Geçtiğimiz hafta şehrimizde misafir ettiğimiz, Doğtaş Yönetim Kurulu Başkanı sayın Davut Doğan, söyleşisinde ortak iş yapma kültürü ile ilgili çok güzel bir örnek verdi.

***

İstanbul Masko Mobilyacılar Sitesi’nde yedi yüzün üzerinde mobilya mağazası var. Her mobilyacının da en az bir tane muhasebecisi, üçer tane de pazarlama elemanı var. Ama öte yandan bakıyorsunuz hemen yakınlarına açılan IKEA, yedi yüz mağazanın bir yıllık cirosunu bir ayda yapabiliyor. Oysa Masko’daki şirketler grup grup bir araya gelse, birlikte farklı bir şey üretmeyi düşünseler o zaman hepsi birlikte çok daha iyi kazançlar elde ederlerdi.”

Davut bey kendi sektöründen bu örneği bizlerle paylaştı ama ortak iş yapamama problemimiz hemen hemen her alanda karşımıza çıkıyor.

***

Eline ufak bir sermaye geçiren girişimci, başka bir yatırıma ortak olmak yerine ya da çok daha farklı bir sahada yatırım yapmak yerine çevresinde kazançlı gördüğü sektörün bir benzerine yatırım yapıyor. Bu durum da zaten daralan pazar payının daha da daralmasına sebebiyet veriyor. Risk almadan karlı olduğuna inandığı sektöre yatırım yapan, aslında bir yandan da içine bindiği gemide delik açtığının farkına varmıyor çoğu zaman. Kendisine pazarda yer açabilmek adına ucuz fiyat veriyor, etiklerini çiğniyor, piyasa ahlakını bozuyor ve neticesinde kendisi kazanmadığı gibi içinde yer aldığı sektörü de zarara uğratıyor.

***

Ortak iş yapamama problemimiz yüzünden girişimciler güçlerini birleştiremiyorlar, yeni bir alanda daha teknolojik daha katma değeri yüksek yatırımlar ortaya çıkaramıyorlar. Ayrıca bu sorun yalnızca sermaye sahipleri arasında değil, aynı zamanda yetenekli, meslek bilgisi yüksek, nitelikli, donanımlı ama sermaye sahibi olmayan personelle sermaye sahibi arasında da yaşanıyor. Ülkemizde mucit diyebileceğimiz binlerce insanın yolunun doğru kişiyle kesişmemesi ya da üniversitelerimizde okuyan parlak zihinlerin iş hayatında sıradan memur, mühendis muamelesi görerek körelmesi de ortak iş yapabilme kabiliyetimizin zayıf olduğunun bir göstergesidir aslında.

***

Türkiye’de kendi işini yapma oranı %36 düzeyinde ve bu oranımız ile Kolombiya (%50) ve Yunanistan (%39)’dan sonra büyük ekonomili ülkelerde 3. Sıradayız. Diğer büyük ekonomili ülkeler arasında kendi işini yapanların oranı ise sırasıyla şu şekilde: Lüksemburg %6, ABD %6,6, Norveç %7, Rusya %8, Kanada %8,8… Yani özetle gelişmişlik düzeyi arttıkça patronluk da azalıyor.

***

Yazıyı iki atasözü ile özetleyelim. “Azıcık aşım, kaygısız başım” diyerek az olsun benim olsun anlayışıyla bu ülkede inovasyon geliştirmek ve orta gelir tuzağından kurtulmak imkansız. “Birlikten kuvvet doğar” diyerek başkalarıyla ortak bir şey üretebilme yetisini kazanmamız gerekiyor. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.