Her bir nakaratında bağıra bağıra söyleme hissi uyandıran “Sil Baştan” parçasının neden bu kadar çok sevildiğini anlamak çok kolay. Zaman zaman hepimizin içine işleyen bir duyguyu harika bir şekilde dile getirmiş Şebnem Ferah. “Sil baştan başlamak gerek bazen, hayatı sıfırlamak. Her şeyi unutmak…” Elektronik cihazlarımızın aşırı yüklenmesi sebebiyle oluşan arızalarda servislerin bize cihazlarımızın temizlenmesi ve sıfırlanmasının gerektiğini söyledikleri gibi, bizim de bazı şeyleri unutmamız gerekebilir. Ama acaba neleri hatırlayıp neleri unutmak gerekir? Bu konuda beynimizin pek de bizim istediğimiz gibi çalıştığını söyleyemeyiz. Neyi unutup neyi hatırlayacağımıza çoğu zaman biz karar veremiyoruz. Yaşadığımız olayları bize hatırlatan beynimizin bunu yaparken kullandığı birçok araç var. Kimi zaman bir koku ya da bir ses bile bize unutmak istediğimiz bir olayı hatırlatabiliyor. Bir yandan da mutlaka hatırlamamız gerekenleri silip atabiliyor da. Hatırlamak istiyoruz ama unutuyoruz, unutmak istiyoruz ama hatırlıyoruz… Mutlaka unutmamız gerekenler genellikle bizi hasta eden anılar. Bir de çok gereksiz yere beynimizi işgal edip yenilerini koymaya alan bırakmayanlar… Bizi geri çeken, baskılayan anılarımızı unutmak istiyoruz. Örneğin; çocukluğunda farklılıkları sebebiyle arkadaşları içinde dışlanmış bir bireyin sağlıklı şekilde yoluna devam edebilmesi için; bu duruma sebep olan özelliklerini zamanla bilince çıkarması ve bu farklılıklarını olumlu şekilde hayatına uygulaması gerekiyor. Unutamadığı çocukluk anıları bütün hayatını karartan ve onu daima geri çeken binlerce insandan biri olmamanın tek yolu bu... Yaşadığımız olaylarda unutmamız gerekenler olduğu gibi hatırlamamız gerekenler de ayrı ayrı değerlendirilmeli. Örneğin çoğunlukla unutmak ile karıştırılan bir başka kavram ise affetmek. Herkesin bildiği ama uygulamakta zorlandığı gibi; kişi kendi sağlığı için affetmeyi bilmek zorunda. Çünkü affetmek özgürleştiriyor. Affedemediği için sürekli nefret ve öfke ile dolu olan insanlar doğru kararlar üretemiyorlar. Belki de karşılık verme ya da intikam hırsı hayatının büyük bir bölümünü işgal edip mutlu olabilme olasılığını tamamen ortadan kaldırıyor. Kişi asla ileriye bakamıyor. Bu da bizi içten içe kurt gibi kemiriyor ve hasta ediyor. Affetmek huzur veriyor ama asla karıştırıldığı gibi unutmak değil. Kişi hayatına sağlıklı şekilde devam edebilmek için affetmek zorunda ama asla aldığı dersi de unutmamalı. Unutursa yeniden zarar görebilir. Affetmek kişinin hayata karşı daha güçlü olmasını ve farklı bir açıdan da bakabilmesini sağlarken, aldığı dersi de unutturmamalı. Bir insanın unutulması gerekenler ile asla unutulmaması gerekenler arasındaki dengeyi kurabilmesi o kadar zor ki. Öyle olaylar yaşıyor ve öyle durumlara şahit oluyoruz ki; dengeyi kurmamız çok zorlaşıyor. Bir yandan yola devam edebilmek için yaşadıklarımızın bizde yarattığı yükü hafifletmemiz gerekirken, bir yandan da çıkardığımız dersleri tekrar aynı acıyı yaşamamaları için gelecek nesillere sürekli anlatmamız ve hatırlatmamız gerekiyor. Yaşadıklarımız yük oluşturduğunda unutmak bir sorun değil, bir gereklilik. Lakin alınan derslerden ve olayların özünden bizi uzaklaştıran detaylar içinde kaybolduğumuzda, asıl unutulmaması gerekeni kaybediyoruz. Asla unutulmaması gereken haksızlıklar, acılar, yapılan fedakârlıklar, tecrübeler ve ibret hikâyeleri unutulmayan anlamsız ayrıntı çöplükleri içinde kaybolup gidiyorlar.

“Gitmek” sadece bir eylemdir demiş Nazım;

“Unutmak” ise kocaman bir devrim…