edilirdi) en azından bir fırsattır. Batı ülkeleri bu konuda özellikle ülkemizi çok iyi anlamalı ve DEVLETİMİZİN başta kahraman güvenlik kuvvetlerimiz olmak üzere topyekün yürüttüğü mücadeleye destek olmalıdır. Türkiye’de kökü kurutulan terör, Ortadoğu’da da zemin bulamayacak, ortadoğuda yeşeremeyen nifah tohumları ne batıyı ne dünyanın başka bir coğrafyasını tehdit edemeyecektir.

            Bu kahrolası mikrop yok edilemediği müddetçe de insanlık huzur ve barışa hasret kalacak, kaygılar ve tedirginlikler çoğalacak, diğerine karşı nefret hissi daha da kuvvetlenecektir. Yangını söndürmenin en iyi yolu onu seyretmek yerine doğru bir şekilde müdahale etmekten geçer. Unutulmamalı ki yangına yanlış müdahele veya nemalazımcı tutum yangını büyütübelir.

            Son söz: İnsanlık için, teröre karşı; sen, ben, yokuz biz varız.