Jeolojik olarak İki kıtanın birleştiği, coğrafi olarak dağların, denizlerin, orman ve denizin muhteşem ahengi ile muhteşem bir toprak parçasını kendimize yurt edinmişiz. Yurt topraklarını şehit kanı ile sulayıp vatan eylemişiz. Böyle eşsiz bir coğrafyaya sahip olduğumuz için bu topraklarda mutlu mesut yaşamamamıza izin vermediler. Vermeyecekler. Bu topraklarda yaşamanın bedelini hep ödedik.

Gün geçmiyor ki şehit ateşi yüreğimize ateş gibi düşmesin. Gün geçmiyor ki, anne babaların, kardeşlerin yüreği kor gibi yanmasın. Maalesef bu kutlu topraklarda yaşamanın bedeli bu. Maalesef bu ülkenin iç ve dış düşmanı eksik olmuyor.

Şehitlerimiz… Ve onların geride bıraktığı şehit anası, şehit babası, şehit kardeşi, şehit eşi. Şüphesiz acılarını anlatmaya kelimeler kifayetsiz. Hani birde belki hepimizin dikkatinden kaçan, ya da “daha sonrası” için çokta dikkatimizi çekmeyen bir kesim var. Şehit çocukları…

Aslında onların henüz idrakinden uzak oldukları acıları, diğer acıların hepsinden daha fazla. Şehit çocukları hayata ilk adımlarını atarken, ayakkabı bağcıklarını bağlarken, sünnet olurken, okula ilk merhaba deyişlerinde, okumayı ilk söktüklerinde yanında babaları olmayacak. Okul veli toplantılarına babaları katılamayacak. Tüm çocuklar babalarından bahsederken daima onların boyunları bükük kalacak. Herkesin babası çocuklarını hafta sonu parka, pikniğe götürüp, gezdirip oynatırken onlar hep eksik hep yarım kalacak.

Şehit çocukları ilk kalp ağrılarını babaları ile paylaşamayacak, babaları ile top oynayamayacak. Babaları kız istemeye gidemeyecek, babalarından kız istenmeyecek. Şehit çocuklarının evlatlarının hiç dedesi olmayacak. Örnekleri çoğaltmak, daha nice yaşanmış yada yaşanmaya aday acıları yoksunlukları çoğaltmak mümkün.

Her şehit acısı ile birlikte hem bizim, hem devletin sorumluluk anlamında konunun bilincinde olması gerekir. Bu ülke için canını veren şehitlerimizin biricik emanetlerine sahip çıkmak, onları tüm yaşamları boyunca desteklemek, koruyup kollamak gerekir.

Okul yaşamının daha ilk anından itibaren maddi, özellikle manevi desteğin daima üzerlerinde olması gerekir. Bunun için sosyal politikalar üretilmeli, o çocuklara babasının yokluğunu “nispeten” hissettirmemek gerekir.

Şehit çocukları artık bu ülkenin çocuğudur. Bu halkın çocuğudur. Onlar bizim, onlar hepimizin evladıdır. Hepimizin kızı, hepimizin oğludur. Onlar bizim kutsal emanetimizdir. Onların gözlerinden akan her damla yaş, şehitlerimizin kemiklerini sızlatacaktır.

Şehit çocuklarına yaşamları boyunca pozitif ayrımcılık yapılmalı. Pozitif destek deyince kastım onlara maaş bağlanması, iş verilmesi, para yardımında bulunulması değil. Yada bunlarla sınırlı değil. Babalarının yokluğunu ve bir daha hiç olmayacağı gerçeğinin can acıtıcı subutluğunu bir nebze olsun dindirebilmek. Manevi anlamda daima kendisi özel ve kıymetli hissettirecek tavır ve davranışlarda bulunmak. Örneğin şehit çocuklarına tüm polis teşkilatı, tüm jandarma teşkilatı sahip çıkmalı. Özel günlerde ziyarete gidilmeli. Babalar gününde, doğum günlerinde küçük hediyeler ile kapısı çalınmalı. Onlara gerçek sevgiyi sunmak. Onları gerçekten sevmek.

Bu vatan için canını vermiş aziz şehitlerimiz, bizden en çok bunu isterlerdi. Geride bıraktığı yetimlerine sahip çıkılsın isterlerdi.