Özel bir televizyon kanalının canlı yayın konuğu olan ve burada gündeme ilişkin önemli açıklamalar yapan Başbakan Yardımcısı Kaynak, başta anayasa değişikliği olmak üzere çok sayıda konunun ayrıntılarına değindi. Reina saldırganının yakalanmasından, sınırların güvenliğine, uyuyan hücreler meselesinden, İncirlik üssüne kadar birçok konuda önemli bilgiler veren Kaynak, teröristlerin canlı yakalanmasının önemine değindi.

TÜRKİYE’DE BAŞKA TERÖRİST VAR MI?

Reina saldırganın yurt dışına kaçamamasında önemli nedenin Türk polisinin çalışma başarısından kaynaklandığını vurgulayan Kaynak, “Dünyada da bu çaptaki büyük terör eylemlerine karşı çok kısa sürede İstanbul gibi bir metropolde 15-16 gibi bir teröristin canlı yakalanması çok önemli bir hadisedir. Teröristin canlı yakalanması Rusya Büyükelçisine düzenlenen katliamda ki somut örneklerini gösteriyor ve böyle iyi yetişmiş terör örgütlerinin teröristleri canlı yakalanması için emniyet güçleri büyük çaba gösteriyor. Yine teröristlerin kendilerini katlettiklerine dair önemli örnekleri mevcuttur. Reina saldırısının saldırganı olaydan hemen sonra Türk polisinin aldığı önlemler sonucunda yurt dışına çıkamadığını biliyorduk. O gece yine Atatürk hava limanında birkaç Orta Asyalı arkadaş gözaltına alındı tekrar bırakıldı. Yine akıllara gelen sorular içerisine Türkiye’de böylece başka teröristler var mı? Bunu yine polislerimiz emniyet teşkilatımız ve istihbarat teşkilatımız bilecektir ama bunun böyle olabileceğini hem milli güvenlik kurulunda hem de cumhurbaşkanlığı kurumunda her zaman değerlendiriyoruz. Zaten önlenenler, ele geçirilenler, yakalananlar çok önemli haber olmasa bile maalesef büyük acılara sebep olduktan sonra kişilerden haberdar olunuyor. Türkiye’de içeride uyuyan hücre diye tabir edilen, içeriye gönderilen kişiler olabilir” dedi.

SINIR GÜVENLİĞİ İÇİN ÖNLEMLER ALINDI

Sınır güvenliğimizin sağlamlaştırıldığına dikkat çeken Kaynak, “Türkiye Suriye’de ve Irak’ta devlet otoritesi kalmadıktan sonra bu tür eylemler çokça yapılır hale geldi. Türkiye’de daha önce bu tür eylemleri çok az sayıda görüyorduk. Suriye’de ve Irak’ta oluşan karışık ortam sınırlarımızda PKK’nın Suriye kolunun güneyimizde oluşturduğu kantonlardan sızmalar olduğunu ortaya çıkardı. 2015 yılının temmuz ayında başlayan terörle mücadele operasyonundan sonra hükümetimiz sınır güvenliği için hemen bir karar alarak sınır güvenliği için duvarlar çekilmeye başlanıldı. Bu duvarlarında şu an 3’te 2’si tamamlanmış durumda Milli Savunma Bakanlığımız tarafından yaptırılan duvarlar en az 3 metre yüksekliğinde. Yine buna karşılık karşı taraf duvarın altından tünel kazmaya çalıştı ancak buna karşılık önleyici çalışmalar yapıldı ancak sınır duvarlarımızın sınırlarında ki en hassas noktalarında ki inşaatlar tamamlandı. Tüm duvarlarda baharda tamamlanmış olacak” ifadelerini kullandı.
‘TÜRKİYE’YE TERÖR VE TERÖRİSTİN SIZMASI MÜMKÜN DEĞİL’

DAEŞ mensuplarının Suriye’den gelişinin önüne geçildiğini kaydeden Kaynak, Türkiye’de güvenli bölge oluşturulduğunun altını çizdi. Kaynak, “Türkiye’nin hem orada yaşanan masum halkın güvenliği için oluşturuldu. Azez’den Cerablus’a kadar 90 kilometre uzunluğunda 20 kilometre derinliğinde El-Bab’a kadar bir bölge tamamen özgür Suriye ordusunun kontrolüne bırakıldı. Türk silahlı kuvvetleri onları destekliyor ve o alandan Türkiye’ye terör ve teröristin sızması mümkün değil. Sığınmacıları Türkiye’de değil de Türkiye sınırına daha yakın bir yerde karşılıyoruz”

ARTIK HİMAYEYE MUHTAÇ OLANLAR TÜRKİYE’YE ALINIYOR’

Türkiye açık kapı politikası uyguladığına işaret eden Kaynak, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Türkiye çok sayıda insanları almama noktasına geldi. Bunların istinası da mevcut cumhurbaşkanı ve başbakanımızın da söylediği gibi hastalar çocuklar yaşlılar yaralılar yani özel himayeye muhtaç olanlar Türkiye’ye alınıyorlar. Türkiye hastanesinde tedavi ediliyor ve yaşı genç olanlar tekrar iade ediliyor.

HERKES SAVAŞÇI OLAMAZ’

20 ile 40 yaşında olan herkeste savaşçı kabiliyeti olacak diye bir durum yok. Savaşçının eğitilmesi ve donatılması gerekir. Cumhurbaşkanımızın başbakan iken söylediği eğit donat konusu burada önem kazanıyor. Eğitilen özgür Suriye ordusu var ve savaşıyorlar. Yani eğitseydi koalisyon güçleri bu insanları Türkiye’nin tekliflerini de kabul etseydi bu insanlar orada vatanlarını ve canlarını korumak için savaşacaklardı.

BİR TERÖR ÖRGÜTÜNE KARŞI BİR BAŞKA TERÖR ÖRGÜTÜ VEKALETEN SAVAŞTIRILAMAZ’

Türkiye’nin PKK ve DAEŞ’le mücadelede tek başına bırakılmasının nedeni ise, Amerika Birleşik Devletleri Koalisyonun en büyük gücü İncirli Kavak üzerinde en çok uçağı bulunan hatta körfezde Akdeniz’de uçak gemisi bulundurabilen Amerika Birleşik Devletleri kendisi hava operasyonları yapma kara gücü olarak ta PKK’nın Suriye kolu PYD’yi kullanma eğilimde olduğu için bir anlaşmazlık ortaya çıktı. Bir terör örgütüne karşı bir başka terör örgütü vekaleten savaştırılamaz. Türkiye baştan bu yana söylüyor. Bu işin çözümü bir güvenli bölge oluşturmaktır. İnsanları bu güvenli bölgede muhafaza etmektir bu insanların muhafazasını da yine kendi insanına bırakmaktır. Bölgede bazı ülkeler ve bazı terör örgütlerini kendisine partner seçerse bununla vekalet savaşı vermeye çalışırsa ya da bazı ekonomik hedeflerini bunlar aracılığıyla geçekleştirmeye çalışırsa ortaya kaostan başka bir şey çıkmaz. Türkiye’nin duruşu nettir. Biz bütün terör örgütleri ile mücadele etmeye çalışıyoruz. Suriye’yi ve Irak’ın neredeyse yarısını ele geçirmiş DEAŞ terör örgütüne karadan etkin bir mücadele yapmak istiyoruz. Koalisyon güçlerinin d7e bu yapması gerekirdi ve Türkiye bunu kendilerine teklif ediyor. Tüm terör örgütlerine karşı birlikte mücadele etme yolundaysak karada da birlikte mücadele edelim. İncirlik’te biz bölgenin güvenliği için birlikteysek bu güvenliği de birlikte tespit ettiğimiz politikaları tespit yapabilmeliyiz. İncirlik tabi ki sorgulanır ama incirlik ile ilgili hemen olayı hemen kapatacağız anlamına gelmez. İncirliğin var olmasında sebepleri var. Bu müttefikimiz bu tutumdan dolayı hem ittifakımızı hem de İncirliği sorgulatmamalıdır. İncirlik’te biz birçok ülkenin uçaklarına incirliği aştık ama o ülkelerin silahları maalesef bizim Fırat Kalkanı’nda tankımızı tahrip ettiler. Roketlerle askerimizi tehdit ettiler. Sorun sadece incirliğin bizim Fırat Kalkanı’na destek vermesiyle de bitmiyor. Dış politikada bir hadiseden dolayı bütün ilişkileri kesmek doğru değildir. Ama İncirlikle ilgili huzursuzluğumuz var hem de bize karşi silah kullanan terör örgütlerine verilen silahların batı menşeli olması çok daha vahim bir durumdur.

TERÖRÜN BEYİN TAKIMI FARKLI ANCAK SALDIRIDA KULLANDIKLARI KİŞİLER ÇAPULCUDUR’

Terör örgütlerinin artık teknolojiyi çok iyi kullandığını öngörmemiz gerekir. DEAŞ’ın elinde droneler var ve bunlarla Suriye’de Fırak Kalkanı operasyonuna karşıda keşif harekâtı yapabiliyor. Bunlar çapulculardır kendileri çapulcu ama beyin çapulcu takımı değildir. İleri teknoloji kullanabilen bir terör örgütü vardır karışımızda ve böyle bir beyin takımı vardır. Reina saldırganının kaldığı evde de dronenin bulunması polis teşkilatımızın kendilerine yönelik yapacağı operasyonları takip edebilmek olabilir. Zaten bunu kullanabildiklerini Suriye’de ve Fırat Kalkan’ında gördük. Yine saldırganın evinde bulunan 200 bin dolar çok önemli bir rakamdır. Bu paranın harcaması için kendisine verilmediğini bu paranın eşi ve çocukları için değil örgüte para transfer edileceğinin göstergesidir. Sahada vekaletler savaşı vardır. Demek ki tetikçi olarak kullanılan bu örgüte bedeli verilmiş ve tetikçi o bedeli verilecektir.

HOŞGÖRÜ ÖNEMLİDİR’

DAEŞ’e dünyanın başka ülkelerinden de katılımlar mevcut. Türkiye’den de katılımların engellenebilmesi için Türkiye’de radikal gelişmelerin önüne geçip politik düşünceler geliştirilmelidir. Bunun içinde hoşgörü, saygı, her türlü rengin ırkın, dilin, dinin, serbestçe kendini ifade edebilmesi kimsenin yaşam tarzına karışılmaması önemlidir. Ülkede AK Parti sayesinde 15 yıldan bu yana bunları gördü. Bundan 14 yıl önce insanların başörtüsüne ya da bir başkasının sakalına karşı nasıl hoşa gitmeyen durumlar olduysa bugün Reina’da eğlenenlere karşı bizim hoşgörülü olmamız ya da kendi kılık kıyafetini yaşam tarzını seçenlere karşı hoşgörülü olmamız gerekir. Herkesin inancını istediği gibi yaşaması, inancının gereklerini yapmasına ya da yapmamasına imkan verilmesi ve kendisine kılık kıyafetinden, yaşam tarzından, inancından dolayı kimsenin sorguya çekilmemesidir.

LAİKLİK İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜMÜZÜN EN ÖNEMLİ SİGORTASIDIR

Laiklik inanmayana göre inanan için daha çok gereklidir. Türkiye’de radikalleşmenin önüne geçecek siyasi iklimi oluşturmak çok önemliydi AK Parti’de bunu yapmaya gayret ediyor. Türkiye’nin belirli yerlerinde örgüte katılanların engellenmesi için polis teşkilatımız çok iyi çalışıyor. Türkiye7de sadece Türkiye’de yakalanan terör örgütüne DEAŞ’a katılmak için yakalanan tekrar ülkelerine gönderilen insan sayısı 74 bine ulaştı. Bu örgüte 110 ülkeden insanlar katılmıştır. Bunların çoğu da halkı Müslüman olan ülkeler değildir. Olayı dinci terör örgütü olarak görmek doğru değildir.

BAŞARILI OLACAĞIZ’

Biz 23’üncü dönemde 2010 yılında 27 maddelik bir anayasa değişiklik teklifini meclise getirmiştik ve o zamanda milletvekiliydim. AK Parti’nin tek başına bir 330’u aşan oyu vardı ama parti kapatma maddesini birinci turda da ikinci turda da geçirememiştik. Milletvekilleri gerçekten ülke için önemli buldukları hususlarda reflekslerini millet için gösterirler. Birinci turdaki neticeler bizim mecliste herhangi bir sıkıntı ve tereddüt olmadığını gösterdi.”

Haber: Kübra Dilbirliği

Editör: Mahmut Beyaz