Başta Dünya Sağlık Örgütü (WHO) olmak üzere yetkili kurumların yaptığı araştırmalar, dünya nüfusunun önemli bir kısmının obezite hastalığına sahip olduğunu ve yine büyük bir çoğunluğun da risk grubunda yer aldığını gösteriyor. Özellikle son otuz yılda, obezitenin tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar artış gösterdiği biliniyor. Yanlış beslenme alışkanlıklarına, hareketsizliğe ve çevresel faktörlere bağlı olarak görülen bu artış, erken tanının önemini de ortaya koyuyor. Tüm dünyada en çok ölüme sahip olan hastalıklardan biri olan obezite, günümüzde diğer bulaşıcı hastalıklardan, hatta açlık ve kıtlığa bağlı olarak görülen hastalıklardan daha fazla. Tüm bunlarla birlikte obezite, tedavisi mümkün olmayan bir hastalık değildir. Tedavi yönergelerine bağlı kalındığı takdirde, bu hastalıktan tamamen kurtulmak mümkündür. Tanı ne kadar erken olursa, tedavi süreci o kadar etkili oluyor. Bu anlamda Kahramanmaraş’ta obeziteye savaş açan İl Sağlık Müdürlüğü, Necip Fazıl Şehir Hastanesi’nde açtığı ‘Obezite Merkezi’ ile kent halkını hem zayıflatıyor hem de sağlıklı beslenmeyi öğretiyor. Merkezin en önemli özelliği ise, sorumlu doktor Kübra Cırık Demirdöğen gözetimindeki psikolog, fizyoterapist, diyetisyen ve diğer sağlık personellerinden oluşan ekibin, kendilerine müracaat eden kişileri ameliyat etmeden belirli bir programla zayıflatmak. Obezite Merkezi’nin faaliyetlerini İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Nuri Öksüz ve Merkez çalışanları anlattı.

“700 MİLYON KİŞİ OBEZİTEDEN MUZDARİP”

İl Sağlık Müdürü Dr. Ali Nuri Öksüz, obezitenin sadece Türkiye'nin değil, tüm dünyanın sağlık sorunu olduğunu söyledi. Küresel anlamda halk sağlığı sorununa gelen ve dünyada 700 milyon kişinin obeziteden muzdarip olduğunu ifade eden Öksüz, fazla kilolarından kurtulmak isteyenleri sağlıklı bir şekilde zayıflatmak adına Obezite Merkezi'ni açtıklarını belirtti. Öksüz, "Buraya başvuran hastalarımızı 5 tane uzman hekimimi muayene ediyor. 5 uzman muayenesinden sonra gerekli tüm tetkikler yapılıyor, ondan sonra 9 aylık bir programa alıyoruz. Bu tedavinin içerisinde davranış terapisi, farkındalık temelli terapiler, diyet tedavileri ile bir bütüncül yaklaşımla hastaya yaklaşıyoruz. Ve  son 2 yıldan beri bayağı başarılı sonuçlar aldık" dedi.

"TEDAVİ BAŞARILI OLUNMAZSA CERRAHİ YÖNTEME BAŞVURUYORUZ"

İnsanların sadece yemekten değil, yaşadıkları çeşitli hastalıklardan dolayı kullandıkları ilaçlardan kaynaklı olarak da kilo alabildiğini, bu nedenle merkeze gelen hastalara bir bütün olarak bakıp ona göre tedavi uygulandığını kaydeden Dr. Ali Nuri Öksüz, şöyle devam etti:

"Necip Fazıl Şehir Hastanesi'nde öncelikli tedavimiz cerrahi değil. Önce diyet tedavilerini, farkındalık ve davranış temelli tedavilerimizi burada yapıyoruz. 2018 ve 2019 yılının değerlendirmesini yaptığımız zaman 2018'de 308 hasta, 2019'da 446 hasta bize başvurmuş. verilen kilolar da bayağı var. 2018'de hastalarımız toplam 1 ton 300  kilo, 2019 yılında da 2 ton 22 kilo bir kilo vermiş durumdalar. Bu tedaviler denedikten sonra eğer hastalarımız kilo veremezlerse o zaman cerrahlarımız uygun olan hastalarda deniyor. Normalde bizim prensibimiz önce anatomik yapıyı bozmamak. Normal anatomi içerisinde bu tedaviler deneniyor. Eğer başarılı olunmazsa cerrahi yöntemlere başvuruluyor. O da kişinin rızası ve uygun vakalarda oluyor."

