-Dövizdeki yükselişin daha ne kadar devam edeceği ile ilgili hiçbir uzmanın net bir görüşü yok. TL’deki değer kaybının en az seçimlere kadar ya da TCMB’nin Haziran toplantısına kadar artması bekleniyor.

-Pazartesi günü açıklanan cari açık verisi oldukça yüksek seviyede. İlk çeyrekte 16 milyar USD cari açık verdik ve bu cari açık rakamının milli gelirimize %6,4’üne geliyor. Hükümetin Orta Vadeli planına göre bu yıl 40 milyar USD cari açık planlanıyordu ama daha ilk çeyrekte ülkemiz neredeyse bu hedefin yarısına geldi bile. Bu gidişle 2017’den de kötü bir cari açıkla karşı karşıya kalabiliriz. Cari açık demek, dövize talebin yükselmesi ve TL değer kaybının sürmesi demek.

-Yükselen kurlardan dolayı, borcunu ödemesine rağmen kur farkının etkisiyle hala yüksek borçlu görünen Türkiye’deki firmalar, bir de sürekli faizlerin daha da yükseleceği yönündeki haberlerle iyice yatırımdan uzaklaşmış vaziyetteler. Bu durum, daha az üretim, daha az büyüme, daha çok işsizlik ve daha çok enflasyon anlamına geliyor.

-Dünya üzerinde genel olarak bir kaos havası hakim. Türkiye’nin Suriye problemi konusunda izlediği politikadan dolayı, ABD-Türkiye ilişkileri oldukça gergin bir hal aldı. Ülkemiz bir kutba doğru çekiliyor ve bu kutupta yanındaki müttefikler Rusya ve İran iken, karşısında ABD ve İsrail yer alıyor. Rusya-ABD arasındaki siyasi gerilim, İran-İsrail arasında geçen hafta yaşanan askeri gerilim, ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesi ve son olarak ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e resmen taşıması gibi son zamanlarda yaşanan hadiseler, bu kutuplaşmayı iyice belirgin hale getirmektedir.

***

Özetle bu sene Ramazan ayına maalesef iç karartıcı bir atmosferde giriş yapıyoruz. Bu mübarek ayın ne zaman başlayacağını bir çok müslümandan daha iyi bilen Yahudi zihniyeti, 14 Mayıs’ta akıl almaz bir vahşete imza attı. Ülkemizde 3 gün ulusal yas ilan edilmesine sebep olan bu hadisenin zamanlamasının Ramazan ayına denk getirilmesi kesinlikle tesadüf değil.

Bu Ramazan ayı bizim için bir milat olmalı ve bazı dersler çıkarmalıyız. Ekonomimizdeki kara tablonun değişmesinin en temel yolu, yabancı paraya olan bağımızın azaltılmasından geçiyor. Bunun için de yerli değerlerimizi sahiplenmemiz gerekiyor. Bu sadece “finansman ihtiyacımızı TL’den sağlayalım” ile olmayacak. Öğretmen, polis, imam, muhasebeci, bankacı, doktor, eczacı, mühendis, memur… Her kim ne meslek yapıyorsa bunda toplum faydasını gözetecek ve elini taşın altına daha fazla koyacak. Herkes gücünün yettiğince hali vakti olmayan yakınına sahip çıkacak, onunla maddi manevi ilgilenecek. Her istediğine hemen kavuşma peşinde olmayacak, boş yere borçlanmayacak, tasarruf edecek, biriktirecek, öyle sahip olacak.

Ramazan ayının başlangıcında yaşanan hadiseler oldukça üzücü ama bir yandan da ders çıkarmamız gerekiyor. Eğer biz toplum olarak hassasiyetimizi kaybedip özümüzden uzaklaşırsak, ne ekonomik problemler girdabından çıkarız, ne de Müslüman coğrafyanın gözyaşını dindirebiliriz. Herkese hayırlı Ramazanlar ve hayırlı kazançlar dilerim.