Ortadoğu’da yaşanan son gelişmelere baktığımızda, hedefte üç devlet var...Suudiler,Persler ve Türkler.

Dünkü yazımda, Pers İmpatorluğu’nun varisi İran ve bir kabile devleti kimliğinden uzaklaşamamış Suudi Arabistan arasında yaşanan gerilime dikkat çekmiştim.

İran ve Suudi Arabistan. İran-Suudi çatışması bölgenin en bariz dinamiklerinden. İslam dünyasında yaşanan mezhep ayrılıklarının merkezinde de bu iki ülke var. İran Şia mezhebini, Suud Vahhabiliği bir din olarak görüyor .İki ülkenin bölge siyasetinin ana teması; rakibine taviz vermeyen diğerini yok etmek isteyen bir anlayış üzerine kurulu...Bu çekişmenin acısını da bölge halkları kan ve gözyaşı olarak yaşamaktadır.

İki ülke de bölgede kendi iktidarlarına ve mezheplerine zarar vermeyeceğine ya da faydasına inandığı herkesle ilişki kuruyor ve darbeleri destekliyor. İran Suriye’de Esed, Irak’ta Maliki, Lübnan’da Nasrallah ile iş birliği yapmaktadır. Suudi Arabistan, Mısır’da Sisi’yi, Libya’da darbe yapan Haftar’ı desteklemektedir.

İslam dünyasında yaşanan bu kırılmalar, ülkemizi de rahatsız etmektedir.İyi niyetli ara bulucu yaklaşımlarımız çoğu kez uluslararası enerji baronlarının iğrenç emellerine kurban gitmektedir.

Yeni haritada, üç parçaya ayrılmış bir Suudi Arabistan var.Arkasından Şia üzerine bir Pers İmparatorluğu kurmak hayali ile yanıp tutuşan İran geliyor.Ve son Türk devleti Türkiye için de aynı karanlık senaryo...

Ülkemiz tehlikenin farkında.İran,Türkiye ve Rusya yakınlaşmasında bunu görüyoruz. Suudiler de son operasyonlarla karşı atağa geçtiler.

Bölgede ve dünyada yaşanan yeni dengeleri iyi okumak gerekiyor.Coğrafyamızda yaşanacak gerilim ve bölgesel rekabet her kese zarar verir.Ve kendimize çeki düzen vermeliyiz; kimliğimizi koruduğumuz da ayakta kalacağımızı unutmamalıyız.