Bilimin ve dinin yan   yana olduğu çağlarda dinin daha anlaşılır olması  ve insanlar tarafından daha fazla kabul görmesi elbette tesadüf değildi. 1500 yıl önce emredilmiş olan orucun bu gün yani 1500 yıl sonra bilim tarafından  ister tesadüfen , ister hak ettiği açıklamayı buldu deyin oldukça şaşırtıcı.

         Şimdi anlatacağım önemli bir bilimsel bulgu da  bunun güzel bir örneği. Japon bilim adamı Dr. Joshinori Ohsumi   2016 yılında otofaji denilen hücre mekanizmasını keşfederek Nobel Tıp Ödülü’nü almıştır. Nedir bu otofaji ona bakalım. Otofaji kendi kendini yemek anlamına gelir. Kansere meyilli hücreler  fazla miktarda enerjiye ihtiyaç duyar ve 12 saat açlıktan sonra kendi kendilerini yemeye  ve eritmeye başlarlar. Otofaji hücrenin ve vücudun sağlığını koruyan bir mekanizmadır. Otofaji sürecinde kanser , nörolojik bozukluk , tip-2 diyabet ve alzaymır gibi diğer yaşa bağlı hastalıkların gelişim riski azalır.Hücre otofaji sırasında hasarlı, ölü, onarılmamış , hastalıklı olan parçaları enerji üretmek için geri dönüşüme sokar.

          Otofaji , hücresel bileşenlerin yenilenmesi için hücreye  hızlı yakıt sağlar. Enfeksiyondan sonra , otofaji istilacı bakterileri ve virüsleri ortadan kaldırır. Otofaji embriyo gelişimine de katkıda bulunur. Hücreler ayrıca , hasarlı proteinleri ve organelleri ortadan kaldırmak için otofaji kullanırlar, bu da yaşlanmanın olumsuz sonuçlarını önlemeye yardımcı olur.

      Hücredeki otofajinin tetiklenmesini ne etkiler peki. Otofaji , ortaya çıkması için doğru koşulları gerektirir. Aç kalmak otofajinin  kilit  mekanizmasıdır.  Oruç tutulduğu zaman , beyne yeterli yiyecek bulunmadığı ve vücudun depolanmış yiyecekleri aradığı bildirilir. Otofaji aktive edilir ve hücreler  vücuttaki eski ve hasarlı proteinleri parçalar. Bu süreçte en ufak miktardaki gıda alınması bile beyne otofajiyi durdurma sinyali gönderir. Müslümanların orucunun tipik süresi olan en az 12 saat boyunca yemeklerden tamamen uzak durmak otofajiyi en iyi ilaç yapar.

          Bunları öğrendiğimde şunu düşündüm açıkçası , eğer  devrim yaratan bu buluşu bir Müslüman yapsaydı acaba  Dünya ne düşünürdü. Tabiki kendi inancının bir uygulamasını kanıtlamak için böyle bir safsata uydurdu derlerdi belki de. Ama bunu İslam’dan haberi olmayan bir Japon bilim adamı buluyor ve Dünya kabul ediyor. Sonuçta bu  buluşu ile Nobel Ödülü’ne layık görülüyor. Ne hoş.

              İşte din ve bilim kol kola yürüse kim bilir daha nice buna benzer buluşlar ve gerçekler ortaya çıkacak. Müslümanlar ne kadar bilimden uzak kalırlarsa o kadar  çağın karanlık duvarlarına toslayacaklar. Biz birbirimizle ve saçma sapan hısrlarımızla uğraşmaktan vaz geçmediğimiz sürece bu  konuda hep sınıfta kalacağız, bu da ne yazık ki acı bir gerçek.

                Her şeye rağmen umudumuz hala canlı hayırlı ramazanlar.