2004’ten bu yana gerçekleşen tüm seçimlerde AK Parti’nin seçim kampanyasını hazırlayan strateji ekiplerinde yer almasının yanı sıra 2011 Genel Seçimleri’nde Kahramanmaraş Milletvekili seçilerek kent siyasetine hızlı bir giriş yapan AK Parti Tanıtım ve Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Kahramanmaraş Milletvekili Mahir Ünal, üstlendiği birbirinden önemli görevlerle adından söz ettirmeye devam ediyor. Hem Türkiye hem de Kahramanmaraş siyasetinin önemli isimlerinden biri olan Ünal, yerel ve ulusal televizyonlarda gündemin sıcak konularını kendine has üslubuyla yorumluyor. 31 Mart 2019’da gerçekleştirilecek olan yerel seçimler gündemin en önemli konu başlıklarından biri olurken, Ünal, A Haber ve Aksu TV’nin ortak yayınında birbirinden önemli açıklamalarda bulundu.

AK PARTİ SEÇİM KAMPANYASI 19 ŞUBAT’TA AÇIKLANACAK”

İlk olarak AK Parti’nin yerel seçimler için kampanya sürecini değerlendiren Ünal, “2014’deki yerel seçimleri hatırlayacak olursak, 2014’de de biz ilk 10 ilimizi grup toplantısında 26 Kasım’da açıklamıştık. Daha sonra 29 Kasım’daysa yaklaşık 21 ili açıklamıştık. 2014 yılında kampanyamızı da 19 Şubat’ta başlatmıştık yani yerel seçimlerde genel olarak grup grup adaylar açıklanıyor ve 40-45 gün arasında da bir kampanya süreci oluyor. Biz adaylarımız açıklandıktan sonra yaptığımız toplantılarda, “Siz 15 Şubat’a kadar arazide mevcut durum analizi yapın, ilişki restorasyonu gerçekleştirin, yüz yüze, sandık ve mahalle bazlı çalışmalarınızı yürütün, 19 Şubat gibi de AK Parti’nin seçim kampanya lansmanı yapılacak, ardından kurumsal kimlikle yani seçim kampanyasının kurumsal kimliği ve seçim kılavuzu sizlere verilecek” dedik. Dolayısıyla şuan da adaylarımız illerine gittiklerinde teşkilat başkanlıklarını ziyaret edecekler, belediye ziyareti, aday tanıtım toplantısı, birlik ve vefa yemeği ile sahada çalışmalarını yürütecekler. Bir de artık klasik kampanyalar dönemi kapandı. Bütün dünyada Kampanyalar genellikle şu şekilde yapılır; Kampanyadan 3-4 ay önce sosyologlar bir araya toplanır seçimin psikolojisini, duygusunu, seçimin atmosferini anlamak için arama konferansları yapılır ve sonra seçimin duygusu belirlenir, ardından da bu seçimin duygusu bir siyasal iletişim diline, o da bir mottoya yani slogana dönüşür. Mesela 2007’de, ‘Durmak yok yola devam’ yada 2009 seçimlerinde, ‘Daime hizmet, daima millet’ dedi. Yani o seçim atmosferini, seçimin psikolojisini tanımlayan bir ana slogan ortaya çıkardık. Artık günümüzde bu böyle değil” dedi.

ARTIK SOSYAL AĞLAR GÜNDEMİ BELİRLİYOR”

Sosyal medyanın önemine değinin Ünal, seçim psikolojisinin artık sosyal medya organları aracılığıyla kolay bir şekilde değiştiğine dikkat çekti. Sosyal medyaya özel bir önem vereceklerine dikkat çeken Ünal, “2001 seçimlerinden net olarak bir şey ortaya çıktı ki, artık sosyal ağlar gündemi ve psikolojiyi belirliyor. Yani geçmişte gazeteler ve televizyonlar gündemi belirlerken, artık sosyal ağlar gündemi belirliyor. Bundan sonraki süreçte tabi ki klasik kampanyalar olacak ama daha çok sosyal medyaya ağırlık vereceğiz. 19 Şubat yada 15 Şubat gibi bir kampanya lansmanı yapmayı yapmayı düşünüyoruz ama artık seçimin psikolojisi, duygusu her gün değişiyor. Eskiden belirlenir ve sandığa kadar seçimin psikolojisi, atmosferi devam ederdi. 2014 seçimlerinden sonra artık sosyal ağlar gündemi belirliyor. Neden? Çünkü, günümüzde dünya nüfusu 7,5 milyar ve 7,5 milyar nüfusun 3 milyar 700 milyonu internet kullanıcısı ve 3 milyar 200 milyonu da sosyal medya kullanıcısı. Tekil mobil kullanıcı sayısı ise 4 milyar 917 milyon. Peki Türkiye’de durum ne? Bu veriler bizim için önemli. Türkiye’de 51 milyon aktif sosyal medya kullanıcısı var ve günlük üç saat sosyal medyada zaman geçiriyorlar. Siyasette gündem belirleyense daha çok Facebook değil Twitter. Çünkü insanlar Twitter’a giriyorlar, gündeme bakıyorlar, gündemde trend topic olmuş konulara bakıyorlar ve ya katılıyorlar ya da izleyici durumunda kalıyorlar. Türkiye’nin yine internet kullanımında bir farklı özelliği var. Türkiye, yüzde 67 ile dünya ortalamasının yaklaşık 14 puan üzerinde” şeklinde konuştu.

