Oksijen yaşam için gerekli elzem ögelerden biridir. Bedenimiz ne kadar hızlı çalışırsa o kadar çok oksijen almamız gerekir. Oksijen varlığında besin ögelerinin enerjiye dönüşmesi sırasında eşleşmiş oksijen içeren moleküller de oluşur. Bunlara reaktif oksijen türleri denir. Bunlar hücre elemanlarına etkiederek hasar oluştururlar. Bedenin hareketi hareketi hızlandıkça reaktif türlerin üretimi de artar.

Reaktif oksijen türleri hücre elemanlarını okside ederek tasarladıklarından, bunlara oksidanlar denir. Oksidanların hücrelerimizde oluşturduğu hasar oksidasyon stresi olarak tanımlanır. Tabiri caizse oksidanlar bedenin düşmanı antioksidan savunma ise o düşmana karşı bedeni savunan sistemdir.

Oksidasyon stresinden etkilenmemek olanaksızdır. Çevremiz ve besinlerimiz ne kadar temiz olursa olsun iç kaynaklı oksidasyon stresiyle yaşamak zorundayız. Bunun yöntemi ise antioksidan savunma sistemimizi geliştirmekten geçer. Bunun için;

* hayvansal ve bitkisel kaynaklardan yeterli miktarda protein, B vitaminleri ve minerallerin yeterli alınması gerekir. Enzimlerin aktif hale geçmesi için özellikle çinko ve selenyuma gereksinim vardır.

Antioksidan vitaminler; A,E ve C vitaminidir.

A vitamini kaynakları; karaciğer, yumurta sarısı, süt yağı, havuç, domates, yeşil yapraklı sebzeler ve kayısı gibi meyvelerdir.

C vitamini kaynakları; narenciye, yeşil yapraklı sebzeler, karnıbahar,brokoli , domates ve kuşburnudur.

E vitamini ise yeşil yapraklı sebzeler, ceviz, fındık, fıstık gibi yağlı tohumlularda, kurubaklagillerde ve buğday özünde bulunur.

Sarımsak, soğan, pırasa gibi sebzelerle tam tahıl ürünlerinde de antioksidan kapasiteye sahip ürünler bulunur.

Beslenme programınızı hazırlarken mutlaka bir uzmandan yardım alınız ki savunma sisteminiz bozulmasın.

SAĞLIKLI GÜNLER...