Vatan şairi Namık Kemal Hürriyet Kasidesi şiirinde “Ey yaralı kükreyen aslan artık gaflet uykusundan uyan” diye haykırmaktadır…

Şair edebi bir sanatla hürriyeti (özgürlüğü) yaralı bir aslana benzetmektedir…

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “özgürlük yarışımız bitmeyecek bir süreçtir… Yeni dönem daha fazla refah daha geniş özgürlük dönemi olacaktır” (25.04.2018) ifadelerini kullanmıştır.

Bu vaatleri önemli bulmaktayım…

Özgürlük konusu açıldığında bu kelimedeki “öz ve gür” kısımlarına dikkat kesilirim.

Öz Gür…

Öz kendisi; bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı  iç, nefis anlamındadır.

Gür ise  kuvvetli, çok;  bol ve güçlü olarak çıkan veya fışkıran; kesilmiş ağacın sürgünü olarak açıklanmaktadır…

Bu açıklamalardan yola çıkarak “öz gür” olmamız için özümüzde bir enerjinin var olması ve bunun fışkırması (gür) gerekir…

İlk olarak özümüzde ne olduğunu fışkıracak bir enerjinin var olup olmadığını tartışmamız gerekir. Tüm insanların büyük oranda iyi hasletlerle yaratıldığı düşüncesindeyim. Bu topraktaki su gibidir. Kiminde çok yakında kiminde de ta derinlerdedir…

Küçüklüğümün geçtiği yerde halk arasında “öz” denilen bir yer vardı. Burada su kendiliğinden kaynar (çıkar) ve etrafı da yeşillikti. Bu yer (öz) gibi mamur olmak için de özümüzün olması gerekir.

İkinci konu ise özümüzde olanın dışa vurulmasıdır… Bunun için uygun ortamın/iklimin olması gerekir.

Su kayaların içinde kaynar/akar nehir olur ama kayalarda bitki yetişmez…

Özgürlük…

Devasa ağaçları yetişmesi dal budak salıp dev bir ağaç olarak gelişmesi için uygun çevrenin olması gerekir… İnsan için bu ortam özgürlüktür…

Özgürlük  her türlü dış etkiden bağımsız olarak insanın kendi iradesine, kendi düşüncesine dayanarak karar vermesi olarak açıklanmaktadır. Düşünme özgürlüğü ise insanın dış etkilerden her türlü baskıdan kurtularak düşünme özerkliği/bağımsız kazanabilmesidir… (TDK).

Vatan şairinin ifadesi ile bizde özgürlük “yaralı aslan” gibidir.

Milletimizin öz gürlüğünü etkileyen faktörler nelerdir?

Mutlaka birçok faktör sıralanabilir. Ama geçmişte yaşanan darbeler ve tek parti uygulamaları öz gürlüğümüzün gelişmemesinde önemli bir faktör olmuştur…

Darbeler…

Demokrasi tarihimizde Osmanlı Devleti döneminde başlayıp Türkiye Cumhuriyeti döneminde de devam eden darbe veya darbe teşebbüsleri olmuştur. Demokrasi tarihimizde 27 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 açık (büyük) darbelerdir. Birde 28 Şubat 1997’de gibi postmodern darbeler ile açık darbe teşebbüsleri (15 Temmuz gibi) ve kamuoyunda açıkça bilinmeyen teşebbüsler de vardır…

Darbeler ağacın özünde fışkıran dalları kökünde kesmiştir. Buna “kabaklama” diyorlar. Kabaklama ağacın obur (verimsiz) gözlerin sürmesine neden olur ve özünü de kurutabilir. Hiç şüphesiz darbeler ve darbe teşebbüsleri sosyal yapıyı bozmuştur…

Bu konular konuşulurken aklıma Aslan, Kurt ve Tilki Masalı gelir. Bu masal bize kötü örneğin nasıl örnek olduğunu göstermektedir.

Kurdun hali

Aslan, kurt ve tilki arkadaş olmuş, avlanmaya çıkmışlardı. Akşama doğru bir yaban öküzü, bir dağ keçisi, bir de semiz tavşan yakaladılar.

Kral Aslan kurda “bunları, aramızda adaletle taksim et bakalım!” diye emir verdi.

Kurt “ Padişahım, dedi, yaban öküzü en büyük av olduğu için size layıktır. Keçi orta irilikte, o benim olsun, tilki de tavşana alsın” dedi.

Aslan, kurdu yanına çağırdı kükredi ve bir pençe ile kurdun yüzünü parçaladı…

Aslan sonra tilkiye döndü: “Haydi, dedi, avlarımızı bir de sen paylaştır!” dedi

Tilki aman efendimiz dedi, pay etmekte neymiş? Bu semiz öküz sizin kuşluk yemeğinizdir, keçiyi gün ortasında yer, akşama doğru da tavşanla kendinize ziyafet çekersiniz!

Aslan, tilkinin paylaşımını pek beğendi. Yüzü gülmeye başladı. “Bu çeşit pay etmeyi kimden öğrendin sen?” dedi

Tilki başını çevirip yerde yatan kurdu gösterdi: “Padişahım, dedi, tabi şurada yatan kurdun halinden…”

Geleceğin inşası

Türkiye yeni bir yönetim sisteminin henüz başındadır. En yüksek makamlardan “Yeni dönem daha fazla refah daha geniş özgürlük” olacağının açıklanması gelecek inşası konusunda ümitlerimizi artırmaktadır…

Bu millet her türlü vesayete karşı sabırla-son olarak 15 Temmuzda-dik durmasını bilmiştir. Vatan Şairinin Hürriyet Kasidesinde söylediğini başarmıştır:

Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet

Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretten

Günümüz Türkçesi ile “Hürriyet mücadelesi korkulu ateş olsa ne dert, yiğit olan bir insan canı için gayret meydanından kaçar mı?”

Milletimiz uzun soluklu bir maraton sonunda önemli kazanımlar elde etmiştir. Yeni dönemde sıra ümitle öz gürlüğümüzün ihya edilmesine gelmiştir…

Son Söz: Özü gür olmayanlar özgür olamazlar…