İKİNCİ BİR GENEL MERKEZ OLUŞTURDUK”

AK Parti olarak iki genel merkez oluşturduklarının altını çizen ünal, “Bütün bunları konuşurken aslında dijital dönüşümü konuşuyoruz aslında. Dolayısıyla biz bir şey yaptık, genel merkezi bir de ikinci bir genel merkezi oluşturduk. Yani dijital dünyada da bir genel merkez oluşturduk. Bizim 1,5 milyon teşkilat mensubumuz var, 11 milyon da teşkilat mensubumuzun dışında parti üyemiz var. Dolayısıyla biz hem parti üyemizi hem de teşkilat mensuplarımızı aynı zamanda sanal dünyaya taşıdık. Bir sosyal ağ üzerinden genel başkandan mahalle başkanına, sandık yönetim kurulu başkanına kadar herkesin birbiriyle konuşabildiği bir sosyal ağ oluşturduk. Peki bu sosyal ağda birbiriyle konuşmasının faydası ne? Her şey anlık ve online. Dolayısıyla seçimin gündemi, psikolojisi her saat değişebiliyor. Cumhurbaşkanımız bir konuşmasında 24 Haziran seçimleri öncesinde, ‘Bizim milletimiz karar verir, bizim kalıp gideceğimize. Millet tamam derse biz de tamam deriz’ dedi. Ardından Twitter’da ‘tamam’ diye hastagh açtılar, bir anda psikoloji adeta tamam mı, devam mı ya dönüştü. Biz karşı argümanlarımız koyduğumuzda psikoloji bir anda devamdan yana dönüştü. Biz günlük olayları genel merkezimizde analiz edip bütün teşkilatlarımızla genel merkezimizin bakış açısını, stratejisini ve bir meseleyle ilgili siyasi pozisyonunu anlık teşkilatlarımızla paylaşıyoruz. Bu 1,5 milyon kişinin, 11 milyon üyenin ve aynı zamanda bunların Twitter ile Facebook kullanıcısı olduğunu düşündüğünüzde 51 milyon kullanıcının yaklaşık 13 milyonu AK Parti’nin kendi siyasi pozisyonu, kendi argümanları ve analizleri doğrultusunda konuşmaya başladığında kaçınılmaz olarak biz sahadaki üstünlüğümüzü artırıyoruz. Tabi ki mitinglerimizi, araç giydirmelerimizi, açık hava toplantılarımızı, billboardları ve gazete ilanlarının hepsini yapacağız. Ama bu gerçeklikte oluşturulan faaliyetlerin aynısının sanal dünyada da olması gerekiyor. Dolayısıyla biz 13 milyon tekil sosyal medya kullanıcısının aynı zamanda Twitter ve Facebook’ta da etkin bir şekilde yüksek bir koordinasyonla kampanyayı yürütmesi anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.

DEĞER ÜRETEN ŞEHİRLER OLUŞTURACAĞIZ”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifade ettiği gönül belediyeciliği kapsamında değer üreten şehirler oluşturacaklarına değinen Ünal, sözlerine şu şekilde devam etti; “Geçtiğimiz gün Cumhurbaşkanımız da grup konuşmasında ifade etti, sloganımız belli ama açıklamıyoruz. Kampanya başlayana kadar kullandığımız bir ara sloganımız var. Adaylarımız ‘tevazu, samimiyet ve gayret ile önce millet, önce memleket’ sloganını kullanacak. Şubat ayına kadar bizim adaylarımızın sahada kullanacakları ara slogan olarak bu mesajı vereceğiz. Cumhurbaşkanımızın gönül belediyeciliği dediği ve Türkiye’de belediyecilik anlamında da bir aşama aslında bu. Türkiye’de önce 3Ç vardı. Çöp, çukur, çamur. İnsanlar bize bizi çöpten, çukurdan, çamurdan kurtarın başka bir şey istemiyoruz diyordu. Biz çöpten, çukurdan, çamurdan kurtardık, kanalizasyondan su şebekelerine kadar alt yapıyı bitirdik bu geçtiğimiz 16 yıl içerisinde. Sadece şehirlerin alt yapısını değil, aynı zamanda sağlık alt yapısını, eğitim altyapısını ve diğer altyapı ihtiyaçlarını da karşıladık. Şehirlerimiz güvenli şehirler haline geldi. Hatırlayın eskiden kapkaç vardı, çeteler var, gasp vardı hamdolsun bunların tamamı bitirildi, şehirler güvenli hale geldi. Şimdi daha çok Cumhurbaşkanımızın gönül belediyeciliği dediği değer üreten şehirler oluşturacağız. İnsan oğlunun en çok ihtiyacı olan şey kalbindeki iyilik duygusudur. Bugün insanoğlunun her zamankinden daha çok iyilik duygusuna, merhamete, yardımlaşmaya ihtiyacı var. O yüzden şehirlerimizin de değer üreten şehirler olması gerekiyor. Değeri ise kültür ve sanat üzerinden üretirsiniz. Şehirlerimizin kültür ve sanat üretmesi gerekiyor çünkü şehirler kültür ve sanat üretmediği zaman kaçınılmaz olarak taşralaşıyor. Bütün bunları içerisine alan gönül belediyeciliği ve bunu yaparken de milleti ve memleketi önceleyen, bunları da tevazuuyla, samimiyetle, gayretle gerçekleştiren bir belediyecilik anlayışı istiyoruz. Bu belediyeciliğin temeli de 1994 Recep Tayyip Erdoğan belediyeciliğidir.”