“AÇ BIRAKMADAN DOĞRU BESLENMEYİ ÖĞRETİYORUZ”

Merkezin sorumlu hekimi Kübra Cırık Demirdöğen ise zayıflamak isteyenlerin belirli bir eğitim programıyla zayıflattıklarını söyledi. Demirdöğen, "Hastaları 9 aylık bir programa dahil ediyoruz. Bu programda fizyoterapist, diyetisyen ve psikologumuz var. Grup eğitimlerine giriyorlar. Bu eğitimlerde bizim esas amacımız bilinç değişimi, davranış değişimi oluşturmak, hastaları ideal kilolarına düşürmek ve düştükten sonra da bu kilolarını korumalarını sağlamak. Genelde hastalar diyet yaptıklarında kilo veriyorlar ama sonrasında tekrar kilo alıyorlar. Çünkü sağlıklı bir kilo veremiyorlar, genelde kas kaybı oluyor. Burada özellikle 'Kas kaybı olmasın, yağdan kayıp olsun' diye fizyoterapistimiz fiziksel aktiviteyi arttırıyor, yürüyüş öneriyor, diyetisyenimiz aç bırakmadan hastalara doğru beslenmeyi öğretiyor. Psikoloğumuz var ve yeme bozukluğu olan ancak farkında olmayan hastalarımızı ona yönlendiriyoruz. Mesela 'Ben hiç yemek yemiyorum' diyor ama aslında devamlı birşeyler atıştırıyor.  Böyle yemek yeme bozukluğu olan hastalarımızı belirleyip bunlara tedavi uyguluyor, farkındalık oluşturuyor. İdeal kilolarına düştükten sonra da bu kilolarını korumalarını sağlıyoruz. Buradan mezun olduktan sonra da bu sağlıklı kilolarıyla hayatlarına devam etmelerini istiyoruz" diye konuştu.

“HASTALARIMIZI AÇ BIRAKMIYORUZ”

Merkezin diyetisyeni Şerife Acay Dokuyucu da, merkeze gelenlere beslenmeyi öğrettiklerini, bu kapsamda sağlıklı yemek tarifleri ve pişirme teknikleri verdiklerini söyledi. Dokuyucu, şöyle konuştu: "Asıl sıkıntımız bizim, sağlıklı beslenmeyi öğrenemememiz.Burada sağlıklı beslenmeyi kişilere gerek eğitimlerle, gerek yemek tarifleriyle sağlıklı beslenmeyi oturtmaya çalışıyoruz. Mesela tarif derslerimizde sebze tüketimini artırmaya çalışıyorum çünkü günlük 45 porsiyon sebze yememiz gerekiyor ama tüketilmiyor. Mesela brokoliden bir pizza yaptık. Mücveri normalde hep kabaktan yaparız, bol yağda kızartırız böyle alışmışız. Pişirme teknikleri dersimizde bunu fırında yapmayı öğretiyoruz ve bunun çok da lezzetli olduğunu görüyorlar. Pırasadan mücver yaptık ve pırasayı bu haliyle sevdiklerini görüyoruz. Hastalarımızı aç bırakmıyoruz, genelde kişiler ondan korkuyorlar. Hatta ilk görüşmelerinde ben yemeleri gereken şeyler anlatırken 'Ben bu kadar şeyi gerçekten yiyecek miyim?' diyerek çok şaşırıyorlar. Gerçekten o kadar şeyi yiyerek doğru da yaparlarsa, pişirme tekniklerine dikkat ederek vücudumuzun neye ihtiyacı varsa onu alarak zayıfladıklarını görünce hem çok seviniyorlar hem de doymuş oluyorlar. Böyle olunca zaten uzun süre devam ettirilebiliyor. Yoksa kişi aç kalsın, 1-2 hafta devam ettirebilirsin, sonra vücut mutlaka seni yedirir. Yanlış şeyler yedirir, şekerin düşer bu sefer tatlıya düşebilirsin. Bu gibi şeyler istemiyoruz. Uzun sürdürülebilir beslenme modelini danışanlarımıza oturtturmaya çalışıyoruz."

“PSİKOLOJİK SORUNLAR KİLO ALDIRIYOR”

Obezite Merkezi'nin psikoloğu Sude Sucu ise zayıflama insan psikolojisinin çok önemli olduğuna dikkat çekerek, "Obezite merkezine gelen hastaların büyük bir çoğunluğunda psikolojik sıkıntılar onları o duruma getiriyor. Öyle olduğu için o psikolojik sıkıntılar giderildikten ve olumsuz alışkanlıklar geçirildikte sonra daha kolay kilo veriyorlar. Burada kişilerin motivasyonları, olumsuz duygu ve düşünceleri, umutsuzlukları, depresyonları üzerinde ilerleyerek kilo vermelerine yardımcı oluyoruz" diye konuştu.

“KADINLAR DAHA FAZLA BAŞVURU YAPIYOR”

Merkezin birim koordinatörü Funda Erzurum da cinsiyet ve yaş ayrımı olmaksızın hizmet verdiliğini ancak kendilerine başvuranların büyük çoğunluğunu kadınların oluşturduğunu söyledi. Erzurum,"Bayan başvurumuz daha fazla, erkek başvurumuz 27 tane şu an. Yaş sınırımız olmadığı için çocuk da alıyoruz. Şu an 4 tane çocuğumuz var. Yavaş yavaş duyulmaya başlandı ve katılımlarımız oluyor" dedi.

“BİZ SAĞLIKLI YAŞAMAYI ÖĞRENDİK BURADA”

Zayıflamak için merkeze gelenler ise hem programdan, hem de personelin ilgisinden memnun. Bunlardan biri olan 28 yaşındaki Zeynep Kübra Saçma, merkeze başvurduğunda 95 kiloda olduğunu, 6 ayda 20 kilo vererek 75'e düştüğünü söyledi. 75'i hayal bile edemediğini belirten Saçma, 3 aylık bir eğitim sürecinin daha olduğunu ifade ederek şunları söyledi:

"Hiçbir zaman baskı, disiplin asla görmedik, açlık hiç tatmadık. Yani normalde yediğimizden bile bazen oldu fazla yediğimi oldu. Çünkü yememiz gereken şeylerden, sağlıksız yiyeceklerin bizi doyurmadığını, sağlıklı yediğimiz şeyler yerine sağlıklı yediğimi sürece çok doyduğumuzu fark ettik. Mesela 'Nasıl kilo verdin, diyet listen de ne var?' diye soran arkadaşımıza 'Bizim hiç diyet listemiz olmadı' dedim, ok şaşırdılar. Biz neyden ne kadar yememiz gerektiğini öğrendik, neyin ne yerine geçtiğini, aslında biz yemek yediğimizi zannederken sadece en basit örneğiyle ekmek yediğimizi öğrendik. Burası Obezite Merkezi olarak geçse bile biz psikoloji olarak, yeme içme alışkanlığı olarak, günlük yaşantımızda egzersizler ve hareket etme olarak biz sağlıklı yaşamayı öğreniyoruz burada. Ben buraya Obezite Merkezi demeyi çok sevmiyorum, sağlıklı yaşam merkezi demeyi daha çok tercih ediyorum."

(Haber: Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz