Duygu Düğün Salonu'nda düzenlenen konferansa İyi Parti Kahramanmaraş İl Başkanı Ahmet Çabukel'in yanı sıra il parti yönetiminden birçok isim katıldı. Kuran-ı Kerim tilaveti ile başlayan konferans programında ilk olarak söz alan İyi Parti Kahramanmaraş il Başkanı Ahmet Çabukel, konferans salonunun tesisi konusunda yaşanan sorunlara değinerek, "Sesimizi 2 bin 500, 3 bin kişilik salonda duyurma fırsatımız varken kendilerine yakışır bir şekilde maalesef salonumuzu iptal ettiler. Üstelik tesis ücretini ödememize rağmen iptal ettiler. Biz böyle bir davranışın yanlış olduğunu kendilerine ilettik" ifadelerini kullandı. Çabukel'in ardından söz alan Prof Dr. Ümit Özdağ Suriyelilerin ülkelerine gitmesi gerektiğin bunun da İYİ Parti iktidarında olacağını belirterek, Türkiye'de kayıtlı 3.6 milyon, kayıtsızlarla birlikte 5.3 milyon Suriyelinin yaşadığını ifade etti.

"BELEDİYE BAŞKANI OLMASI GEREKEN İNSAN BİR KAYYUM GİBİ DAVRANDI"

Programda selamlama konuşması yapan İyi Parti Kahramanmaraş İl Başkanı Ahmet Çabukel, "Kahramanmaraş'ın yiğit evlatları, Kahramanmaraş'ın cesur insanları sizlerden korktular. Aslında iktidarın çatlak sesi olan, iktidarı yuvarlayan, belki de onların sonu olacak bir konu olan geçici sığınmacılar, Suriyeliler konusunu işlemek adına değerli hocamız aramıza geldi. Tam yerinde tam da merkezinde, 150 bin Suriyelinin bulunduğu ve belki de yeni gelecek Suriyeliler ile dolacak olan, demografik yapısı bozulmuş bir ortamda hocamız insanlarımızı bilinçlendirmek için geldi. Bu konun farkında olan Ak Partililer hemen duruma el koydular. Sesimizi 2 bin 500, 3 b,n kişilik salonda duyurma fırsatımız varken kendilerine yakışır bir şekilde maalesef salonumuzu iptal ettiler. Üstelik tesis ücretini ödememize rağmen iptal ettiler. Biz böyle bir davranışın yanlış olduğunu kendilerine ilettik. Son dakika da, üstelik şehitlerimizin olduğu gün bir konser uydurdular. Bugün orada bir konser vereceklerini söylediler. Maalesef seçilmiş olan bütün siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının, vatandaşlarımızın her bir ferdinin belediye başkanı olması gereken insan bir kayyum gibi davrandı.

"BUNU HİÇ BİR ALAN DA BAŞARAMAYACAKLAR"

Bunun altında Kahramanmaraş halkı ve İyi Partililer kalmaz. Çünkü sizler zaten kuruluş aşamasında genel başkanın mikrofonunu almış insanlarsınız. Genel başkanın kürsüsünü almış insanlarsınız. Genel başkan konteynırın üzerine çıktı ve konuşma yaptı, kimse susturacamadı. Bugün 24 Haziran'ı, genel seçimleri geride bırakmış ve güçlü bir grup ile Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde temsil edilen bir siyasi konumuna geldiniz. Onlarda biliyorlar ki, Ak Parti'nin yıkılışı İyi Parti'nin yükselişine bağlıdır. Genel başkanımızın ilçe ilçe gezmesi ile üye sayısının artışı, Ak Parti'nin kısa bir süre de yaklaşık 2 Milyon kayıtlı üyesinin silinmesi ve onların bir kısmının İyi Parti'ye geçmesi gibi durumların hepsini gördüler. İyi Parti'ye dur demek istediler. Bunu hiç bir alan da başaramayacaklar. Biz İyi Parti'nin neferleri olarak, biz İyi Parti'nin yöneticileri olarak, milletvekilleri olarak, belediye başkanları olarak ve en önemlisi her bir mahalle temsilcimiz olarak bütün durumumuzu ve geldiğimiz konumu herkese anlatacağız. Burada hocamın anlatacağı çok önemli konuları herkese anlatacağız. Bunu sizler yapacaksınız ve sizlerin sayesinde inşallah bu siyasi partimiz iktidar olacak ve yükselişini arşa değene kadar devam ettirecektir" şeklinde konuştu.

