Siyasiler dediğime bakmayın, belediyeler de bir siyasal kurum. Siyasal kimlik. Ama bizde siyasiler denilince, akla sadece milletvekilleri, partilerin il ve ilçe başkanları ile belediye meclis üyeleri geliyor.

Kendilerine, ya da isimlerinin altına ‘başkan’ süsü verenler, etiketini ekleyenler, nedense siyasi tarife girmiyor(muş!)

Muş da, neticede bir siyasi parti kanatları altında seçimi kazanmış, belediyeyi yönetmeye talip olmuş. ‘ben siyasetçi değilim!’ deme lüksü, hakkı var mı, tabi ki yok ve olamaz da…

Millet o kadar da keriz değil yani.

Diyeceksiniz ki, ‘Be Fiskecizade, yazdığın siyasi bir yazı, bunun atlarla, jokeylerle ne ilgisi var!’

Olmaz olur mu, neticede ikisi de kazanmak için yarışıyor. Biri kamçı yiyor hızlı koşmak için, biri de koşturuyor hizmet verebilmek için. Her ikisinin de amacı kazanmak, patronlarına mahcup olmamak, aferin almak!

*

Ama siz, evet sevgili okurlar, sayın seçmen, oy verdiğiniz ve ili-ilçeyi yönetsin diye seçtiğiniz kimselerin başarısız olmaları halinde sizden özür dilediğine  şahit oldunuz mu?

Bir masum soru yahu! “Ey vatandaşım, ey seçmen kardeşim, ey bana inanarak, güvenerek oy veren partililerim, verdiğim sözleri tutamadım, bastırdığım kitapçıktaki vaadleri yerine getiremedim, sizi şehrimle, belediye ile barışık hale getiremedim, özür dilerim!” diyeni duydunuz mu?

Dilemezler!

Ağladıkça ağlarlar, timsah gözyaşları dökerler. Sanki belediyeler ağlama duvarı.

*

Üzerine bindikleri yarış atlarına acımasızca kamçı vuran jokeyler görürsünüz hipodromlarda. Yarışı önde bitirsin diye. Bitirdiğinde jokeylerin o bindikleri atlardan özür dilediğini duydunuz mu?

Madem kader ortaklığı; atların sırtından geçinen jokeyler "at bağlasan durmaz" denilen ahırlardaki atlarla ayda yılda bir gece geçiriyor mu?

Eliyle yemini veriyor, suyunu içiriyor, tımarını yapıyor mu?

Taş taşa değince ses çıkarıyor da kamçıların atların teninde çıkardığı sesi duymak hangi jokeye nasip olacak?

Ha siyasiler, ha büyük, ha küçük fark etmez belediye başkanları, ha jokeyler, ne farkları var birbirlerinden!

*

Taze söğüt dalından düdük yapıp hakemlere, ya da jokeylere verseniz öttürürler mi? Bu şehirde hakemin düdüğünün nohuduna sövdüklerinde, havaalanımız bile yokken, stadyum çim değil, toprak iken zemin, bizi bir alt lige düşürdüler.

Görüp göreceğimiz bir sezonluk süpere lig oldu.

Seneler önce…

Jokeyler… Kamçıların sesi onlara düdük sesi gibi gelmiyorsa ne diyeceksiniz!

Bir fikrim var…

Şunu diyesim geliyor onlara, vay düdük vay!

.