TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç, AK Parti Afyonkarahisar Milletvekili Ali Özkaya ile birlikte Akit TV’de yayınlanan Ankara Kulisi programının canlı yayın konuğu oldu. Gazeteci Sami Dadağlıoğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşen canlı yayında Yeni Akit Gazetesi ve Akit Tv Ankara Temsilcisi Hacı Yakışıklı ve Diriliş Postası Yazarı Mehmet Toprak’ın sorularını yanıtlayan Güvenç, bütçe görüşmelerinden, 17-25 Aralık ve15 Temmuz darbe girişimine, Gezi Olayları’ndan Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelere kadar birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.

TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı ve AK Parti Kahramanmaraş Milletvekili Celalettin Güvenç’in canlı yayında yaptığı konuşmalardan satış başları;

“DAHA GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ”

“Bütçe görüşmelerin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşallah 2020 yılı, 2019’dan da iyi olacak, Türkiye büyümeyi yakalayacak, ekonomideki iyiye gitme trendi 2020’de çok daha belirgin hale gelecek. Bunu hem rakamlar söylüyor hem de sürekli iş adamlarımızla, halkımızla beraberiz, alanda bu iyileşmeyi, imkanı ve sinerjiyi görüyoruz. Bunun mutluluğu içerisindeyiz. Gündem yoğun, çünkü Türkiye artık küresel rol almaya başladı. Bir yandan Cumhurbaşkanımız Cenevre’de Mülteciler Forumu yapıyor, ertesi gün Kuala Lumpur’da. Ama biz aynı anda içeride bütçeyi çıkarmaya çalışıyoruz, bütçeyi çıkarırken Akdeniz’de Yunanlıların, Fransızların hiç beklemediği münhasır ekonomik bölge ile ilgili Libya’yla anlaşma yapıyoruz. Dört koldan Türkiye çalışıyor. Üretmeye çalışıyoruz, Meclisi açık tutuyoruz, ilgili bakanlar çalışıyor, hep beraber çocuklarımız için, daha güçlü bir Türkiye için mücadele ediyoruz. Ben iyi olacağını düşünüyorum. 2020 yılının hayırlar getireceğine inanıyorum. Bütçemizin de hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum. Cuma günü görüşmeler sabaha karşı bitecek gibi gözüküyor, Cumartesi Meclis yine çalışacak. Libya ile yaptığımız anlaşma Meclise gelecek, arkasından da birkaç gün Meclise ara vereceğiz.

“BÜYÜK BEDELLERLE DARBE GİRİŞİMİNİ ATLATTIK”

15 Temmuz’da askerin içerisindeki bir gruba yaptırılmak istenen askeri darbenin öncesinde 17-25 Aralık 2013’de yargıda bir takım aklını kiralamış savcı ve hakimlere darbe yaptırılmak istendi. Gençlerimizin, vatandaşlarımızın, insanlarımızın anlaması için söylememiz gerekirse 17-25 Aralık’ı, 15 Temmuz’u, 27 Mayıs’ı, hatta 12 Eylül’ü hepsini birlikte düşünmemiz gerekir. Cebinde başka ülkenin pasaportu olmayan insanların hepsinin birlikte düşünmesi lazım. Bu da özellikle 1950’den beri sandıktan umudu olmayan, seçilme şansı olmayan, demokratik yollarla iktidar umudu bulunmayan yollarla bizim beyazlar dediğimiz, cakobenler dediğimiz halka rağmen siyaset yapanlar, halka göbeğini kaşıyan insan diyenlerin son denemeleri 17-25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimleridir. Bunlar, 1950’den beri milletin seçtiği hükümetleri yargı eliyle, üniversiteler eliyle, bazen medya eliyle, bazen de ellerindeki para gücüyle terbiye ediyorlardı. Her 10 yılda bir darbe yapıyorlardı. En son gelinen noktada ise FETÖ’yü, FETÖ’nün içimizden devşirdiği çocukları kullanarak maalesef çok acı faturalar ödeterek darbe girişiminde bulundular. Üzüntümüz büyüktür, acımız büyüktür ama Allah’a hamdolsun bu millet büyük bir millet, bu darbe girişimini de atlatmayı büyük bedeller ödeyerek başardık.

“AMAÇLARI TÜRKİYE’Yİ DURDURMAKTI”