"TÜRKİYE'NİN TEKRAR PARLAMENTER DEMOKRASİYE DÖNMESİ"

Çabukel’in konuşmasının ardından, İyi Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ, ‘Türkiye'nin ve bölgemizin gerçek beka sorunu Suriyeliler’ konulu konferansını verdi. “Son günlerde nereye gitsem bir olay çıkıyor” sözleri ile İyi Parti il yönetiminin yaşadığı konferans salonu sorununa gönderme yapan İyi Parti İstanbul Milletvekili Prof. Dr. Ümit Özdağ konferansında şu ifadelere yer verdi, "Başkanımın da ifade ettiği gibi bu buluşmamız için başka yer ayırtmıştık ama orası son anda iptal edildiği için burada bir araya geldik. Son günlerde nereye gitsem bir olay çıkıyor. Bundan önce Bilecik'te konferansım vardı. Konferansın konusu saray rejiminin kaçınılmaz çöküşüydü. Hemen Ak Partililer gitmişler savcılığa suç duyurusunda bulunmuşlar. Rejimi çökertmeye çalışıyorlar diyerek takibat istemişler. Bende, arkadaşlar ben İngiliz sarayından bahsediyordum dedim. Kahramanmaraş'ta konferansımızın konusu, Türkiye için gerçek beka sorunu Suriyeliler. Ne yazık ki anayasası aslıya alınmış, tek adam rejiminde, anti demokratik baskıları göğüsleyerek İyi Parti'yi kurduk. Sizlerin büyük desteği ile parlamentoya soktuk. Şimdi ise parlamentoda Türkiye'nin tekrar parlamenter demokrasiye dönmesi, hukuk devletinin kurulması, Türkiye'nin rant ve soygun ekonomisinden tekrar üretim ekonomisine geçmesi ve Suriyelilerin vatanlarına tekrar dönmesi için mücadele ediyoruz.

"BUNLAR HEP MİLLİ BİRLİĞİMİZE İNDİRİLEN DARBELERDİR"

Değerli Kahramanmaraşlılar bugün Türkiye'nin karşı karşıya olduğu 4 büyük kriz var. Yaşadığımız devlet krizidir. Binlerce senelik Türk devleti ağır bir krizden geçiyor. Bu kriz iktidarın Türkiye'yi yönetmek değil dönüştürmek niyeti ile Müslüman kardeşler ideolojisiyle kahire eksenli bir bakış açısı ile 2002 den bu yana hareket ediyor. Bunun neticesinde ağır bir krize sürüklendi. Parlamenter demokrasi tasfiye edilip bir tek adam rejimi kurulduğu için ağır bir krize sürüklenmiş durumdadır. Liyakat ilkesi terk edilip, partizanlık devletin her kademesine hakim olduğu için Türkiye bir devlet krizine sürüklenmiş durumdadır. Ancak Türk Devleti binlerce senelik mazisi ile bu ağır krizi hiç şüpheniz olmasın aşacak. Bir ikinci kriz yaşadığımız milli birlik krizi. Türk milleti hiç bu kadar ayrıştırılmamıştı. Birbirine karşı hiç bu kadar gergin ve kızgın olmamıştı. Erdoğan iktidara geldiği günden bu yana ayrıştırıcı, dışlayıcı ve düşmanlaştırıcı bir dil kullandı. Bunu yapmaya bugün de devam ediyor. Bu dilin, iktidar bloğuna oy verirsen milletin vermezsen zilletin üyesisin şeklinde ki zihniyetin hakim olmasının sonucunda Türk milletinin milli birliği ağır bir şekilde tahrip olmuştur. Ders almıyorlar ve milli birliğimizi açıklamaları ile tahrip etmeye devam ediyorlar. Bir diyanet işleri başkanlığı var ki, milletin birleştiği yer olan camilerde bile milleti böldü. Bir diyanet işleri başkanı var ki, onun yaptığı çalışmalar milleti İslam'dan uzaklaştırıp deizme ve ateizme teşvik ediyor. Bu dönemde olduğu kadar Anadolu'da hiç bir dönemde deizm ve ateizm oransal olarak büyümemişti. Yine bu dönemde olduğu kadar Maturidilik azalıp Selefilik bu kadar hiç ilerlememişti. Bunlar hep milli birliğimize indirilen darbelerdir.

"SOYULAN TÜRK MİLLETİ VE SOYULAN BİZİZ"

