Birçok hastalık, ağız ve diş sağlığına gereken özenin gösterilmemesinden kaynaklanıyor. Bu noktada ise her bireyin ağız ve diş sağlığına maksimum önemi göstermesi gerekiyor. Uzmanlar, günde 2 kez en az 2 dakika dişlerin tüm yüzeyi fırçalanması, arayüz temizliği için fırçalamadan önce günde 1 kez muhakkak diş ipi ya da ağız duşu uygulamasının yapılmasını öneriyor. Gün içerisinde tuzlu suyla ağız ve boğaz gargarası da diş eti sorunlarına karşı etkili bir koruma sağlıyor. Yüksek tansiyonu olanların tuzlu su yerine ağız bakım sularını tercih etmesi önem taşıyor. Tüm bu önlemler hem rutinde insanları diş ve diş eti hastalıklardan koruyor hem de koronavirüsün en önemli bulaşma yollarından biri olan ağızın virüslere açık bir konak olmasının bir nebze de olsa önüne geçiyor. İşte bu noktada yapılması gerekenleri Diş Hekimi Turap Cem Örtün gazetemize anlattı.

“SERT FIRÇALAMA DİŞLERDE KANAMA YAPAR”

Sağlıklı diş ve diş eti için hekimlerin önerileri doğrultusunda uygulama yapılması gerektiğine, aksi takdirde dişlerin ve diş etlerinin zarar görebileceğine değinen Örtün, “Dişlerde oluşan plak birikimi diş et ile ile dişin birleştiği noktada meydana gelir. Fırçalama işlemi esnasında yatay yönde yapılan fırçalama o plakların çok iyi bir şekilde temizlenmesini sağlamıyor. Fırçalama yaparken diş etinden dişin ucuna doğru 45 derecelik bir açı ile diş etine yaslayıp süpürme şeklinde yapılmalıdır. Diş fırçalarken yaygın olarak yapılan hataların başında bir fırçalama şekli geliyor ikincisi ise ön tarafta bulunan dişleri fırçalayıp arka tarafa çok fazla özen gösterilmemesidir. Bu işlemi hem arka hem de ön taraftaki dişlerimize eşit bir şekilde uygulamamız gerekiyor. Diş fırçalama esnasında meydana gelen kanamalar sert bir fırçalama işlemi uygulandığında diş etlerinin zarar görmesi ile meydana gelebilir. Böyle bir sorun yaşamamak için yumuşak bir diş fırçası kullanmak gerekiyor. Orta ve sert diş fırçaları, hassas diş etleri için çok aşındırıcı olabilir. Dişlerin ön ve arka yüzeyi normal bir fırça ile temizlenebilirken ara yüzeyin temizliğine normal bir fırça yeterli olmuyor. Çürük oluşumu iyi temizlenmemesinden kaynakları olarak en fazla ara yüzeylerde meydana geliyor. Ara yüzey temizliği için ya diş ipi ya da ara yüz fırçası kullanmak gerekiyor. Yalnız bu fırça seçimini diş aralığına bağlı olarak diş hekiminin seçimi doğrultusunda edinmek gerekiyor. Tüm bunlar doğru şekilde uygulandığında hem dişler daha temiz olacaktır hem de çürüme ile birlikte herhangi bir diş kaybının önüne geçilmiş olacaktır.” dedi.

“DİŞ TAŞI TEMİZLETMEK DİŞLERİN ÇİZİLMESİNE YOL AÇMAZ”

Halk arasında diş taşı temizliğinin dişlere zarar verdiği yönünde yaygın bir yanılgının olduğunu ifade eden Doktor Örtün, “Diş hakkında yanlış bilinenlerden bir tanesi de diş taşıdır. İnsanlar arasında, diş taşı temizletmek dişlerin çizilmesine ve yüzeyin zarar görmesine neden oluyor diye yaygın ve yanlış bir söylem var. Diş taşı, diş etinde kanama, inflamasyon, diş eti çekilmesi ve son aşama olan diş kaybına bile neden olabiliyor. Böyle bir durum yaşamamak için diş taşlarını mutlaka temizletmek gerekiyor. Şuna da dikkat etmemiz gerekiyor, diş yüzeyinde oluşan lekeler veya diş taşı oluşmadan yaptırılan temizletme işlemleri belirli bir noktadan sonra çok sık aralıklarla uygulandığı zaman yüzeyde çizilmelere neden olabiliyor. Temizletme işleminin aşırısı da çok sağlıklı değil zaten belirli bir noktadan sonra biz uygulama yapmıyoruz” şeklinde konuştu.

“VÜCUT SAĞLIĞI, AĞIZ SAĞLIĞINDAN GEÇER”

Temizliği yapılmayan ve bakımına yeterince özen gösterilmeyen sağlıksız diş ve dişetleri vücutta enfeksiyon odağı olabileceğinden söz eden Örtün, “Sağlıksız diş ve dişetlerinin diğer doku ve organların üzerinde etkisi büyüktür. Temizliği yapılmayan ve bakımına yeterince özen gösterilmeyen sağlıksız diş ve dişetleri vücutta enfeksiyon odağı oluşturması nedeniyle diğer doku ve organları da olumsuz etkiler. Dişte oluşan bakteriler kan yolu ile vücudun diğer bölgelerine rahatlıkla ulaşabilir. Birkaç bilimsel araştırmada, vücudun bazı bölümlerinde oluşan bakteri popülasyonu ile ağızda oluşan bakteri popülasyonunun birbiriyle orantılı olduğu görülmüştür. Mesela dişte hangi bakteri türü oluşmuşsa kalp ile ilgili bir sorun yaşandığında orada da aynı bakteriler oluşabiliyor. Kalp ve böbrek yetmezliği, şeker ve ülser gibi sistemik hastalıkların ağız sağlığıyla direk ilişkisi vardır. Gerektiği gibi yapılmayan ağız ve diş bakımı, sistemik hastalıkların tedavisini güçleştirebiliyor ya da hastalık nedeniyle oluşan bağışıklık sistemi zayıflaması, dişlerimizin kaybına yol açabiliyor” ifadelerini kullandı.

“YILDA İKİ KEZ MUTLAKA RUTİN KONTROLE GİTMEK GEREKİYOR”

Son olarak ağız sağlığında yılda iki kez doktor kontrolünün şart olduğunu anlatan Örtün, “Diş çürüğü ile ilgili hastalara önerimiz kısa vadelerde kontroller yaptırmalarıdır. Yıl içerisinde iki kez olmak üzere 6 aya bir kontrole gitmek ağız sağlığı açısından önem arz ediyor. Çürük başlangıçlarının ilerlemeden tedavi edilmesi hastalar açısından büyük kolaylık oluyor. Çürüme ilerleyince ağrı başladığı zaman hem zor hem de daha sancılı bir süreç gerçekleşiyor. Ağrı başladığında kanal tedavisi de yapılması gerekiyor. Kanal tedavisi yapıldıktan sonra diş cansızlaşıyor, içerisinde bulunan sinirler alınıyor ve dişin ömrü azalıyor. Çürük oluşumundan sonra geri dönüş şansı olmuyor. En fazla yapılabilecek olan çok iyi bir şekilde temizleyip daha fazla ilerlememesi için oluşumun durdurulması oluyor. Geri dönüşü olmadığı için hassasiyet gösterilmesi gereken bir konudur. Bir sorun meydana geldiğinde hemen müdahale etmek ile belirli bir süre sonra müdahale etmek arasında dağlar kadar fark vardır. Sorun artmadan çözüme ulaşmak her zaman daha kolay ve sağlıklı oluyor” diye konuştu.

“ACİLİYET GEREKTİRMEYEN İŞLEMLER ERTELENMELİ”

Koronavirüs sürecinde diş tedavisine nasıl devam edilmesi gerektiğini belirtene Örtün, “Diş hekimliğinde acil tedavi olarak tanımlanan ve ertelenmesi pek mümkün olmayan ağrı vb. gibi tedavileri olabilecek en pratik şekilde bitirilmeli. Aciliyet gerektirmeyen işlemler bu süreçte ertelenmeli. Çapraz enfeksiyon dediğimiz bu durumu önlemenin en etkili yolu ertelenebilir tüm tedavilerimizi ertelemek ve sosyal mesafelendirmeye riayet etmek olur. Acil diş tedavileri durumunda kliniğe gelen hastaların konumlandırılması da bu süreçte önemli. Ayrı bir kat ve ayrı bir bekleme salonuna alınarak bekletilen her hastanın sosyal mesafe konumlandırılmasına göre birbirlerine temas etmeyecek tedavi odalarına alınır. Yoğunluğa sebebiyet vermemek adına acil randevu saat aralıkları bu şekilde organize edilir. Klinik düzenli aralıklarla havalandırılarak, bekleme salonları, tedavi alanları, lavabolar dezenfekte edilir” dedi.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz