Kadınlar Gününün hikayesinde bir trajedi var...8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde daha iyi çalışma koşulları için greve giden işçilere polisin saldırısı sonucu çıkan yangında 129 kadın işçinin öldüğü günün anısına her yıl dünyada çeşitli etkinlikler yapılıyor.

1910 yılında 2. Uluslararası Kadın Kongresinde Clara Zetkin’in önerisiyle, dünya kadınlarının dayanışma ve mücadele günü olarak kabul edildi.

Bu özel günde kadınların günlerini kutlamaktan daha doğal bir şey olamaz. Âmâ bazen kutlamalar amacından uzaklaştırılarak provoke edilebiliyor. Günün saygınlığına lekeleyen hoş olmayan görüntülerle karşılaşabiliyoruz. Kadın üzerine rant sağlamaya çalışan sözde sivil toplum örgütleri ve uluslararası karanlık güçleri görmemiz gerekiyor.

Söylemleriyle insan haklarını, kadın haklarını dillerinden düşürmeyen batı dünyası ve sivil toplum örgütlerinin unuttuğu 'savaşın annelerine' dikkat çekmek istiyorum.

Suriye'de 2011 yılı Mart ayından bu yana başlayan iç savaş yüz binlerce çocuk, kadın genç ve yaşlının katledilmesine ve milyonlarca Suriyelinin de mülteci konumuna düşmesine neden oldu. Çoğunluğu Türkiye olmak üzere farklı ülkelere yerleşen Suriyeli kadınlar, savaşın yüreklerindeki bıraktığı derin yaralar ve omuzlarındaki büyük sorumluluklarla ülkelerinden uzakta yaşama tutunmaya çalışıyor.

Burada ülkemiz insanlık adına tarihi sınav veriyor. Mevlana’nın , ‘aynı dili konuşanların değil, aynı duyguları paylaşanların iyi anlaşacağı' ruhuyla, 3 milyon mülteci kardeşimizle gerektiğinde aynı mahalleyi, aynı şehri paylaşabiliyoruz.

Türkiye’de, Suriyeli 1 milyon 174 bin kadın yaşıyor…1 milyon yüz bin çocuğa da ev sahipliği yapıyoruz… Bunların 150 bin kadarı ise de bebek…

Elimizdeki gelen bütün imkanları seferber ediyoruz. Devletimizin barınma merkezlerinde kalan çocukların %90’ı eğitim alıyor. Yine, barınma merkezlerimizde ve okullarımızda, Suriyeli kadınlar ve çocuklar için mesleki kurslar eğitimi veriliyor.

Coğrafyamızda yaşanan drama sessiz kalmayan bir ülkeyiz. Batı dünyasından da somut adımlar bekliyoruz. Dilde insan hakları, kadın hakları söylemleri ile artık bir yere varılmıyor. Savaşın anneleri unutulmamalı…