Milyonlarca insanın yaşadığı, milyarlarcasının ise göçüp gittiği bir dünya da yaşıyoruz ama sadece onlarcasını belki yüzlercesini hatırlıyoruz. Oysaki hepsi birer dünya iken, bu küçücük dünyaya hepsi sığabilmişken biz kocaman zihinlerimize sığdıramıyoruz. Bu durum onların mı suçu bir iz bırakmamış olmamaları mı sebep yoksa bu oluşumun suçu mu? Masanın üzerinde duran kalemlik varken oradadır ama onu kaldırdığınız da orada olmuş olmasının da pek bir önemi kalmaz. Bir kalemlikle yerimiz aynı mı bu dünya da? Hatırlanmak için Nobel ödülü, bilimsel buluşlar şart mı? Eğer bizler de o seçkin insanların yaptıklarını yapabilseydik onlar seçkin olabilir miydi? Bizden bir haber bir biz yetişiyor. Ve kötü olan ise devamlı tekrarlayan bir döngü. Geçmişi geleceği bir köşeye bırakırsak. Günümüzde ki herkes den haberdar mıyız? Yok mu hala günümüzde medeniyetten uzak toplumlar bizlerden dünyadan bir haber yaşıyorlar sadece ama sadece aynı gökyüzünü paylaşıyoruz. Bu durumun kim suçlusu onlar mı? Biz mi? Doğduğunu hatta yaşadığını dahi bilmediğimiz, bilme ihtimalimizin dahi olmadığı milyonlarca insan bu hayata gözünü yumacak. Belki içinden biri ruh eşimiz, birileri yeni bilim adamlarımız ne bileyim belki de yeni siyasetçilerimiz. Eleştiriyoruz teknoloji geliştikçe benliğimizi yitiriyoruz diye ama hiç bu açıdan bakmış mıydınız? Afrika’da doğmuş bir adam ABD başkanı olabiliyor veya yine Afrika’da doğmuş olan bir insan Mars’a araç gönderebiliyor. En tropikal bölgelere zamanla medeniyetten uzak demektense tatil beldesi diyebiliyoruz. Her geçen gün dünya küçülüyor, her geçen gün bu oluşum bozuluyor. Evet hala aynı gökyüzünü paylaşıyoruz ama yer yüzünde de karşılaşabiliriz.