Ölme anne. Beni böyle bırakıp gitme anne. Beni annesiz koyma anne. Annesi babası tarafından öldürülmüş çocuk olmak ne kötü anne. Ben bu yükü nasıl taşırım anne.

Seni topraklara nasıl gömerim. Bir anda hem annesiz hem babasız nasıl kalırım, nasıl yaşarım, nasıl var olurum anne!

***

Emine BULUT. On yaşındaki kızının yanında boğazı kesilerek öldürüldü. Küçücük kızın çığlığı yüreklerimizi dağladı. “Ölme anne. Ne olur ölme anne.”Emine BULUT haykırdı;            “Ölmek istemiyorum!”

Emine BULUT onlarca yüzlerce kadın cinayetlerinden bir tanesi. Bunca toplumsal infiale rağmen daha ertesi gün bir kadın daha öldürüldü. Sonraki gün bir daha. Sonraki gün bir tane daha.

Peki neden? Neden bu cinayetlerin önü alınamıyor? Neden bunca toplumsal infiale, nefrete, kınamaya, oldukça ağır cezalara rağmen bu cinayetler sürüp gidiyor? Bir yerlerde bir yanlışlık mı var?Evet muhtemelen bir yerlerde bir yanlışlık var.

Gerek buradaki köşe yazılarımda gerek kitaplarımda bu konuyu defaten işledim. Genel tespitim Türk halkının büyük bir sosyolojik değişim içerisinde olduğu, bu hızlı değişimin, yasaların sunduğu ve desteklediği yeni! kültürel bakış açısının kabulünün onlarca yıl daha süreceği ve maalesef bu cinayetlere uzunca bir müddet daha tanık olacağımız şeklinde.

Basitinden küçük bir örnek ile açıklamaya çalışalım. 5 yaşındaki oğlumuz komşunun aynı yaştaki kızını  öperse bunu tebessüm ile karşılar, arkadaşlarımıza gülerek anlatırız. Ama ya o kızın babası isek? Anlatır mıyız, güler miyiz?

İnsanların, yada erkeklerin on yıl önce ayrıldığı kadını halen namusu gibi gördüğü bir ülkede zinanın suç sayılmaması, “erkeğin kendisini aldatan kadına karşı hoşgörülü ile bakması, şiddet uygulamaması, kabullenemiyor ise medeni bir şekilde ayrılması”  yaklaşımına Türk erkeği kaç yılda ulaşır?

Bunun yanında son on yılda kadınlara yönelik yapılan pozitif ayrımcılıklar, örneğin ayrılık halinde malların eşit paylaşımı, ölene kadar süren nafaka, çocukların velayeti konusunda kadınlara öncelik verilmesi, tespit ve delil aranmaksızın kadın beyanı ile evinden uzaklaştırılan erkekler…

Nihai amacımız cinayetlere kılıf aramak değil. Nihai hedefimiz asla katilleri savunmak değil. Efendim biz ne kadar kadınlar ölmesin desek de, kadına şiddete son  desek de, kadınlar olmasa biz olmayız desek de kadınlar öldürülmeye devam ediyor.  Bu işte bir yanlışlık var. Gidişatta bir sorun var.

O zaman bakış açını değiştirmeli. Başka bir açıdan bakmalı.

Mesela 6284 sayılı  Ailenin Korunması Ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun yeni baştan okunmalı. Belki yeni baştan yazılmalı. Kanunlar Avrupa’dan alıp olduğu gibi ülkemize entegre edilmeye çalışılmamalı. Çünkü mevzu bahis insan. İnsan madde değil.