Hani tarihlere bakınca her günün ve haftanın bir anlam ve önemi olduğunu görürüz. Veremle Savaş Eğitimi Haftası, Enerji Tasarrufu Haftası, Çalışan Gazeteciler Günü, Tıp Bayramı, Avukatlar Günü, Hemşireler Günü, Engelliler Günü, Kadınlar Günü, Sevgililer Günü vb. Liste uzadıkça uzuyor. Bunca çok gün içinde günlerde sıradanlaştı. Hak ettikleri anlam ve önemin idraki zorlaştı. Özel ve önem arz eden günler özel ve önemini yitirir oldu.

Kaç kişinin dikkatini çekti, kaç kişi duyup, eş dost akraba polis arkadaşını aradı, kutladı bilmem ama, Geçen pazartesi Polis Bayramı idi. Yılda bir kez kutlanan 10 Nisan Polis Günü, Polis Bayramı. Hani o hep asık surat ile gördüğümüz, bizlere ceza yazarken beton gibi duran, işini yaparken olabildiğince ciddi, genelde kahkaha ile gülmesine, hüzünlenip ağlamasına tanık olmadığımız polis memurlarının günü. Biz onları hep asık suratları ve daima nizami kıyafetleri ile hatırlarız.

Yoktur aslında onlarında senden benden farkı. Mesleklerine yansıtamadıkları hüzünleri, sevinçleri, mutlulukları, kederleri vardır. Onların da vardır eğlenmeye, kahkaha atmaya, sinemaya gitmeye, tiyatroya gitmeye, halay çekmeye, maçlara görev için değil, stres atmak için gitmeye. Ancak daha polis okulundan başlayan ağır başlılık ruhlarına işlemiştir. Onlar mesai saatlerinin dışında da polistir. Meslekleri ruhlarına işlemiştir. Sınırları olsa da yaptıkları işin, mesai kavramlarının sınırı yoktur. Meslekleri olan “Polis” kavramının devamında eklenen “memuru” kavramının çokta geçerliliği yoktur. Memurlar gibi günlük sekiz saat, haftalık kırk saat zaman dilimine sığdırılmış çalışma biçimi oldukça lükstür. Gece, gündüz, hafta sonu, bayram, onlar için mesai dahilindedir.

Her türlü izinsiz gösteri ve yürüyüşün müdahale unsuru, devletin temsilcisi, dirlik ve birliğinin bekçisi olmak polis olmak. Devlete atılan her kurşunun ilk muhatabı, en büyük hedefi polis olmak. Vatanın bölünmez bütünlüğüne kast edenlere siper olmak, gerekirse can almak can vermek polis olmak. Hiçbir makam, mevki, ekonomik getiri karşılığı bu yük taşınmaz. Bu risk alınmaz, elbise giyilip polis ünvanı alınmaz. Her meslek kutsaldır mutlak. Her mesleğin kendine göre avantajları, dezavantajları vardır. Ancak bazı mesleklerin karşılığı ne para, makam, ne mevkii olabilir. Gönül vermek gerek. Üzerinde taşıdığı üniformanın hakkını vermek gerek.

Dedik ya, onların soğuk duruşları, her zaman ciddi hal ve ruhaniyetleri bir tedirginlik oluşturmuştur. Belki geçmiş yıllarda mesleğe yakışmayan davranışların da polis imajının olumsuz ifadesinde etkisi olmuştur. O yüzden çocuklarımızı korkutmuşuz “bak polis amcaya veririm seni” diye. Belki hala hatalı davranışlar vardır. Hani üç yüz bin kişilik büyük bir meslek grubunda teşkilata yakışmayanlar çıkacaktır. Onları da teşkilatın kendi içinde eritmesi, son yıllarda görece artan eğitim, kültür ve donanım özelliklerini halka yansıtacak, halkıyla bütünleşecektir.

Polis halka hizmet ederken, başka şehirdeki polisin de kendi anne babasına hizmet ettiğini unutmamalı, kendi anne babasına nasıl davranılmasını istiyorsa öyle davranmalıdır. Polis halkını sevmelidir. O, sokaklarda dolaşan, bizim tatlı uykuda olduğumuz saatlerde güvenliğimizi sağlayan, maçlara, konserlere girerken bizleri arayan, yol çevirmesi yapan, tatil, bayram, yılbaşı, gece gündüz çalışan çocuklar bizim çocuklarımız. Halk polisini sevmelidir.

Her daim diri, iri ve daha güvende bir Türkiye için Millet-Polis el ele vermeli. Senede bir gün de olsa, bu buz görünümlü, kocaman yürekli insanların gününü kutlamalı.

Tüm polis memuru arkadaşların Polis Bayramı kutlu olsun.