Hani on beş yaş delisi vardır. Gözü kara, hırslı. Delikanlı sınıfına dahil olmanın ilk yıllarıdır. Yeni yeni terleyen bıyıklar, bitmez tükenmez bir enerji. Olabildiğince hırs, arzu, istek. Kaybetmek, yenilmek literatürüne henüz dahil olmamıştır.İşte öyle bir ruh hali vardı O’nun.

Kazandığı zaman yüzünde olabildiğince rahat, neşeli bir çehre. Etrafındaki insanlar ile şakalaşan, mantıklı, akılcı konuşan. İşin teknik boyutunu elinden geldiğince açıklamaya çalışan, aslında bu neticenin, bu başarının çok doğal bir sonuç olduğunu, gösterilen gayret ve çalışmanın neticesi olduğunu anlatan cümleler.

Teknik bir kişilik analizi yetisi olmayan insanların bile içten içe hissettiği kibir; evet çok bariz.

Kaybedilen her müsabaka sonrası öfkeden fal taşı gibi açılmış gözler. Hızlı hızlı nefes alıp vermeler. Gergin bir vücut dili. Söze başarısız neticenin sorumluluğunu üstüne alma erdemi ile başlamak ve bitirmek. Ancak bu başlangıç ile bitiş arasında sporcular, hakemler, seyirciler, futbol adamları, köşe yazarları… Aklınıza gelebilecek herkes suçlamalardan nasibini alır.

Evet ; konumuz futbol.

Ne olursa olsun biz sevmiştik bu adamı. Dedik ya, hep on beş yaş amatör ruhu vardı onda. Futbola aşık, mesleğine ve işine aşık, çok hırslı, çok azimli bir teknik adamdı. Her ne kadar ismi Galatasaray ile özdeşleşmiş olsa da, 2000 yılında Galatasaray ile kazanmış olduğu UEFA kupası, Şampiyonlar liginde göstermiş olduğu başarılar, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı tüm taraftarların gönlünde taht kurmuştu.

Evet; konumuz Fatih Terim.

Bilahare Galatasaray kulübünden Milli Takıma attığı adımlar, Türkiye’yi Avrupa şampiyonasına taşıması, Avrupa Üçüncülüğü onu gözümüzde, gönlümüzde spor anlamında, futbol anlamında bir kahraman hüviyetine sokmuştu. Onunla hiçbir şey imkansız değildi. Şüphesiz ülke tarihinde teknik adam deyinde akla ilk gelen isim Fatih TERİM’di artık. Büyük başarılara imza attı. Aynı rengi taşısın taşımasın, hepimiz avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışladık. Omuzlarımızda taşıdık.

Teknik adamlık kariyeri Galatasaray ve Milli takım arasında mekik dokumak ile geçti. Her gelişi ve gidişi olay oldu. Bulunduğu konumda daima otorite ile ters düştü. Fiorentina ve Milan’dan oluşan Avrupa macerası başarısızlık ile neticelendi. Yaş ilerledikçe saçlarına düşen aklar kişilik olarak maalesef kendisine beklenen olgunluğu getirmedi. İlk tanıdığımız on beş yaş cahilliğine biraz da külhanbeytliği eklendi.

Son olarak, enişteleri ile birlikte, bir menfaat, bir alacak verecek meselesinden gece vakti bir restorandı basarken gördük kendilerini. Türkiye Cumhuriyeti Futbol Milli Takım Teknik direktörü gece vakti, enişteleri ile birlikte külhanbeyi edası ile bir iş yerine baskına gidiyor. Netice itibari ile Federasyon tarafından gereği yapılıyor. Sayın Terim görevden alınıyor. Ama işte, insanın bir zamanlar avuçları patlayıncaya kadar alkışladığı birisinin bu hallere düşmesi… Oldu mu?

Olmadı. Olmadı Terim.