Örneğin Norveçli bir gazeteci, bir köşe yazarı, her gün yada her hafta köşesinde ne yazar, hangi konuları ele alır bilemeyiz ya, bizim ülkemizde gazeteciler için, köşe yazarları için böyle bir problem sanırım hiç yaşanmamıştır. Ülke olarak gündemimiz hep dopdoludur. 

Ramazan ayı takvimsel olarak geldi. Duygusal olarak gönlümüze kuruldu. Huzuru bereketi ile şehrimize ve ülkemize  kardeşlik getirmesi dileklerimizi sunuyoruz.

Yok, aynı sandığa atılan oylardan ikisinin kabulü, birisinin iptalini içeren, dolayısı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı Seçiminin iptalini içeren YSK kararını da irdelemeyeceğiz.

Mevcut sistemin ürettiği, teknolojik içerikli sistem hakkında halkımızın yaşadığı sıkıntılara değineceğiz. Sistem Yok.

Sanırım bu iki kelimeden oluşan cümle ile tanışalı üç beş yılı geçmemiştir. Teknolojik olarak kurumlarımızın çağ atladığı, bütün iş ve işlemlerinin on-lıne olarak bilgisayar ağları vasıtası ile yapıldığı, tüm kayıtların ana hafıza kaynaklarında depolanmaya başlandığı bu üç beş yıl, gerçek anlamda halkımıza hizmet anlamında bir dönüşüm sundu.

Hastaneye gitmeden evden istediğimiz doktordan randevu alabiliyoruz. Nüfus Müdürlüğüne gidip 15 dakika içesinde ehliyetimizi alıyoruz, kimliklerimizi yeniliyoruz. Emniyet Müdürlüğünün pasaport, araç trafik ve tescil işlemlerini üç beş dakika içerisinde halledebiliyoruz. Noterlerde araçlarımızı on dakika içerisinde alıp satabiliyoruz. Vergi dairelerinde işlerimiz on-lıne veri tabanı dolayısı ile anında yapılıyor.

Yapılıyor mu sahiden? Konu burada düğümleniyor. Bu kurumların hemen hepsinde sıkça duyduğumuz kelime;

Sistem yok!

Öyle büyülü bir cümle ki, ne çalışana, ne amirine ne müdürüne söylenecek tek bir kelime bırakmıyor. Sistem Yok. Sistem yok ise, akan sular duruyor. Tek bir çözüm yolu var. Beklemek. Bu nereye ne zaman gittiği belli olmayan sistemin yeniden teşrif etmesini beklemekten başka çare yok.

Bu arada onlarca vatandaşın kaybolan yitirilen onlarca zamanı, tahammül sınırlarını zorlayan, kopma noktasına gelen sinir hatları…

Sistem olmayabilir, bir, iki, üç defa gidebilir. Ancak bunun yeniden yaşanmaması için gerekli alt yapı, teknik donanım pekala hazırlanabilir değil mi?

Teknolojik dönüşümde sıkıntılar olması da pek tabi kabul edilebilir. Ancak aylar yıllar önce gerçekleştirilen dönüşümde hala ve çok sık bir şekilde sorunlar çözülmüyor, vatandaşa “sistem yok” cevabı defaten iletiliyor ise, sistemi kuran yetinin takibinde yeterince sorumlu davranmadığı gerçeği ortaya çıkar.

Aksayan pek çok sistemimiz olsa da, en azından hayatımıza direk etki eden kurum teknolojik sistemlerimiz düzgün çalışsın…    Lütfen…