Yaşadığımız hayat çok çeşitli dengelerin bir araya gelmesiyle devam edip dururken tek başına huzur ve mutluluğu aramanın bir önemi olabilir mi? Modern zamanların ürettiği haz ahlâkı insanı çoğu vakit canından bezdiriyor. İhtiyaçlarımızın giderildiğini düşündüğümüz anda kavgaların fitili ateşleniyor ve kaos başlıyor. Olup bitenleri anlamak her geçen gün daha da zorlaşıyor. Bilginin önemi ortada iken çoğu insan kendini kasıtlı olarak hikmete kapatarak hayat karşısında durmaya çalışıyor. Yaratılıştaki sebep yeme, içme, bedensel hazlara ve iktidara taşındığı için insan iç huzurunu bulmakta her geçen gün daha da zorlanıyor. Başımızın üstünde duran gökyüzüne Hazreti İbrahim gibi bakmak neredeyse kimsenin aklına bile gelmiyor ? Yaratılış hikmetleri orada öylesine durup beklerken insan hayatın telaşesinden ne yapacağını bilmez bir durumda gününü gün edebiliyor, sonra da iman çilelerini geçmiş zaman insanlarının masalları diye okuyup geçiyor. Çok eskilere gitmek istemiyorum. Okul yıllarına dönüp baktığınızda duyduğunuz bazı kavramların sadece adlarını yazıp sizlere bunların neler olduğunu sormak istiyorum. İnsan aklı altıbin yıl boyunca ne aşamalardan geçti de bu güne ulaştı. Allah’ın varlığı Kur’ân-ı Kerim’de şu hikmetlere sarılı olarak anlatılır: Varlık delili, kozmolojik delil, gaye ve nizam delili, dini tecrübe delili ve ahlâk delili. Camilerde hocalar, okullarda öğretmenler kutlu yolda pirler bu nurları anlatmanın yükümlülüklerini çok iyi bilirler. Hazreti İbrahim gaye ve nizam delilinden hareket edip iman sırlarına vakıf oluyordu peki biz hangi delil ile yola koyuluyoruz acaba? Adama sormazlar mı delilin nedir? Pusulan nerede?

Tasavvuf yolunun kandilleri zikirdir! Hergün çekilen zikirler, okunan duaların sırlarına vakıf olunmazsa bir arpa boyu yol gidilmez. Nefsi eğitmenin yolu onu zikir potasında pişirmekten geçerken, zikirden gafil olmak dervişe yakışmaz! Kur’ân-ı Kerim “Kalpleri Allah’ı anmaya karşı katılaşmış olanların vay haline! Onlar apaçık bir sapıklık içindedirler” buyururken bu noktaya dikkat çekiyor. Bu gün bilgiye daha çok muhtacız.  İslam dünyasının dini bilgileri anlatma metodu eğitiminden geçtiğimiz öğretim basamaklarıyla uyuşmuyor. İçinde yaşadığımız sosyal çevrenin temel kodlarını ahlâki bakış açısıyla çözebilmek çok uzun zaman aldığından insanımız maddi, manevi zorlukların üstesinden gelmekte zorlanıyor

Kitap okumayı da zikirin bir parçası olarak görmek şart.

İslam bilimlerini takvim yapraklarından okuyarak öğrenmek istersek ya da bilgilenmeyi önemsemezsek hayat bizleri çok ötelere savuracak, hikmet dünyasına ulaşmakta hayli zorlanacağız.

Kul Himmet hikmeti şöyle özetlemiş.

“Uyan be hey gafil hab-ı gafletten

Ömrün geldi geçti haberin var mı?

Bir haber aldın mı sırrı vahdetten

Mürgi cânın uçtu haberin var mı?”