Meşhur hikâyedir. Bir kadının çocuğu çalınır. Ana bu ciğerparesini kaybetmiş durur mu? Yerde gökte çocuğunu arar. Nihayetinde başka bir kadının çocuğunu çaldığını öğrenir,  o kadını bulur ve çocuğunu ister. İster istemesine de çocuğu çalan kadında anne olmak istemekte ancak kendisine annelik nasip olmamaktadır. Annelik duygusunu çaldığı bu çocukcağızla yaşamak ister. Bahsi uzatmayalım. Çocuğun asıl annesi ne yaptıysa çocuğunu çalan kadından yavrusunu alamaz. Kavga, nizah durum mahkemeye intikal eder. Ortada bir çocuk ancak iki tane anne vardır. Hâkim de şaşırır bu işe. Sonunda kendi mesleki tecrübesine dayanarak iki anneye saçma, saçma olduğu kadar da trajik bir öneri getirir. Ben sizin anlattıklarınızdan hanginizin bu çocuğun gerçek annesi olduğuna kanaat getiremedim. Çocuğu ortadan ikiye böleceğim, yarısını biriniz, yarısını diğeriniz alsın. Sahte anne şaşkındır ancak bir tepki de veremez. Çocuğun gerçek annesi hâkimin bu önerisine “hayır Hâkim Bey hayır. Çocuk benim değildir. Çocuğu sakın kesmeyin. Çocuğun gerçek annesi bu kadındır, O’nu O’na verin” diyerek feveran eder. Hâkim meseleyi anlamıştır. Çocuğun kesilmesine rıza göstermeyerek, bağrına taş taşıp çocuğunu çalan kadına verilmesine rıza gösteren ‘anne’ gerçek annedir. Başta da belirttiğimiz gibi bu bir hikâye, hakikat değil. Dileriz hiçbir zaman da olmaz. Partimizin Anayasa değişikliğine desteğini ben bu hikâye çerçevesinde değerlendirmek istiyorum. Sayın Genel Başkanımızın şahsında bize bu konuda haksız ve kasıtlı eleştiriler yöneltilmektedir.  Milliyetçi Hareket Partisi söylem ve politikalarında ilkeli ve tutarlı bir partidir. Biz “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben” diyen bir siyaset anlayışının temsilci ve mensuplarıyız. Bu kapsamda; Sayın Abdullah GÜL’ün Cumhurbaşkanı seçildiği oylamada TBMM’ye girerek demokratik parlamenter sisteme kurulmak istenilen tuzağı boşa çıkardık. Sayın GÜL’ü tenkit ettik, bir kısım uygulamalarını benimsemedik ancak bu millet iradesine saygı göstermeyeceğimiz anlamına gelmezdi. Biz bütün hücumlara rağmen, vicdanımızla ahlaken doğru olanı, aynı zamanda demokrasinin gereğini yaptık. Şimdi aynı şekilde MHP’ye saldırılıyor. Niye Anayasa değişikliğine destek veriyormuşuz? Sayın Cumhurbaşkanı hakkında en ağır eleştirileri biz yapmışız! Anayasa değişikliğine destek vermek Sayın ERDOĞAN’ın tek adamlık hedefine ulaşmasını sağlamakmış. Hatta rejim bile değişebilirmiş. Evet, Sayın Cumhurbaşkanını biz tenkit ettik. Etmeye de devam ediyoruz. Bizim eleştirilerimiz hiçbir zaman Sayın ERDOĞAN’ın makamına ve şahsına yönelik olmamış tamamen politikaları merkezinde olmuştur. Sayın Cumhurbaşkanının politikalarına yönelik eleştirilerimizde de haklı çıktığımızı herkes gördü. Şimdi burada bunları sayacak değiliz. En basitinden FETÖ ve PKK meselesini okuyucularımıza hatırlatalım. Ancak siyasi rakibimiz hükümet kaybetsin, siyasi muhalifimiz Cumhurbaşkanı kaybetsin de ne olursa olsun anlayışını da kesinlikle kabul edemeyiz. Rejim değişecek eleştirileri de son derece yersizdir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bir kabile topluluğu veya göçebe çadırı değildir. Köklü ve sağlam bir geleneği olan, tarih ve gelecek şuuru taşıyan, milletiyle bütünleşmiş, istenilen düzeyde olmasa da kurum ve müesseseleri işleyen bir devlettir.  Gelecek yazılarımızda anayasa değişikliğinin maddeleri üzerinden destek gerekçelerimizi okuyucularımızla paylaşmaya çalışacağım. Bizim sorumluluğumuz Hak’ka ve Hak’ka tapan milletimizedir. Sayın Cumhurbaşkanına ve hükümete siyasi muhalefetimizle, millet, devlet faydasına verdiğimiz destekler birbirine karıştırılmamalıdır. Son Söz: Asla, “Edirne’ye ENVER gireceğine, BULGAR girsin” diyenlerden olmadık ne pahasına olursa olsun ilelebet de olmayacağız. Vatanımız, Milletimiz ve Devletimiz bizim temel vazgeçilmezidir.