Soğuk savaşın bitmesi ile birlikte şekillenen dünya politikası, çift başlılık ve kutuplaşma hakkında bilgiler veren Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Yrd. Doç., Fikret Birdişli, ABD ve Rusya, Çin, Türkiye ve İngiltere denklemini anlattı.

ORTADOĞUDA Kİ HESAPLAŞMALAR

Manşet Gazetesinden Mustafa Kılınç’a Türkoğlu Haber gazetesinde Ahmet Güneçikın’a özel açıklamalarda bulanan Birdişli: “Bizim bu bölgeden 3 tane unsur var, Araplar, Türkler ve Farslar. Bu tarih boyunca hiç değişmemiş bir şey. Bu üçlerin arasında ki ilişki bölgenin bütün kaderini tayin ediyor. Bu üç ana aktörün arasında ki ilişkilerde zaman zaman rol almışlar. Şuanda özellikle körfez krizinden sonra bölgede artan İran etkisini dengelemek için yeni çıkış noktaları aranıyor. Şuanda Suudi Arabistan’ın İran’ı çevrelemek ve etkisini kontrol altına almak için bazı hamleler yaptığı artık görülüyor. Bu daha önce körfez ülkeleri üzerinden yapılmaya çalışıldı. Hatta Katar krizini herkes biliyordur, Türkiye’nin de olaya bir değişiklik katması olayın içine girmesi orada ki hesapları biraz bozuldu. Belki de kartların yeniden bir daha kırılmasına neden oldu. Orada ertelenmiş olan hesap Lübnan üzerinde tamamlanacak gibi gözüküyor. Şuanda ortam yavaş yavaş ısınıyor. Görünen şu ki; Suudi Arabistan, İran’la olan hesaplaşmasını Lübnan’da ki Hizbullah üzerinden yapmayı planlıyor. Bu noktada da Düşmanımın düşmanı benim dostumdur yolundan çıkılıyor. İsrail ve bölgede ki unsurlar, Lübnan’a karşı kullanabilecek unsurlar ittifak arayışı içinde. Zaman içerisinde bu ittifakın nasıl ilerleyeceğini göreceğiz ama ortamın ciddi anlamda ısındığını söyleyebiliriz.” Dedi

BÖLGEDE Kİ STRATEJİLER (AMERİKA)

Ortadoğu coğrafyasında ABD’nin sürekkli iki büyük projesinin olduğunu belirten Birdişli şöyle konuştu: “Amerika’nın bölgede ki iki büyük stratejisi olmuştur. Zaman zaman isim değişmiştir ama farklı Ortadoğu projesi, büyük yeşil kuşak projesi gibi isimleri almış ama Amerika’nın bölgede ki değişmeyen temel Stratejisi şu; enerji kaynaklarına giden noktaları kontrol altında tutmak ve bölgeye bir gücün dominant olamayacak şekilde bir tavır almak. Yani Amerika kendisinin dışında bu bölgede her hangi bir gücün kontrol edilebilir haline gelmesini istemiyor, diğeri ise İsrail’in güvenliği. Dolayısıyla bölgede ki bütün politikalar bu. O günkü koşullar neyi gerektiriyorsa ismi değişir ama amaç aynı şekilde devam eder. Şimdi İran’ın bölgede ki etkisi arttığı için bu dengeyi sarsacak nitelikte, bunu dengelemeye çalışıyorlar. Bunu kırabilecek en büyük aktör Suudi Arabistan üzerinden yapılabilecekleri hamledir.

“TÜRKİ’YE BÖLGEDE OYUN KURUCU HALE GELDİ”

Turgut Özal sonrası NATO’dan bağımsız hareket edilmesi sonucu bir yol alınabildiğine dikkat çeken Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Siyaset Bilimi ve uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr., Fikret Birdişli şöyle konuştu: “NATO dağıldıktan sonra Türkiye aslında kendine özgün bir dış politika arayışına girdi. Rahmetli Turgut Özal döneminde ilk adımlar atıldı ama o zamanlar da ne zemin müsaitti ne de yer. Fakat aradan geçen zaman da Türkiye kapasitesini geliştirdi. Daha önce hep NATO’ya bağlı politikalar geliştirilirken, bölgede oyun kurucu veya da bölgede ki aktörlerle doğrudan ilişki kurucu ülke konumuna geldi. Arzu edilen o. Bölgenin önemli bir aktörü olarak söz sahibi olmak istiyor. Tabi bu sadece söylemde olmaz. Bunun en önemli şeyi askeri güç ve kapasite. Yani Uluslararası ilişkilerde HARDPOWER ve SOFTPOWER diye iki unsur var. Birisi Askeri güç kapasitesi diğer Diplomasi. Bu ikisini birlikte dengeli kullanmanız lazım ki buna SMARTPOWER diyorlar artık. Yani sadece HARDPOWER’A dayalı olarak ya da sadece SOFTPOWER’A dayalı olarak dış politika yürütmek zor. Yerine göre HARDPOWER yerine göre SOFTPOWER. Şimdi bu askeri güç politikada önemli güç politika şu; kendi kendine yeterli olabilmeniz. Yani yüzde yüz olunmaz ama bildiği ölçüde askeri imkânları geliştirmeniz sizin elinizi güçlendirir. Türkiye bu noktada çok ciddi adımlar attı. Eskiden kullandığımız HERON’ların yerine ANKA’ların kullanması bile bölgede terörler mücadelemizde Türkiye açık ara bir avantaj sağladı. Yani askeri alanda kendi kapasitemizi milli savunma sanayiinde geliştirmemiz bölgede dominant bir aktör olmamız için önemli bir etken. Onun haricinde silahlarınızı başka ülkelerden aldığınız sürece O ülkeler şunu diyebiliyor; Bu silahı burada kullanamazsın. Bunu Amerika’da yaptı Almanya’da yaptı. O yüzden bu önemli bir hamle bence. Savunma Sanayi’ne güç kuvvet verilmesi lazım.

