Nedir özgürlük nerede başlar nerede biter? Kapitalist Pazar ekonomisi savunucularının temel düsturlarından birisi de sınırsız özgürlük. Özgürlüğü sadakatsizlikle sadakatsizlikle özdeşleştiren insan özgürlük adına kutsandığı bir çağda tutunacak bir dal , kök salacağı bir zemin bulamıyor. Özgürlük cazibeli bir nitelik olarak gözteriliyor. Lakin hedefi duygusal düzeyde bizi aile , toplum ve  din gibi yetlerin getirdiği kısıtlamalardan azat etmekte. Özgürlük nihayetinde böyle anlaşılmaya başlandı. Kişilere kendini tatmin , kişisel haz adı altında toplumsal ve kamusal sorumluluktan ve iyilikten azat olamaları fikri empoze ediliyor. Eğlence temelli ahlak yaygınlaşıyor. Heyecan arayan , tv karşısında saçma sapan eğlence proğramları karşısında heyecan tavan yapıyor. Haz turlarına katılmak, ayrıcalık sayılıyor. Yeni eğlence ve tat arama hayat tarzı haline geliyor. Eğlenmeyi mutluluk sanan, eğlenemiyorsan öl fikri ağır basıyor.

              Sonuç yaşantı ve zevk oburu haline geliyoruz. Böylece kadim değerlerimiz sekteye uğruyor, çözülmeler hızla artıyor. İnsan değil ben merkezci kişilik hortluyor. Haz için illegal mefhunlar deneniyor, nihayetinde her şey normalleşiyor. Bundan birkaç yıl önce ayıp sayılan davranışlar toplumda kabul görüyor. Bizim olmayan hayat tarzı hayatımızı yönlendiriyor.Bu değersizleşmiş sistemde  kişisel kazançlar insan unsuru kullanılacak , sırtıona basılacak meta haline dönüşüyor. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları gün geçtikçe artıyor. Hayvanlara haz  için eziyet eden  insan kimliğinde garip yaratıklar türüyor. Herşey özgürlüğün sınır tanımamasından kaynaklanıyor dyebiliriz. Güven değer gibi duygular yitiriliyor. Modern hayatın doğurduğu yalnız , mutsuz insan hızla çoğalıyor. İnsanlığını duygu ve fıtratın aykırı yaşayarak mutlu olacağını , içindeki boşluğu doldurabileceğini zanneden sığ insanlar modern insan kimliği ile karşımıza çıkıyor. Sonuç antidepresanlara sığınılıyor, daha da ötesi uyuşturucu ve alkol. Anlık boşluğu dolduracağını sanadığı zararlı maddelere bağımlılık. Oysa insanın ruhunu dinginleştiren ailenin sıcaklığıdır, yüreğe iyi gelen bir dosttur.

        Çocuklarımızı yetiştirme trazımız bu sonuçların en büyük sebebi. Sıfır altı yaşta gelişen ve ömür boyu sürecek olan kişilik özelliklerini verirken, özgüven adı altında çocuklara edepsizlik mübah kılınıyor. Ailenin büyükleri adeta çocuğun haz kölesi haline geliyor. Ne istese sınırsızca verilip, ağladığında eline tutturulan telefon ve tabletler daha o yaşta çocuğun beynine haz i,le birlikte özgüven adı altında sınırsız özgürlüğü empoze ediyor. Çocuk kendini dünyanın merkezi  zannediyor, çünkü ebeveyn ona bunu aşılıyor. Evde çocuktan emir alınır, onun  istekleri doğrultusunda aile hayatını planlar oldu. Burada sevgili peygamberimiz Hz. Muhammet (S.A.V)  in bir hadisi aklıma geliyor ve ne kadar da güzel bu günü tarif ediyor: “Ahir zamada cariyeler efendilerini doğuracaklar.” Günümüz annelerinin durumuna bakılırsa evet, anneler birer köle(cariye) çocuklar efendi oldu.  Özgürlük yeryüzüne gelen tüm insanların yegane hakkı elbette, ama bu hak eğer başkasına zarar veriyorsa özgürlük orada biter diğerinin hakkı başlar. Buna binaen özgürlük sınırsız değil , hadsiz de olmamalıdır.