Daha neler… Meclis üyeliklerinin pazarlık konusu olduğu kulağımıza çok çalındı, çok yazıldı, çok söylendi ama parti yönetimine girmenin bir bedelinin olduğunu ilk kez duysak da, insan yine de ‘acaba…!?’ demekten kendini alamazken, günümüzde paranın dinin de önüne geçtiği gerçeği ile yüzleşince, ‘niye olmasın?’ düşüncesinden de kendimizi sıyıramıyoruz.

Aklımızın bir köşesine takılıyor, bir köşede kalıyor ne hikmet ise…

Adaylıklarını açıklayan başkanlara arkadaşlarımız sorarlar, ‘parti yönetimini belirlerken hangi kriterleri öne çekiyorsunuz, nelere dikkat ediyorsunuz?’

Soru gayet net ve açık.

Üstelik de bunun asil üyeliği var, ikinci sırada gelen yedek liste…

İlk 30 içinde olmanın dayanılmaz ağırlığı kuşkusuz büyük olacak. Ee, ilk 30’a giriyorsun, seçimden sonra da yürütmede görev alırsan, hele hele başkan yardımcısı da olduğunda, kimse tutamaz seni. Havanı, çalımını sevsinler senin!

*

Partilerin yönetim kurulu (asil veya yedek) ya da belediye meclis üyelerinin listelerine bir göz atın! Bir tane işçi, gariban biri varsa, dişimi kırayım.

Niye. Çünkü garibandan para çıkmaz! Kimde para var, kimde hazine saklı, garibanı ne yapacaksın, fabrikada çalışan işçi ile ne işin olsun! Bunun bile borsası olduğu söyleniyor. Doğru ise, ne kadar ayıp, ne kadar!

Parayı veren düdüğü çaldıktan sonra…

*

Hadi partilerin il ve ilçe yönetimine girmenin önemini, kadrini, kıymetini, değerini anladık da, belediye meclis üyeliği için fikriniz var mı?

Hatırlayın, mahalli seçimler sürecinde bırakın belediye başkanlığını, meclis üyeliği için kopana fırtınalar, verilen savaşlar, ortaya konan saklı-gizli ve hiç icat edilmeyen performanslar, beklentilerin hiç mi anlamı yoktu sizce?

Aynı parti yönetimi gibi. bakın, meclis üyeleri içinde bir işçi, sıradan bir vatandaş bulabilir, görebilir misiniz?

Göremezsiniz!

Garibanın, sıradan vatandaşın, bir fabrika işçisinin yönetimlerde, meclislerde ne işi olur!?

*

Yukarıda da söyledim, garibanın canı cehenneme!

Ne işi var, işten çıkınca, gitsin evinde televizyon seyretsin. Ona ne memleketin derdinden, sorunlarından!

Bıraksın onu ağabeyleri, babaları, bu şehrin yönetimden kendini sorumlu hissedenler, zannedenler uğraşsın!

Bu şehrin sorununu çözmek, bir garibana, bir sıradan vatandaşa, bir işçiye mi kaldı da, yönetimlere ve belediye meclis üyeliğine girsin!

Hele hele parası yoksa, sesini çıkartmasın! Otursun oturduğu yerde!!

Zira onun yerine düşünecek, bu memleketi yönetecek, dertlenecek birileri mutlaka vardır!!

*

Öyle ki…

Vakti zamanında, kendi evinde, tek odalı evlere sığanlar, zamanlar, siyasetin s’si bulaştığında bir yerlerine, ele avuca sığmaz oluyorlar da, memlekete oluyor alanlar!