Gençlerimiz için söylemek gerekli, bazı iş adamlarını topladılar, müteahhitleri aldılar dedi Ali bey, toplananlar bazı iş adamları değil milletimiz bilsin. Gezi olaylarını yapanlar ağaç, çiçek, böcek dediler Türkiye’de 6 ay tencere tava çaldırdılar çocuklarımıza, ekonomiyi istikrarsızlaştırmak istediler ama Gezi Olayları adına vekillere giden heyetin kimler olduğunu gençlerimiz bulsunlar, istekleri ne ağaçtı, ne böcekti ne de parktı. Dediler ki, şu beş maddeyi kabul edeceksiniz. Nedir? İstanbul’a havaalanı yapmayacaksınız dediler, 3’üncü köprüyü yapmayacaksınız dediler, ne kadar bu ülkeyi ayağa kaldıracak, bu ülkenin vizyonunu değiştirecek ne kadar mega projemiz varsa bunların hepsini yapmayacaksınız dediler. Gezi’den sonra Başbakanlığa gelenler. 17-25 Aralık’daki FETÖ’nün savcılarının tutukladığı iş adamları, İstanbul’a en büyük havaalanı yapan iş adamlarıydı. Çünkü en büyük havaalanı Türkiye’nin çehresini değiştirecekti, İstanbul’un dünya ticaret merkezi olma yönünde çok önemli mesafe almasını sağlayacaktı batılı rakiplerimize göre. Hazmedemiyorlardı, o iş adamlarının mal varlıklarına el koydular, Türkiye’nin sayılı zenginlerini durdurdular amaç Türkiye’yi durdurmaktı.

“HİÇ KİMSE AKLINI KİRAYA VERMESİN”

Bugün de dikkat edin 31 Mart ve 23 Haziran İstanbul seçimlerinde müthiş bir dezenformasyon yaparak dünyanın en büyük havaalanının halk nezdinde itibarını düşürmeye çalıştılar. Yok uçaklar inemiyorda, yok şu oldu da diye bahane ürettiler. Biz iktidar olarak İstanbul’a yaptığımız mega projeleri halka tam anlatamadığımız için onun sandığa yansımasını sağlayamadık biliyor musunuz? Havaalanına ayrı bir kulp taktılar, otoyollara ayrı bir şey dediler, en önemlisi de hepsi son 10-15 yılda dünyada yapılan en büyük projelerdi. Eğer bugün o projeler yapılmasaydı İstanbullu bilmelidir ki, İstanbul yaşanmazdı. Marmaray’dan, Avrasya Tüneli’nden ne kadar insan geçmiş açıklanıyor. FETÖ’nün vatana hizmet ediyorum diye zehirlediği çocuklar bu havaalanını 25 Aralık’da yapmak isteyen müteahhitleri tutuklamak istediler. Bizim acımız büyüktür, aynı konu şuan da Libya olayında, Suriye olayında yapılıyor. Bunları geniş bir şekilde genç kardeşlerimize, insanlarımıza anlatmak zorundayız. Türkiye, saygın büyük bir ülke mi olacaktır yoksa kendine verilen talimatları yapan, halk ve menfaatlerini güneyde de olsa, kuzeyde de olsa, Akdeniz’de de olsa, Suriye’de de savunamayacak mı? Savunacak. Riskleri alarak, Cumhurbaşkanımız öncülüğünde ki kendisi hayatını ortaya koyarak, mesai kavramı tanıdan mücadele ediyor. Allah’a hamdolsun iyi yoldayız, sorunlarımız var ama 17-25 Aralık ve 15 Temmuz gibi felaketleri Allah bir daha bu ülkeye yaşatmasın, gençlerimize çağrıda bulunuyorum hiç kimse aklını kiraya vermesin. Biz inancımızın arkasındayız, biz Müslüman’ız.

“DOĞU AKDENİZ’DE 4 KATRİLYON FİT KÜPLÜK DOĞALGAZ REZERVİ SAPTANDI”

PKK insanlarımızı dağa çıkarttılar, sonra FETÖ ile bizi uğraştırdılar şimdi de Akdeniz ısındı. Beklenen bir gelişme aslında, Akdeniz’de olan şu. Bölgede, yani Doğu Akdeniz’de 4 katrilyon fit küplük doğalgaz rezervi saptandı diyor Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Enerji Bakanı. Bu saptama bir günde olmadı, uzun yıllar orada İsrail ve batılı ülkeler Doğu Akdeniz’i tarıyorlar, ne bulabiliriz, ne çıkarırız diye. Uğraşıyorlardı ve sonunda Mısır, İsrail, Yunanistan ve Kıbrıs bir araya gelerek bir anlaşma yaptılar. Herkes bizim yaptığımız anlaşmayı konuşuyor ama buraya nasıl gelindi. Türkiye durup dururken, Libya ile bir anlaşma yapıp da ortalığı mı gerdi, düşman mı çoğaltıyor. Biz hiçbir şeyin hesabını yapmıyor muyuz? Onlar bir dörtlü anlaşma yaptılar, bir başkası diyebilir ki, biz dörtlü anlaşmaya giremez miydik, biz de orada olsaydık da diyor muhalefet. Türkiye bunları denedi, vatandaşlarımız bunu bilsin. Recep Tayyip Erdoğan durup dururken ya hadi Libya ile anlaşalım da, Yunanistan’la, Mısır’la, İsrail’e kavga edelim demedi. Cumhurbaşkanımız birkaç gün önce çok açık bir şekilde, ‘Yapılan çağrılarda Yunanistan tarafından bugüne kadar olumlu bir cevap alamadığımızı da üzülerek belirtmek isterim’ dedi.

