Gizli sırlara aşina olan hayli fazla mı diye düşünmeden kendimi alamıyorum. İnsandan gizlenen bazı önemli hakikatleri bu kadar çok insan biliyorsa etrafımızı saran dokuyu neyle tarif edeceğiz.

“Cehalet içindeki bir insan varlığını gerçek beni kuşatan maddi kılıflara hüviyetlendirir. Bu perdelerin ötesine ulaşan kişi, saf mutluluk olan Tanrı ile bir olur.”diyor Upanişadlar. İnsanlığın kutsal hazinesi olan Upanışadlar da dünyaların sırları gizlidir.

Hemen ötemizde yer alan kıtalardan habersiz yaşıyor dünyayı batının at gözlüğünden farklı göremiyoruz. Hayatı kuşatan sadece egemenlik alanların varlığı değildir. “Bilgi iktidardır, hegemonyadır.”diyen çarpık anlayışı yerle bir eden kadim değerlerin yükselen değerleri ortada.

Kim neyi biliyor?

Bilgiyle kuşatılan geniş cehalet halkasını aşmak için insan üstü çabalar gerek. İlköğretimden başlayıp Lisans öğretimiyle tamamlanan meslek edindirme sürecinin bireysel oluşumları nerelere götürdüğü biliniyor.

Meslek sahibi olma okumasıyla irfan sahibi olma okumaları arasında büyük nitelik farkları var. Bilginin insan alalında meydana getireceği kutlu yoldan geçmek için çilelerle dolu çiçeklerden demet yapmak gerek.

Sızlatmayan bilgi nedir?

Konfora götüren, her an yeni esrüklük demlerinin sınırlarında dolaştıran bilgi nasıl bir irfan dünyasına kapı aralayabili?

Maddi refahı önceleyen bir eli yağda bir eli balda olan rahat düşkünü çilelere sahip olmayan bilgilenmeden bu millete hiçbir fayda gelmez. Bilginin kuşatıcılığı elbet maddi yapıyı kanatlandırır ama bu insan sahip olduğu hikmet kanatlarıyla umacı kesilmez.

Hint’in kutsal kitabı Mundaka Upanişad şöyle der,“Tanrı gerçeğini yalnız kalp safiyetine ulaşmış, O’na ibadet ve kanununa itaat eden kişilere öğret. Kötü insanlara değil.”

Ne demeli ne söylemeli?

Herkesin her şeyi bildiği vehmiyle kum kuma haline getirilen yığınların evrensel hakikatler karşısında fütursuzca hareket etmeleri başka nasıl izah edilebilir ki?

Öncelik ne olmalı?

Edep, erkânın vusul’dan önce usul’un önemli olduğunu öğreten kadim değerlere bugün çok daha muhtacız. Bildiği ile sözlü övünen değil onu hayatına Salih Amel olarak taşıyabilen erenlere ihtiyacımız var.

Sayı artıyor mu?

Elbet nicelik artacak ama nitelikte zamanla iğreti sınırları zorlayıp insanı erdem pınarına ulaştıracaktır.