ZİLLET İTTİFAKI MASA BAŞI İTTİFAKIDIR”

Millet İttifakı ile Cumhur İttifakının arasında en temel farkın Cumhur İttifakı’nın 15 Temmuz’un doğal bir sonucu olarak ortaya çıkması, Millet İttifakı’nın ise masa başında kurulması olarak tanımlayan Ünal, “Millet İttifakı çatırdıyor çünkü Millet İttifakı ile Cumhur İttifakı arasındaki temel farkın altını sürekli çiziyorum, Cumhur İttifakı 15 Temmuz’un doğal bir sonucu olarak çıkmış bir millet mutabakatı ve bir millet aklını temsil ediyor. Millet İttifakı denen ve Devlet Beyin zillet ittifakı dediği ittifaksa bir masa başı ittifaktır. Siyasette doğal olmakla, masa başı hesaplar içerisinde olmak çok önemli bir ayrımdır. Hani derler ya Derviş’in fikri neyse zikri de odur derler ya, kendileri bir takım masa başı ittifaklarla bu işi sürdürdükleri için biz İzmir’i, Ankara’yı açıkladık, İstanbul’u sonraya bıraktık. İzmir, Ankara açıklandı İstanbul sonraya kaldı, bir sorun mu var? Hayır, herhangi bir sorun söz konusu değil. Nihayetinde AK Parti gibi güçlü bir partinin karar organlarında alınan kararın nihai sonucu önemlidir. Bu açıklanmadığı sürece de bir karar ortaya çıkmamış demektir” dedi.

MHP İLE AK PARTİ ARASINDA KARŞILIKLI JESTLER OLACAKTIR”

Milliyetçi Hareket Partisi’nin Ankara, İstanbul ve İzmir’de aday çıkartmamasını da değerlendiren Ünal, “Cumhur İttifakı’nın az önce de söylediğim bir özelliği var. Cumhur İttifakı doğal bir mutabakat ve hem Cumhurbaşkanımız hem de Devlet Bey bu konuda son derece hassaslar. Cumhur İttifakı’nın kendi doğal yapısından dolayı tabi ki karşılıklı jestler olacaktır ama aynı zamanda şuan da Genel Başkan Yardımcımız Mehmet Özhaseki ile Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sadri Durmaz görüşmelerini yürütüyor. Bu görüşmelerin sonucu genel başkanlara iletilecek. Onlar bir karar verecekler, bu karşılıklı jestleşme şeklinde de olabilir, karşılıklı olarak belli illerde Cumhur İttifakı’nın pozisyonunun nasıl olacağına dair kararlar şeklinde de olabilir. Devlet Bey, İzmir, İstanbul ve Ankara’da adaş çıkarmama açıklamasını AK Parti’ye jestten ziyade, diyor ki, ‘Biz bu millete dönük saldırılara karşı İstanbul ve Ankara’nın korunması gerektiğini düşünüyoruz” diyor ve Cumhur İttifakı’nın da bu konuda hassasiyet göstermesi gerektiğinin altını çiziyor. Devlet Bey aslında burada kendi duruşunun, tutarlılığının, söylemlerinin bir gereğini yerine getirdi. Bunu şimdi değil seçim süreci başlamadan da söylemişti. Devlet Bey, gerçek anlamda bir devlet adamı görüntüsünün içinde büyük bir millet hassasiyeti sergiliyor. 15 Temmuz sonrasında da bu konuda en ufak bir geri adım atmadı ama birileri ısrarla Devlet Beyin hassasiyetini AK Parti ile ilişkilendirmeye çalışıyor. Devlet beyin bu hassasiyeti, bu millete duyduğu büyük aidiyet, sadakat ve sevgiyle ilgilidir” ifadelerini kullandı.

(Haber : Ahmet Güneçıkan)

Editör: Mahmut Beyaz