“TÜRKİYE, LİBYA İLE ANLAŞARAK KENDİNİ GÜÇLENDİRDİ”

Türkiye başından itibaren Akdeniz’de sorun çıkmasını istemiyor, Türkiye, Akdeniz’de en uzun kıyısı olan ülke Türkiye diyor. Türkiye’nin Kuzey Kıbrıs’da soydaşları var, Türkiye Kıbrıs’ın üç garantör ülkesinden birisi. Türkiye diyor ki, Mısır’a da, İsrail’e de burada bir zenginlik varsa beraber işletelim, beraber çalışalım diyor. Israrla bundan kaçınıyorlar. Bunu muhalefet gizliyor. Biz problem çıkarmıyoruz, burnumuzun dibinde eğer doğalgaz aranacaksa, petrol aranacaksa senin kadar benim de hakkım var gelin beraber yapalım diyoruz. Meclise gelen metinde Türkiye’nin başından beri taraflarla görüşerek, ‘Doğu Akdeniz deniz yetki alanlarının belirlenmesi için Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti hariç tüm bölge ülkeleri ile görüşmeye hazır olduğumuzu,müteaddit defalar açıklamış olan Türkiye, Libya ile bahse konu anlaşmayı imzalayarak esasen Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarıyla ilgili hukuki ve siyasi pozisyonunu güçlendirmiştir’ deniliyor.

“TÜRKİYE’NİN ZENGİNLEŞMESİNDEN, GELİŞMESİNDEN KORKUYORLAR”

Türkiye, yılda 65 milyar dolar enerji ithal eden, enerjide dışa bağımlı bir ülke. Dünyada enerjiye en çok ihtiyacı olan ülkelerden birisi. Eğer biz enerji problemimizi ithalata dayalı çözmesek de kendimiz çözebilsek bugünkünden 10-20 yıl beklemeye gerek yok, sürekli ileriye sıçrayacak. Milli gelirimiz 10 bin dolardan, 15 bin dolara çıkacak. Bunun için Türkiye, yenilenebilir enerjinin peşinde. Güneş, hidroelektrik, rüzgar gibi çalışmalar, Nükleer Santral yapma derdinde. Hepsine karşı çıkıyorlar dikkat edin çünkü Türkiye bunu yaparsa en önemli sorun olan dış ticaret açığını kapatacak, 65 milyar dolar ithalattan kurtulacak. Yine bunu çözebilmek için burnumuzun dibinde Akdeniz’deki olaya barışçıl yollarla bize saygı duyun hep beraber yapalım teklifinde bulunmuştur. Türkiye bugün onların rahatsız olduğu, ikişer tane sismik arama ve sondaj gemisi olan ülkedir. Daha önce bunlar yoktu, onlar yapamaz zannediyorlar. Yapıyoruz, bir tanesi de siparişte. Türkiye’nin zenginleşmesinden, gelişmesinden korkuyorlar.

“CUMHURBAŞKANIMIZ, ‘SEVR’İN TERSİNE ÇEVRİLMESİDİR’ DEDİ”

Bir araya geldiler, Avrupa’nın da desteğini alarak biz sizi sokmayacağız, dört ülke kendi aramızda burayı parselleyeceğiz dediler. Türkiye ise uluslararası hukukun kendisine verdiği hakları kullandı. Uluslararası hukuk, 400 milden daha yakın kışıları olan ülkeler, kendi aralarında ekonomik iş birliği yapabilir diyor. Libya’da da meşru bir hükümet var, BM’nin tanıdığı meşru hükümet de burada dışlanıyor. Afrika’nın kuzeyini de bunlar hala müstemleke gibi görüyorlar. Mısır kontrollerinde maalesef, devamındaki ülkeleri de hesaba katmıyorlar ama Libya’daki meşru hükümet siz mağdursunuz, biz de mağduruz, gelin beraber yapalım dediler. Yunanistan, ‘Türkiye’ye karşı uykuda yakalandık’ diyor. Recep Tayyip Erdoğan’ın bu hamlesiyle, yaptığı atakla Akdeniz’i size yedirmeyeceğiz, Akdeniz’de varız demesi, karşısında da bir partner bulması bunların tüm oyunlarını alt üst etti. Çok müthiş bir hamledir, Cumhurbaşkanımız, ‘Sevr’in tersine çevrilmesidir’ dedi. Yeni Türkiye’nin ayak sesidir bu. Suriye’de oldu bittilere razı olmadığı gibi Akdeniz’de de oldu bittilere razı olmadığının açık göstergesidir. İkinci bir hamleyi de yapıyoruz, bu da müthiş bir öngörüdür. Siyasi partner olan Libya ile askeri iş birliğini artıralım, orayı destekleyelim diyoruz. Orada iç savaşa taraf olursunuz diyorlar, bakın şunu herkes bilsin, yaptığınız her uluslararası hamlede risk vardır. Risksiz olmaz ama ülke menfaatlerini korumayacak mısınız risk var diye. Eğer Türkiye, oldu bittilere seslenmezse zaten kuşatılmış olacak. Türkiye risk olarak Libya’daki meşru hükümetle iş birliği yapmıştır. Bizim CHP muhalefetinin de milli meselelerde ülke menfaatlerine yönelik tavır koyamadığının çok açık işaretlerini de görüyoruz.”

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz