Yakın geçmişte koronavirüsler, insanlarda üç salgına neden oldu. 2003’te SARS olarak tanımlanan koronavirüs, Uzak Doğu’da bir çeşit yabani kediden, 2012’de MERS olarak tanımlanan koronavirüs ise Suudi Arabistan’da develerden insana geçti. İnsanlarda koronavirüsün neden olduğu hastalık basit soğuk algınlığından ağır akut solunum sendromuna kadar değişkenlik gösterebiliyor. Diğer solunum yolu virüsleri gibi COVİD-19 da hasta kişinin öksürmesi, hapşırması ya da burnunu temizlemesi sırasında saçılan parçacıkların solunması ile bulaşıyor. Bu yolla bulaşma, genellikle hasta kişiyle 1 metreden daha yakın mesafeli temas sonucu gelişiyor. Ayrıca, hasta bir kişinin temas ettiği yüzeylere dokunma ve daha sonra dokunan el ile ağız, burun ya da göze temas yoluyla da bulaşma riski bulunuyor. Yeni koronovirüs enfeksiyonu açısından risk altında bulunanlar, hayvanlarla yakın temasta bulunanlar, hasta kişilerin aile üyeleri ve sağlık çalışanları olarak belirtiliyor. Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıktığı günden bu yana dünya kamuoyunu kasıp kavuran koronavirüs (COVİD-19) enfeksiyonu Sağlık Bakanlığı ve ilgili kurumların çalışmalarına rağmen Türkiye’de de görüldü. Koronavirüs vakasının Türkiye’de görülmesi sonrası vatandaşlarda büyük bir telaş oluştu. İnsanlarda oluşan korku ve telaş, sağlık ürünlerinin ya da marketlerdeki ürünlerin adeta yağmalanmasına sebep oldu. Bu noktada Manşet Gazetesi olarak koronavirüs nedir, alınması gereken tedbirler neler, kimler risk grubunda, nasıl bu kadar hızlı yayıldı gibi sorularımı Kahramanmaraş’ta görev yapan Dr. Bintünnur Kaba’ya yönelttik. Bütün sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Kaba, vatandaşlara telaş yapmamaları konusunda uyarılarda bulunurken, “Koronavirüs panik olunması gereken bir virüs değil ama tedbir alınması gereken bir virüs. Genel hijyen kurallarına dikkat ettiğimiz sürece, ellerimizi ve yüzümüzü devamlı yıkadığımız sürece, ateş, öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetler olduğunda sağlık kuruluşlarına başvurduğumuz sürece korkmamız gerekmiyor” dedi.

İşte Dr. Bintünnur Kaba ile yaptığımız ropörtajın detayları;

“DAHA ÖNCE DE BENZER VAKALARINI GÖRDÜK”

Bir virüs tüm dünyaya alarm verdirdi, Türkiye’de de ilk vaka görüldü. Koronavirüs nedir?

Dr. Bintünnur Kaba: Koronavirüs, solunum yollarında enfeksiyon yapan bir virüstür. Daha önce de benzer vakaları dünya yaşadı aslında. Kuş gribi, domuz giribi ve SARS gribi şeklinde virüsleri gördük. Şuanda da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) alarm verdi koronovirüsle ilgili çünkü kıtalararası yayılım gösterdi. Bunun için de panik olmamak gerekiyor ama tedbirli de olmamız gerekiyor. Ülkemizde çok yeni görülmeye başlandı, henüz bir vaka görüldü. Binden fazla tarama yapılmasına rağmen bir vaka görülmesi bizim ülke olarak şanslı olduğumuzu ve tedbirler noktasında da Sağlık Bakanlığı’nın önemli çalışmalar yaptığını gösteriyor. Yayılmamışken tedbirleri almak gerekiyor.

“SOLUNUM YOLUYLA YAYILDIĞI İÇİN HIZLI”

Koronavirüs’ün yayılma hızı neden bu kadar yüksek, tüm dünya için nasıl bu kadar kısa sürede tehlikeli oldu?

Dr. Bintünnur Kaba: Bu virüs damlacık yoluyla yani solunum yoluyla yayıldığı için yayılması hızlı oluyor. Günümüzde özellikle ulaşım şartları malum, uçaklarla her yere gidilebiliyor, otobüslerde yayılmalar hızlı oluyor. Aslına bakarsanız seyahatler bu virüsün yayılmasını hızlandırdır. Bu kadar hızlı yayılması aslında beklenen bir şeydi, hiç de sürpriz olmadı.

“HASTA OLANLAR KENDİNİ KORURSA, TOPLUM KORUNUR”

Virüs yayıldı ama bulaşmaması için ne gibi önlemler alınır?

Dr. Bintünnur Kaba: Almamız gereken önlemlerin başında hijyen geliyor. Aslında asıl önlem hasta olanların kendini korumasıyla toplum daha iyi korunmuş olur. Hasta belirlenen vakaların toplumdan izole edilmesi, şüphelenilen kişilerin koronavirüs tanısı almasa bile gribal enfeksiyonu olan kişiler maske takmalı, mümkün olduğunca evden çıkmamalı. Bu korunma anlamında daha iyi olur ancak bir kişi mikrop aldığında hastalık belirtisi olmamasına rağmen bulaşıcı olabilir. Bu dönemde kendimizi toplu alanlardan uzak durarak kendimizi koruyabiliriz. Kaçınamıyorsak mutlaka sabunlu suyla ellerimizi yıkamalıyız. Bu çok sık mümkün değilse de çantamızda kolonya taşımalıyız, özellikle yüzde 80’i alkol içeren. Ellerimize arada bir kullanmalıyız ama sabunla yıkamak daha iyi.

“ANTİBİYOTİKLERİN KORONAVİRÜSE HİÇBİR ETKİSİ YOK”

Türk milleti olarak sağlık noktasında her sorunumuz olduğunda antibiyotik ilaçlara maalesef çok düşkünüz, dünyada en çok kullanan milletiz. Bu virüsten korunmak için de insanlarımız antibiyotiğe yöneliyor, bu konuda neler söylemek istersiniz?

Dr. Bintünnur Kaba: Antibiyotiğin hiçbir şekilde bu virüse etkisi yok. Koronavirüs adı üstünde bir virüs. Antibiyotikler bakterilere karşı etkilidir, hiçbir şekilde faydası olmaz.

“AŞI GELİŞTİRİLMESİ 1-2 YILI BULUR”

Koronavirüsle ilgili aşı çalışmaları var mı, bulundu mu? Aşı bulunana kadar insanlar hayatını kaybetmeye devam edecek mi sizce?

Dr. Bintünnur Kaba: Çok yeni bir virüs olduğu için aşının geliştirilmesi en az bir-iki yılı alacaktır diye düşünüyorum. Spesifik bir ilacı da yok, daha önceki virüs hastalıklarında kullanılan ilaçlar kullanılıyor. Başarılı sonuçlar alınıyor ama aşısı henüz yok.

“80 YAŞ ÜSTÜNDE KRONİK HASTALIĞI OLANLAR RİSK GRUBUNDA”

Koronavirüsten etkilenen riskli gruplar hangileri?

Dr. Bintünnur Kaba: Riskli gruplar var, aslında koronavirüs herkeste ölümcül seyretmiyor. Kişiden kişiye değişiyor. 80 yaş üstünde kronik hastalığı olanlarda, şeker, tansiyon, kolestrol, böbrek yetmezliği gibi hastalıkları olanlarla sigara içenlerde daha hızlı seyrediyor. Bunun dışında yüzde 2 ölümcül ama bu söylediğim vakalarda yüzde 20’ye kadar ulaşabiliyor. Bir salgın olacağı görülüyor, dünya geneline yayıldı, bunu en kolay nasıl atlatırız, tedbirlerimizi alırsak çok az vakayla virüsü atlatabiliriz diye düşünüyorum.

“BİZ HER VAKAYI DEĞERLENDİRİYORUZ”

Koronavirüs mü oldum gibi şikayetlerle gelen hastalar oldu mu, onlara ne gibi uyarılarda bulunuyorsunuz?

Dr. Bintünnur Kaba: İnsanlarımız koronavirüs mü bulaştı diye panik halinde olduğu için bize geliyorlar ama gereken araştırmalar yapılıyor. Çin’den biri gelecek, hasta onunla temas edecek ve enfeksiyon kapmış olacak da korona kapmış diyeceğiz. Bu bizim ülkemizde en azından şehrimizde mümkün olmuyor ama biz yine de her vakayı değerlendiriyoruz. Koronavirüs, diğer gribal enfeksiyonlar gibi yüksek ateş, öksürük ve nefes darlığı yapıyor. Diğerlerinden farkı ne dersek de, akciğerlere çok hızlı ilerliyor. Akciğer grafisindeki bulguları çok önemli. Biz buradan ayrımını yapıyoruz ve tabi ki hastayı dinliyoruz. Yakın zamanda bir seyahat geçmişiniz oldu mu veya yurt dışından gelen birisiyle temas kurdunuz gibi sorular soruyoruz, ona göre değerlendiriyoruz.

“ASLINDA EN RİSKLİ GRUP BİZİZ”

Bazı uzmanlar koronavirüsün bu kadar tehlikeli olmadığını belirtiyor, bazıları da adeta korku saçıyor, ‘evinizden çıkmayın, kimseyle görüşmeyin’ gibi uyarılarda bulunuyor?

Dr. Bintünnur Kaba: Biz burada sağlık çalışanıyız, sağlık çalışanı olduğumuz için bu maskeyi takıyoruz. Günlük yaşantımızda kesinlikle kullanmıyoruz. Sadece ellerimizi bol sabunlu suyla yıkıyoruz. Sağlık çalışanı olduğumuz için aslında en riskli grup biziz, çünkü bütün hastalarla biz temas kuruyoruz, hastaların boğazına bakıyoruz, nefesleri, hapşırmaları yüzümüze hep geliyor. Bu yüzden maske kullanıyoruz ama vatandaşın bunu devamlı kullanmasına dahi gerek yok.

“ELLERİN YIKANMASI ÇOK ÖNEMLİ”

Koronavirüsten korunmak için iyi bir temizlik nasıl olur?

Dr. Bintünnur Kaba: El yıkaması çok önemli çünkü herşeyi ellerimizle götürüyoruz ağzımıza. Koronavirüs çok dayanıklı bir virüs değil, cansız ortamlarda iki-üç saate kadar hayatta kalabiliyor. Örneğin Çin’den gelen paketler de bizim için risk oluşturmuyor. Fakat sizden önce birisi oraya hapşurmuş, tıksırmış, siz oraya dokunduysanız mutlaka elinizi ağzınıza ya da burnunuza götürmeden önce sabunlu suyla yıkamalısınız. Bu mümkün değilse kolonya ila ellerimizi ovmamız yeterli olur. Koronavirüs panik olunması gereken bir virüs değil ama tedbir alınması gereken bir virüs. Genel hijyen kurallarına dikkat ettiğimiz sürece, ellerimizi ve yüzümüzü devamlı yıkadığımız sürece, ateş, öksürük ve nefes darlığı gibi şikayetler olduğunda sağlık kuruluşlarına başvurduğumuz sürece korkmamız gerekmiyor.

(Haber: Mesut Benli-Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz