Milattan önce 3000 yıllarında Pakistan ve Hindistan ile Mısır’da Nil Vadisi’ne kadar uzanan bir çizgide başladığı tahmin edilen pamukla Anadolu milattan sonra birinci yüzyılda tanıştı. O tarihten bu yana da hayatımızın en değerli endüstriyel tarım ürünü oldu. Oldu da bu değeri koruyabildik mi? Yanıt tabii ki hayır. Buyurun analiz edelim.

**

2002-2203 yıllarında 5 milyon nüfusu ile 1 milyon ton lif pamuk üreten Türkiye 80 milyonu aşan nüfusu ile şu an bunun %80’nini bile zorla üreten bir kapasiteye sahip. 1992 yılına kadar net ihracatçı olduğumuz pamukta ara 1993 ile başlayan ve durmadan artan oranda ithalata bağımlı hale gelmiştir. Doğal olarak bizi 1992’deki dengeye sürükleyen politikaların başlangıç tarihinin 24 Ocak 1980 kararları ve uygulama alanını rahatça bulduğu 1980 askeri darbesidir.

**

Verilerle yürümeye devam edelim isterseniz… 2017/18 sezonunda pamuk üretiminde birim alandan elde edilen verimde ilk beş ülke; Avustralya, İsrail, Türkiye, Çin ve Meksika olmuştur. Bu dönemde en çok pamuk ithalatı yapan ilk beş ülkenin; Vietnam, Çin, Bangladeş, Türkiye ve Endonezya olacağı, en çok ihracat yapan ilk beş ülkenin ise sırasıyla; ABD, Hindistan, Brezilya, Avustralya, Brezilya ve Özbekistan olacağı tahmin edilmektedir (http://koop.gtb.gov.tr). Verimlilikte ve ithalatta başlarda olmamız aslında çoğu etkeni açıklamaya yeter diye düşünüyorum.

**

Dünyada pamuk ekim alanları artarken ülkemizde düşmesinin nedenlerini pamuğun politik ekonomisinde aramak gerekir. Her 10 yıllık süreçte irili ufaklı ekonomik çalkantılara maruz kalan ekonomimizde başta IMF olmak üzere, sözde kurtarıcı olarak gözüken sermaye gruplarının yardım şartlarına baktığımızda temel olarak iki kalem öne çıkıyor:

  1. ücretler genel seviyesinin azaltılması ve

  2. tarımsal üretimin denetlenmesi ve kısılması.


 

Yoksa dünyanın en büyük 7. Pamuk üreticisi, verimlilikte Avusturalya ve İsrail’den sonra gelen ve tarlalarında aşkla çalışan köylüsü olan bir ülkede üretimin azalmasını açıklamak kolay değildir.

Kolay değil ama bir de politikanın etkisini vurgulamak gerekir. Her zaman “tarım ve hayvancılığın serbest piyasaya bırakılmayacak kadar lüks ürünlerdir” yaklaşımımıza rağmen, pamuğun 1990 yılından beri serbest piyasaya bırakıldığı gerçeği ile sonucun buraya varacağını da tahmin etmek güç değildir. Zaten en büyük yanılgıyı da dünyada zirai ürünlerin sanki serbest piyasa şartlarında oluştuğu fikrine sahip olarak yaşıyoruz. Serbest piyasa adı altında ülkemizde taban (referans) fiyatı ile de pamuğun fiyatlarını baskılamaktan geri kalmayan bir uygulama da olayın diğer fotoğrafını oluşturuyor.

Söylenecek ve söylenmesi gerekecek çok şey var muhakkak. Başta da karar vericilerin neden hala tarımı ve hayvancılığı önemsiz, birkaç milyar dolarlık hacim olarak görmeleri sorusudur.

Acaba lobicilik ülkemizde ne kadar etkili?


 

Tablo: Pamuk Ekim Alanları ve Üretim/Tüketim Dengesi

Güzel günler dileğiyle,


 

Prof. Dr. Veysel ULUSOY

@ekonomikanaliz