ENERJİ SORUNU

Ülkeler arasında enerji sorunu büyük bir sorun her ülke için. Petrole bağımlılık ileriki zamanlar içerisinde azalacak. Yeni teknolojiler elektrikli araçlar, bu teknolojiler geliştikçe daha kolaylaşacaktır. Mevut durum içerisinde enerji bir gerçek bir hakikattir. Türkiye şunu önceden yerine getirdi. Yani bizim doğal kaynaklarımız yok ama bazı önemli enerji kaynakları da var. Bunlar da tabi teknolojiye bağlı bir şey. Şuan da mevcut durum içerisinde Türkiye enerji geçiş noktası yani bir hat olabilir. Doğal olarak Türkiye’nin pozisyonu bu. Şimdi bu bölgede ki coğrafyayı avantaja çevirebilmek için bizim ne yapabilmemiz lazım? Avrupa’dan Körfez bölgesine veya da Kafkaslardan, Rusya’dan yine Avrupa bölgesine, enerji geçiş noktaları bizim üzerimizden geçmesi lazım. Köprü görevi görmemiz lazım, doğalgaz hatları, petrol hatları buradan geçmesi lazım. Burada bizim aracı rolü üstlenmemiz lazım. Bunun yalnız şöyle bir şeyi var. Bunu yapabilmeniz için Türkiye’de bir güven adası olması lazım. Çünkü bu konuda yapılan yatırımlar çok pahalı bir yatırımlar. Bir yerden bir yere doğalgaz hattı çekeceksiniz, petrol hattı çekeceksiniz. Ama bunu amorti edebilmeniz için uzun yıllar burada her hangi bir güvenlik sorunu yaşamadan akış garantiniz olması lazım. Türkiye bunu sağlaması lazım ki bu konu da cazip olsun. Yani burada Türkiye’nin dış politikada dikkat etmesi gerek şe, çatışmalar da olabildiğince arabulucu rol oynamak. Çatışmanın tarafı olmak yerine diplomasiye ağırlık vermek, dışarıda gücen tazelemek. Mesela 15 Temmuz hadisesi Türkiye’nin birçok şeyini allak bullak etti. Hala da bununla uğraşarak çözmeye çalışıyoruz. Bunlar çözüldükten sonra Türkiye hızlı bir restorasyon sürecine girmeli. Dünyada güven tazelemeli ve yapılmış olan anlaşmalar var hali hazır da Enerji Bakanlığı tarafından hala yürürlükte olan projeler mevcut, bunların hayata geçirilmesi lazım. Burada olmazsa olmazımız güven adası olmak. Şuan da Suriye ve Irak’ın geleceği çok netleşmeden Türkiye2nin iç sorununu bütünüyle çözmeden bu konuda attığımız adımların doğrudan karşılığını alamıyoruz henüz. Ama bunlar bence geçici yani bunlar illa ki çözülecek. Yani bir gün illa ki Suriye sorunu da bitecek Irak sorunu da çözülecek. O zaman Türkiye enerji konusunda atmış odluğu adımlar arasında şuanda potansiyelimiz var. Düşünsel olarak ta buna hazırız. Zaten ekibimiz de var ama biraz daha koşulların olgunlaşmasını beklemek lazım.

KAHRAMANMARŞ’IN TEKSTİLDE Kİ ÖNEMİ

Kahramanmaraş Tekstilde öne çıkmış bir şehir. Sadece bununla kalmayıp ta bir inovasyona yönelmesi çok harika bir olay. Bir defa Kahramanmaraş2ta böyle bir bilgi birikimi var. Dolayısıyla Kahramanmaraş2ta ki tekstilcilerin inovasyon ve ARGE’ye daha fazla yatırım yapması, bunu teşvik etmesi, devletin bu noktada bir avantaj sağlaması lazım. Zaten savunma sanayi bu şekilde gelişir. Günümüzde kullandığımız askeri teknolojilerin bir sürü temeli, ikinci dünya savaşı ve soğuk savaş gerilimleri sırasında yapılmış olan araştırmalar ve ulaşmış olunan sonuçlara dayalı”

Haber: Mustafa Kılınç

Editör: Mahmut Beyaz