Hani hepimizin bildiği üçüncü sayfa haberleri vardır. Falanca yerde meydana gelen trafik kazasında iki kişi öldü, üç kişi yaralandı. Falanca köyde çıkan kavgada av tüfeği ile şu, şunu vurdu. Bu bunu yaraladı. Daha dip köşelerde tek tük intihar, kavga, bıçakla yaralama olayları vb.

Bilmem dikkatinizi çekiyor mudur, üçüncü sayfa haberleri bu aralar birinci sayfalara taşındı. Çünkü olaylar o kadar sıra dışı, o kadar inanılmaz, o kadar kan dondurucu ki. İşte size birkaç örnek;

--Kadın, ilişkilerine şahit olan öz oğlunu sevgilisine öldürttü.

--Üniversite öğrencisi evlilik dışı dünyaya getirdiği bebeğini öldürüp camdan aşağı attı.

--Adam eşi ve kendisine benzin döküp yaktı. Adam öldü, kadının tedavisi devam ediyor.

--Adam üvey oğlunu keser sopası ile öldürüp, ayağına taş bağlayıp su kuyusuna attı.

--Adam oyun alanındaki dört yaşındaki çocuğun yüzüne kezzap attı.Ve yine bugün çok ilginç bir haber;

--Yemek masasında kavgaya tutuşan karı koca, masada bulunan yemek bıçakları ile birbirine girdi. İkisinin durumu da ağır.

Hani birde her gün, haber bültenlerinde duymaya alıştığımız kadın cinayetleri… Hangi birinden başlamalı. Hangi birisine bu kadar da olmaz demeli. Her biri rahatsız edici, akıl hafıza zorlayıcı. Nasıl olur, bu kadarı nasıl olur cinsinden…

Tüm bu olaylar birbirinden bağımsız, bireysel ve uç noktadaki kişiler tarafından gerçekleştirilen, nadir rastlanan olaylar olarak gözüküyor. Ancak olaylara tek tek değil de toplu olarak bakıldığı zaman bir sosyolojik bakış, bir toplumsal irdeleme gerektiği çok açık. Tek tek, bireysel, çoğu zaman kişisel nedenlerden dolayı çıkan problemlerin neden böyle cinnet hali ile neticelendiği, evet sosyolojik bir araştırma konusu.

İstediğin cep telefonuna sahip olamamak yoksulluğu, eskinin yiyecek ekmek bulamamak yoksulluğundan daha çok canını acıtıyor insanların. Bir şehirden bir şehre günlerce süren yolculuklarda o kadar bol olan zaman, uçakla birkaç saatte dünyanın öbür ucuna giden insanlara yetmiyor. Başarı diğer insanların başarısızlıkları ile mümkün oluyor. Milyonlarca öğrencinin girdiği üniversite sınavında ilk on bine girenler başarılı. Diğer milyonlar alnına kocaman yazılar ile yazılır; “başarısız”

Televizyonlarımızda gösterilen hemen her dizide çarpık ilişkiler, ihanetler, olağanmış gibi sunulur, tüm toplum tarafından ilgiyle izlenir iken, insanların bu ahlaksızlıkları kendi hayatlarına uyarlamaları beklenmez. