Birçok insanla tanışıyor ve samimiyet kuruyoruz. Kimiyle de bu samimiyet diğer insanlara göre çok daha fazla oluyor. Bazen bu iletişim o insanlara olan ilişkilerimizi bir yerlere bir çatının altına girdiriyor. Kimi zaman çocuklarımızın annesi ve babası dahi olabiliyor. Peki, saygı ne derece de olmalı? Veya ne tür bir saygı olmalı?

Bazen kendimizi bazı şeylere kaptırıyoruz çok değer veriyoruz bazı şeylere bizim için vazgeçilmez olan bir yere yerleştiriyoruz ve birçok şeyi de göz ardı ediyoruz. Saygı ise bunlar arasında en göz ardı edilmeyesi olanı. Bu işin sonunda bu göz ardı ettiğimiz saygı göz ardı sebebimiz olan değerlimizden bizi eden oluyor.

Söyleyeceğim o ki o günü bir kenara koyun yarınlar için ne kadar severseniz sevin ne kadar değer verirseniz verin araya bir saygı koymalısınız. İlişkilerinizi bir saygı çerçevesine girdirmelisiniz. Hani ona olan sevgilerinizden dolayı birçok şeyi göz ardı dahi ediyorsunuz ya, işte onlara daha uzun süre yakın olabilmek için biraz onlardan uzaklaşmalısınız. Bu öyle bir şey ki sencesi bencesi yok yaşanmış ve görülmüş. Yapmayın ki çok olmasa da uzun süreli mutluluklar yaşayın. Yapmayın ki, sonradan çok üzülmeyin. Hayat bizi ne zaman nereye götürür bilemeyiz. Ve gidilebilecek her yere hazırlıklı olmalıyız. Her boksör yumruk yiyebilir, her boksör düşebilir. Hazırlıklı olun ki o düştüğünüz yer de dahi bir duruşunuz olsun. Hani hep derler ya mesele kaç darbe aldığın değil mesele kaç darbe alıp da ayakta kalabildiğin. Aslında en kötü olan da yıkılmak üzülmek ne bileyim mutlu olamamak değil. En kötü olan birilerinin daha birilerini paramparça edip hiç bir şey yapmamış gibi hayatına devam edecek olması. Bu birilerinin üzülmesinden daha kötü, üzülmüş bir insan üzülmüş bir tane insandır, ama birini üzmüş ve bunun farkında olmayan bir insan ise bin insana tehdittir. Özetlemek gerekirse her şeyin başı saygıdır. Birilerinin yıkılmaması, binlercesini haksız bir haklı olmaması için saygı şart.