Pazar günü; Bozkırın tezenesi, Neşet Babanın dördüncü Ölüm yıldönümüydü… Ardından unutulmaz eserler bırakan Neşet Usta, artık gönüllerde yaşayan bir efsane…
Anadolu’nun Abdal geleneğinden yetişen büyük ustanın yaşadığı yerleri çok yakından tanıyan biri olarak;  düğün ortamlarındaki Bozlak türkülerinin sazıyla, kemanıyla, sözüyle büyüdüm.  O Abdallar ki acısına, ölüsüne bile ağlamaya fırsat bulamadan bir mesleğin sahipleri…  En büyük yakınını, anasını, babasını ve hatta eşini, yavrusunu kaybeden insanlar olarak, aynı acılı günün haftasında, ekmeğine gitmek için düğünlerde çalıp oynamak durumunda kalırlar ekmek parası için… Ölüsüne ağlayamayan insanlar…
Bir zaman geldi; ustaların yerlerini düğünlerde orkestralar almaya başladı… Değişim kaçınılmazdı... Türkiye değişirken bazı kültürel değerlerimizi de kaybettik… Abdalların düğünlerde yaşattığı sabahlara kadar süren müzik ziyafetleri; dam pilavı ile biten sohbetleri tarih sayfalarına karıştı…
Anadolu’nun unutulan Abdalları; herkesi her düşünceyi hoşgörü ile karşılar, doyumsuz fasıllarıyla herkesin kalbinde taht kurarlardı. Neşet Usta bu geleneğin yıldızıydı… Bozlak müziğinin son temsilcisiydi... Çırak ustayı geçer tabiriyle babası Muharrem Ustanın sanatının bir adım önündeydi... Türkiye’nin halk ozanıydı... En beğendiğim yönlerinden biri de; siyasetin dışında her görüşün kalbinde taht kurmuş farklı çok farklı bir sanat adamıydı. Kendini büyük kılanda bu özelliği olsa gerek... Tabi bunu eleştirenlerde vardı… Şarkıcı Uğur Işılak'ın "Neşet Ertaş, etliye sütlüye karışmazdı. Ona tam olarak ozan denemez" şeklindeki popülist yaklaşımını da doğru bulmuyorum. Bunu bir de Neşet Ustayı son yolculuğuna uğurlayan her kesimden her görüşten yüz binlere sormak gerekiyor… Neşet Usta yaşasaydı bu sözlere sadece gülüp geçerdi… Neşet Baba halkın gözünde bir Karacaoğlan bir Aşık Veysel’dir...

Gönüllerin ozanından yaşanmış bir anı…
Sanatçı Bayram Bilge Tokel ile Neşet Ertaş, Nevşehir’de bir düğüne giderler... Çalıp söylerler... Anadolu düğünlerinde ustalara para atmak bir gelenektir... Otuz bin lira kadar para birikir... Düğün sonunda eve dönerlerken, Anadolu bozkırına ekmek parası için çadır kurmuş; mevsimlik işçilerin yoksulluğunu görürler. Çocukların yalın ayak, ellerinde dürüm ile fakir halini gören Neşet Baba, Bayram Bilge Tokel’e :’Bu çantadan bir sigara parası ayır gerisini çadırda kalan ailelere dağıt’ der... O gün çocukların eline harçlık, ailelere de para yardımın da bulunurlar. Kendilerine sadece sigara parası kalır…