En büyük üçüncü kriz ise ekonomik krizdir. Bu salondakilerin büyük bir çoğunluğu 2001 ekonomik krizini Başbakanlığın önünde Başbakan Ecevit çıkarken bir esnafın merdivenlere attığı yazar kasadan hatırlarlar. O krizin sembolü oydu ama bugün yaşanan ekonomik krizin gelecekte hafızalarda kalış şekli intiharlar olacak. Ekonomik krizin pençesi içerisinde inleyen ve çıkış yolu bulamayan insanlar artık yazar kasa fırlatmıyorlar. Siyanür içerek ve kendilerini asarak intihar ediyorlar. Bu intiharların bir bölümü gizleniyor toplumdan. Kriz bu kadar ağır ama bakıyorsunuz son 17 senede milyonerlerin sayısında artış var. Servetin bölüşümün de adaletsizlik olağanüstü artmış. Yine bakıyorsunuz bu servetini büyütenler devlete vergi ödemiyorlar. İkide bir vergi aflarından faydalanıyorlar. Türk devleti bunların vergilerini affederken hazinede ortaya çıkan boşluğu dış borç alarak kapatıyor. O dış borçları hepimiz birlikte ödüyoruz. O dış borçları hepimiz birlikte ödüyoruz.  Ama 5 şirket iktidarın yandaş şirketleri, yap işlet devret diye rahmetli Özal döneminde uygulanan modeli uygulayarak 1986'dan 2002'ye kadar 10 Milyar Dolarlık yatırım yapıldı. Bu 10 Milyar dolarlık yatırımı yapan şirketlerin toplam kazancı 450 Milyon Dolar civarındaydı. Yüzde 4-4.5 kar etmişler. Ak Parti dönemin de 55 Milyar dolarlık yap işlet devret veya yeni adıyla kamu özel işbirliği anlaşması ve projesi yapıldı. Bakın bu 55 Milyar Dolarlık yatırımı yapanların karı yüzde 147'dir. Arkadaşlar bu Yap İşlet Devret modeli değil, bu yap soy devlet modelidir.  Soyulan Türk Milleti ve soyulan biziz.

"BİZ HAZİNEDEN VERGİLERİMİZ İLE ÖDÜYORUZ"

Bir köprü yapıyor maliyet 3 milyar dolar yapan şirketin devredince kazanacağı para 8 milyar 150 milyon dolar. Ya da hiç işlemeyen Kütahya Havaalanı gibi projeler ile birileri zengin ediliyor sonra onların borçlarını biz hazineden vergilerimiz ile ödüyoruz. İsraf en acımasız şekilde devam ediyor. Krizin ortasında saraylar inşa edilmeye devam ediyor. Krizin ortasında uçak filosuna yeni uçaklar alınmaya devam ediyor. Bu ekonomik krizin nedeni değil ama tetikleyicisi olan kötü, yanlış ve hatalı Suriye politikası ve Suriyeli sığınmacılar politikası da devam ettiriliyor. İşte yaşadığımız 4. büyük kriz Suriyeli sığınmacılar krizidir. Bu ilk üç büyük krizden daha büyük bir krizdir. Biz Anadolu'ya son kez geldiğimizden bu yana 3 büyük tehlike atlattık. Birincisi haçlı seferleriydi. Biz 1071'de geldik, 1084'te başkenti İznik'e koyduk ve Dragos Çayı'nı Bizans ile aramızda sınır ilan ettik. 1094'te ilk haçlı seferi başladı. Ama. Kudüs'e gidiş değildi, amaç önce Türklerin Anadolu'dan çıkartılmasıydı. Çünkü Hıristiyanlık için o tarihlerde Anadolu Avrupa'nın parçası Hıristiyanlığın çıkış coğrafyasıydı. Bu coğrafyada 210 sene direndik. Toprak kaybettik, geri atıldık, yeniden fethettik ve haçlı seferlerinin sonunda hepsini göğüsledik. 1453 İstanbul'un fethinden 101 sene önce ilk kez adımımızı Rumeli'ye attık. O 101 sene içine 1. Kosova'yı, 2. Kosova'yı, Varna'yı, Sıpsındığ'nı sığdırdık. Sonra döndük İstanbul'u fethettik. Biz İstanbul'u 1453'te fethedince Avrupa'nın sınırları Doğu Anadolu'dan İstanbul'a geri çekildi. O tarihe kadar Anadolu, Avrupa'nın bir parçasıydı. İkinci büyük tehlikeyi 1453'ten önce 1402'te yaşadık. Ankara savaşında bir başka Türk devletine ve bir başka Türk kağanına Yıldırım yenildi. Bu yenilgi sonrası devlet fetret devrine girdi. Eğer Hıristiyan batı bu dönem de bir büyük haçlı seferini organize edebilseydi Anadolu'da ki varlığımız ağır bir tehdit altına girerdi. Ama 10 sene gibi kısa bir sürede toparladık. Fetret devrinden çıktık. Üçüncü kez Türk milletinin Anadolu üzerinde egemenliği hiç şüphesiz Mondros'ta tehlike altına girdi. Onu da Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün önderliğinde emperyalizm ve kiralık ordusunu Anadolu topraklarından kovduk."

Konferansın ardından Özdağ, partilileriyle toplu hatıra fotoğrafı çektirdi.

Haber: Alihan Kürşat

Editör: Mahmut Beyaz