Son yılların en soğuk günlerinin yaşandığı Kahramanmaraş’ta, soğukla birlikte insanların vücut direncinin zayıflaması nedeniyle gribal enfeksiyonlarda da artış görülüyor. Özellikle sosyal medyada ve insanlar arasında ‘salgın var’ söylemleri efsane gibi yayılırken, bu söylemlerin doğru olup olmadığını Hayat Hastanesi Başhekimi Dr. Oğuz Paköz’e sorduk. Soğukların artmasıyla birlikte gribal enfeksiyonların da arttığı bu sıralarda gripten korunmanın yollarını ve kimlerin grip aşısı yaptırması gerektiğini de anlatan Paköz, hava değişimlerinin sık sık yaşandığı şu günlerde salgın hastalıklara yakalanma riskinin arttığını söyledi. Grip yönünde salgın denilebilecek bir hastalığın Kahramanmaraş’ta görülmediğine dikkat çeken Paköz, bir hastalığın salgın olabilmesi için yüksek seviyede bir hasta popülasyonunun olması gerektiğini belirtti. Ocak ve Şubat aylarının da birçok bulaşıcı hastalıklar için en riskli aylardan biri olduğunu dile getiren Paköz, vatandaşlara uyarılarda bulundu.

“ERKEN SAATTE EVDEN ÇIKMAYIN”

Soğuğun kendini derinden hissettirdiği şu günlerde alışılmışın dışında bir salgından bahsetmenin mümkün olmadığını dile getiren Dr. Paköz, “Soğuk havalarda grip gibi hastalıkların arttığı kesin ancak alışılmışın dışında bir salgından bahsetmek mümkün değil. Şuan da mevsimin gereğine göre, her mevsimde rastladığımız türden yoğunluklarımız var. Özellikle geçen yıllardaki kış ayına göre bu yıl kış ayının biraz daha sert geçmesi nedeniyle hastalıklar artmış olabilir. Bu bakımdan çocukların, hamilelerin ve yaşlıların kendilerine dikkat etmeleri gerekli. Acil işi olmayanların ellerinden geldiğince erken saatlerde evlerinden çıkmamaları ya da akşam saatlerinde eve erken dönmelerini öneriyorum. Onun dışında da mümkün olduğu kadar korunaklı bir şekilde dışarıda dolaşmak lazım. Özellikle boğaz, kulak ve baş kısmımızı mümkün olduğu kadar korumalıyız. Bu yerlerimizi mümkün olduğu kadar kapatabilmek ve kış giysisine uygun giysileri giymek, gerekirse içten bir kazak giymek gerekli. Ama alışılmışın dışında bir salgından bahsetmek pek mümkün değil” dedi.

“SOĞUK HAVA MİKROBU KIRDIĞI GİBİ BÜNYEYİ DE KIRAR”

Soğuk havaların mikropları kırdığı gibi insanların bünyesini de kırdığını dile getiren Paköz, “Soğuk havalar mikrobu kırar ama bünyeyi de kırar. Tabi ki mikrop da bir canlıdır ve yaşamak için bazı şartları olacak, bu bakımdan çok soğuk havalarda bazı mikrop türlerini kırar. Fakat insan vücudu da soğuk havadan etkileniyor. Bazı mikroorganizmalar soğuk havalarda daha fazla etken oluyor. Hem vücudun direncinin düşmesi hem de o mikroorganizmaların yapısı gereği kış hastalıkları, yaz hastalıkları ya da bahar hastalıkları olabiliyor. Bazı mikroplar, bazı virüsler genellikle soğuk havaları tercih edebiliyorlar. Bu anlamda soğuk havaların bazı mikropları kırdığı doğrudur fakat bazılarının da yaşamasına imkan sağlamaktadır” şeklinde konuştu.

“RİSKLİ GRUPLAR GRİP AŞISI YAPTIRMALI”

Riskli grupların grip aşısı yaptırması gerektiğini belirten Paköz, sözlerine şu şekilde devam etti, “Grip aşısı hakkında değişik sözler söyleniyor ama durumu kritik olan hastalar yani kronik hastalıkları bulunanlar, bakıma muhtaç olanlar ya da bünyesi zayıf olanlar grip aşısı yapılırsa iyi olur. Biz yapılmasından yanayız. Özellikle çocuklar ve yaşlılar ile diyabeti, kronik hastalığı ve kalp hastalığı olanların grip olmadan önce, Kasım aylarında grip aşısı yaptırdıkları takdirde kışı daha rahat geçirebilirler. Bu grip aşısı yaptıranların çoğunluğu gribi hafif atlattığını ifade ediyor. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, grip aşısı mutlak çözüm değil. Çünkü grip virüsü kendini geliştiriyor, bugüne kadar 500’e yakın ya da daha fazla grip mikrobu var. Geçmiş zamandaki grip mikrobuna karşı bağışıklıkların hepsini sağlar, yeni bir grip salgını çıkarsa buna karşı koruyucu değildir ama geçmişteki grip enfeksiyonlarının hepsine karşı büyük bir oranda koruyuculuk sağlar. En azından hafifletilmesine neden olur. Özellikle bakıma muhtaçların, kronik hastalıkları olanların ya da bünyesi daha nazik olanların grip aşısı yaptırmasında yarar var. Mümkün olduğunca da grip olmadan önce yaptırması lazım.”

