Prof. Dr. Hasan Kahraman’ın ilgili yazısı:     “Astım, ülkemizde yaklaşık her 100 erişkinden 5-7’sinde, her 100 çocuktan 13-15’inde görülen, kronik bir hastalıktır. Doğru tedavi ile kontrol altına alınabilmekte, kontrol altına alınamadığında ise günlük aktivitelerde ciddi kısıtlamalara yol açabilmektedir. Astımda hava yollarında mikrobik olmayan bir iltihabi bir durup vardır ve ataklar halinde kendini gösterir, ataklar sırasında hava yollarını saran kaslarda kasılma, hava yolu duvarında ödem ve şişlikte artış olur, ilerleyen iltihapla birlikte hava yolu duvarı kalınlaşır. Hava yollarındaki salgı bezlerinden kıvamlı bir mukus-balgam salınır. Hastalar ataklar olmadığı dönemde kendilerini iyi hissedebilirler. Toz, duman, koku gibi uyaranlara maruz kalma sonrasında, hava yolları önemli ölçüde daralır ve havanın akciğerlere girip çıkması zorlanmış olur ve hastalarda öksürük, nefes darlığı ve göğüste baskı hissi gibi şikâyetler ortaya çıkar.  Astım hastalığının ortaya çıkmasında rol oynayan risk faktörleri kişisel ve çevresel risk faktörleri diye ikiye ayrılır. Kişisel risk faktörleri, kalıtım, cinsiyet ve şişmanlık gibi bireyin kendisine ve ailesine ait faktörlerdir. Anne ya da babadan birinde astım varsa çocukta astım olma olasılığı yüzde 20-30 iken her ikisinde de astım olması halinde bu oran yüzde 60-70’e ulaşmaktadır. Obezite tek başına astım için bir risk faktörüdür. Astım, vücut kitle indeksi > 30 kg/m2 olanlarda daha sık gözlenmekte ve tedavisi daha zor olmaktadır. Çocuk yaş gurubunda erkeklerde daha sık gözükürken yetişkinlerde kadınlarda daha sıktır. Çevresel risk faktörlerine baktığımızda sık karşılaştığımız bazı etkenler, genetik olarak yatkın olan kişilerde astımın ortaya çıkmasında ve hastalığın ağırlığı üzerinde önemli rol oynarlar. Bunlar arasında ev tozu akarları, polenler, küf mantarları gibi hava yoluyla gelen alerjenler yanı sıra, tekrarlayan akciğer enfeksiyonları, mesleksel uyaranlar, sigara dumanı, ilaçlar, ev içi/dışı hava kirliliği ve beslenme sayılabilir. Meslek olarak incelendiğinde çiftçilik ve ziraat işleri, boyacılık (sprey kullanılarak yapılan boyacılık dâhil), temizleme işleri ve plastik üretimi gibi iş kollarında astım daha sık görülür. Mesleksel astım, maruziyet başladıktan aylar ya da yıllar sonra ortaya çıkar. Anne sütü alan çocukların inek sütü veya soya proteini alan çocuklara göre daha az astım hastalığına yakalandığı ortaya konmuştur.

Uygun tedavinin yapılabilmesi için öncelikle doğru tanı konması gerekir. Her hastalıkta olduğu gibi kişiyi hekime götüren şikâyet, bulgular ve kişiye ait tıbbi öykü, tanı aşamasında çok önem arz etmektedir.

• Şikâyetlerin (öksürük, nefes darlığı, göğüste baskı hissi, hışıltılı solunum) tekrarlayıcı olması,

• Ataklar dışında bireyin kendini iyi hissetmesi,

• Şikâyetlerin özellikle gece veya sabaha karşı ortaya çıkması,

• Kişiye özgü alerjen ya da irritanlar ile belirtilerin ortaya çıkması,

• Egzersiz sonrası öksürük ya da hışıltılı solunum olması

• Soğuk algınlığının “göğsüne iniyor” olması veya belirtileri artırıyor olması,

• Belirtilerin kendiliğinden ya da uygun astım tedavisi ile düzelmesi,

• Ailesinde astım veya alerjik hastalık öyküsünün bulunması.

Bu yakınmalar ile gelen hastalarda muayene bulguları normal olabilir. Çünkü astım ataklar halinde seyreder ve bireyin aktif yakınmalarının olmadığı dönemlerde bulgu vermeyebilir. Astım tanısının kesin konmasını sağlayacak herhangi bir kan tahlili veya röntgen bulguları yoktur ve genellikle normaldir. Günümüzde astım tanısı için kullanılan en önemli tetkik solunum fonksiyon testleridir.

ASTIMA NEDEN OLAN FAKTÖRLER

Astım atağına sebebiyet veren faktörler her hasta için farklı olabilir. Bu nedenle hastalar kendilerini rahatsız eden bu etkenleri iyi bilmeli ve mümkün olduğunca onlardan uzak durmalıdır. Astımda en sık görülen tetikleyici alerjenlerdir. Çevremizde bulunan, genellikle zararsız, ancak duyarlı kişilerde sorunlara neden olabilen maddelerdir. Her astımı olan alerjik değildir, alerjisi olan herkesin de astımı olması gerekmez. Çocuklarda astımın %80’i alerjik iken, erişkinlerde ise bu oran yüzde 50 civarındadır. Evde ya da dışarıda sık bulunan alerjenler; polenler, ev tozu akarları, küf mantar sporları, hamamböceği, hayvan tüyleri, süt, yumurta, fıstık, balık, buğday, soya gibi bazı besinlerdir. Solunum yolu enfeksiyonları, sigara dumanına maruziyeti, hava kirliliği, gastroözofagiyal reflü, stres ve duygusal değişiklikler ve bazı ilaçlar astım belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olabilir. Egzersiz yani fiziksel aktivite bazen tek başına astım belirtilerini tetikleyebilmektedir.  Astım tedavisinin amacı, hava yollarındaki mikrobik olmayan iltihaba bağlı daralmanın giderilmesi ve hastanın rahat nefes almasıdır. Alerjik astımlı hastaların en önemli tedavisi duyarlı maddelere karşı korunmadır, ancak genelde tek başına yeterli olmamakta ve ilaç tedavisi kullanması gerekmektedir. Astım tedavisinde çoğunlukla inhaler cihazlar kullanılır. Lokal etki oluşturan bu yöntem ile daha düşük doz ilaç ile etkili ve yeterli tedavi yapılmış olur. Bu ilaçlar iki grupta incelenir. Birinci grup ilaçlar rahatlatıcı ilaçlardır. İkinci grup ilaçlar ise astımdaki temel sorun olan hava yolundaki inflamasyonu azaltmaya yöneliktir. Sonuç olarak yukarıda bahsettiğimiz yakınmaları olan hastaların Göğüs Hastalıkları polikliniğine başvurması uygun olur.”

Editör: Mahmut Beyaz