Prof. Dr. Can Acıpayam, Talaseminin Dünya’da ve Türkiye’de en sık görülen kalıtsal kan hastalığı olduğunu vurgulayarak, “Ülkemizde akraba evliliklerinin fazla olması, genetik geçişli bir hastalık olan Talasemi’nin görülme sıklığını arttırmakta, her yıl yüzlerce hastalıklı çocuk dünyaya gelmekte, aileler ve toplum maddi ve manevi zarara uğramaktadır. Türkiye’de, beta-talasemi taşıyıcı sıklığı yüzde 2,1’dir. Talasemi taşıyıcılarının büyük çoğunluğu bu hastalığı taşıdıklarını bilmezler. Ancak Talasemi hastası bir çocuk sahibi olduklarında ya da özel kan testi yaptırdıklarında öğrenirler. Çoğu durumda talasemi yani Akdeniz anemisi önlenemez. Ancak Akdeniz anemisi taşıyıcıların kendileri gibi taşıyıcılarla evlenmemesi önerilir.” diye belirtti.

“EVLENMEDEN ÖNCE AKDENİZ ANEMİSİ TESTİ YAPILMAKTADIR”

Taşıyıcı anne ve babadan gelen genlerle hastalığın ortaya çıktığına dikkat çeken Prof. Dr. Can Acıpayam, “Ülkemizde evlenecek çiftlere evlenmeden önce Akdeniz anemisi testi yapılmaktadır. Talasemi hastaları veya talasemi taşıyıcıları çocuk sahibi olmak istiyorlarsa genetik danışma almalıdır. Akdeniz anemisi (beta talasemi), kana kırmızılığını veren hemoglobin maddesinin beta-globin zincirlerinin sentezinde genetik eksiklik ile karakterize bir grup kalıtsal bozukluktur. Homozigot durumda, beta talasemi (yani talasemimajor) ciddi, sürekli kan transfüzyonu gerektiren anemiye neden olur. Heterozigot durumda beta talasemi (yani talasemi minör) hafif ile orta şiddette mikrositik (kırmızı kan hücrelerinin normalden küçük olması) anemiye neden olur. Hastalığın klinik şiddetinin talasemi majör ve talasemi minör arasında olduğu hastalar, talasemiintermedia olarak değerlendirilir.” şeklinde konuştu.

“HASTALARIN DEMİR İÇEREN İLAÇLARI KULLANMAMASI GEREKLİDİR”

Prof. Dr. Can Acıpayam, konuşmasını şöyle tamamladı: “Talasamimajor, Akdeniz anemisinin en şiddetli formudur. Bu hastalığa sahip çocuklar erken dönemde, solukluk, iştahsızlık, gelişme geriliği, çok sık enfeksiyon geçirme, ciltte sarılık, karaciğer ve dalak büyümesi, kemikler ince ve kırılgan, kalpte büyüme, çarpıntı ve kalp yetersizliği belirtileri gösterirler. Talasemi minör yani talasemi taşıyıcılığı olan hastalarda hafif anemi dışında belirti bulunmaz. Demir eksikliği ile sıklıkla karıştırılır. Talasemiintermedialı hastalarda orta şiddette anemi vardır. Buna bağlı olarak görülen belirtiler, solukluk, aşırı yorgunluk, büyüme ve gelişme geriliği, zayıf kemikler ve dalakta büyümedir. Akdeniz anemisinde tanı çoğunlukla 6 ila 12 yaş arasında konur. Ağır talasemi bebeklik döneminde belirti verebilir. Akdeniz anemisi tanısı, tam kan sayımı, hemoglobin elektroforezi ve genetik testler ile konur.  Akdeniz anemisi tedavisi; düzenli kan nakli, gerekirse dalağı ameliyatla almak, günlük folik asit takviyesi ve mümkünse kemik iliği naklidir. Bu hastalarda sürekli kan nakline bağlı vücutta demir birikir ve vücuttaki fazla demiri bağlamak için ilaçlar kullanılır. Bu nedenle bu hastaların demir içeren ilaçları kullanmaması gereklidir.”

“HASTANEMİZDE BİLGİLENDİRME ÇALIŞMALARI DA SÜRMEKTEDİR”

Konuyla ilgili KSÜ Rektörü Niyazi Can da şunları söyledi: “Üniversitemiz her konuda olduğu gibi sağlıkla ilgili dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmeleri ve gündemdeki konuları takip etmektedir. Üniversitemiz Araştırma ve Uygulama Hastanemizde önemli teşhis, tedavi ve ameliyatlar devam ettiği toplumu bilgilendirme çalışmaları da sürmektedir. En sık görülen kalıtsal kan hastalıklardan biri olan Akdeniz Anemisinin en şiddetli hali olan Talasemi hakkında ailelerin bilinçli olmalarıyla ilgili sağlık personelimizin açıklamalarının dikkatle takip edilmesi önem taşımaktadır. Bilvesile herkese daha sağlıklı günler diliyorum.”

Editör: Mahmut Beyaz