“ANTİBİYOTİKLERİN ÖMRÜ BİTMEYE YAKLAŞTI”

Antibiyotik kullanımına dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizen Paköz, “Antibiyotikler de canlı hücrelerdir. Bunlar biz antibiyotik aldıkça onlar da kendisini değiştiriyor. Örneğin yıllar önce penisilin geliştirildiğinde bütün hastalıklara devaydı. Sonra diyelim verem hastalığına penisilinle beraber streptomisin gibi antibiyotikler geliştirildi. Veremi birden öldürdü, ardından başka başka salgınları, tifoyu öldüren mikroorganizmalar geliştirildi. Ama mikroplar da kendilerini koruyor, mikroplar da insanların aldığı antibiyotiklere karşı genetik yapısını değiştiriyor. Normal kromozomların dışında plazmik denilen küçük genlerin oluştuğu görüldü. Bunlar hem kendilerini değiştirdiği gibi hem de yakınında bulunan tek hücrelilerde, mikroplarda ve bakterilerde bu genlerde bir değişim yaptırabiliyorlar. Bu bakımdan antibiyotiği akıllı kullanmak gerekli. Çünkü antibiyotiklerin ömrü bitmeye yaklaştı. Bu gidişat böyle devam ederse yeni buluşlar da yapılmazsa antibiyotikleri kullanamayacak duruma geleceğiz. Bunun en önemli etkisi de özellikle ameliyatların durması anlamına da gelir” ifadelerini kullandı.

“GRİBAL ENFEKSİYONLARDA ANTİBİYOTİĞİN FAYDASI YOKTUR”

Bilinçsiz antibiyotik kullanımının zararlı olduğunu ve gribal enfeksiyonlarda antibiyotiklerin etkili olmadığını anlatan Paköz, “İnsanlar yeni antibiyotikler geliştiriyorlar ama yeni geliştirilen antibiyotiklerde çok daha fazla zarar vermeye başladı. Yan etkileri çok fazla olan antibiyotikler olmaya başladı. Bunların da kullanım alanları belki ileride çok çok daralacak. Antibiyotik gerektiği zamanlarda kullanılmalı, gerekli antibiyotik kullanılmalı. Virüslere antibiyotikler etkili değildir, yani gribal enfeksiyonlarda antibiyotiğin hiçbir faydası olmaz, boşuna kullanılmış olunur. Hem maddi bir zarardır hem de antibiyotik canlıya karşı öldürücü ya da durdurucu etki yapan şeydir ki, az da olsa hücrelere zarar verebilir. Bağışıklık yaptırabilir ve hiçbir yararı da yoktur. Antibiyotik aldım diye kendisini boşluğa salan, nasıl olsa ilaç aldım diyerek işine gücünü gidenlerde grip gibi viral enfeksiyonlar daha salgın devam edebilir. O bakımdan antibiyotik kullanımına çok özen göstermek lazım” dedi.

“İSTİRAHAT VE BESLENME ÇOK ÖNEMLİ”

Son olarak beslenme noktasında vatandaşlara uyarılarda bulunan Dr. Paköz, kış hastalıklarında istirahatin önemli olduğunu dile getirerek, “Beslenme noktasında bizim en önemli önerimiz dengeli beslenmedir. Besinlerin içerisinde karbonhidrat dediğimiz un, şeker ve yağ gibi proteinlere de ihtiyaç vardır. Bunların da dengeli alınması lazım. Beyaz un ve şekeri mümkün olduğu kadar kısmak istiyoruz. Bizim yeni yapılan ekmeklerimizde katkılı maddeler fazla olduğu için pek önermiyoruz. Ama doğal ekmek, tam buğday ekmeği gibi ürünler rahatlıkla kullanılabilir. Özellikle diyet yapanlar yağdan ve proteinden vazgeçmemeli. Eğer onları alamayanlar olursa da mutlaka süt, yoğurt, yumurta ve peynir gibi türevlerden mutlaka yararlanmaları lazım. Çünkü bunlar olmadan insanın gelişmesi de, çalışması da çok randımanlı olmaz. Ancak kış günleri ve ateşli hastalıklarla karşı karşıya olunduğu zaman sulu gıdaları daha çok almak lazım. Sulu gıda alamayanların da ılık su içmesi lazım. Çorba ya da paça gibi sulu gıdalar çok iyi gelebilir. Bunları yapamıyorsa da normal kahvaltısında ılık suyu bol tüketmesi lazım insanlarımızın. Kış günü kendilerinin terlemediğini sanan ya da su kaybının fazla olmadığını düşünen insanlar yanılırlar. Tabi bunların başında kış hastalıklarında istirahat çok önemli. Bedeni istirahat ettirmek, korunmak çok önemli. Sağlıkta ilk önce önleyici hareketleri yapmak, önlemler almak önemli. İyi giyineceksiniz, iyi besleneceksiniz, spor yapacaksınız, uykunuzu iyi alacaksınız” şeklinde konuştu.

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz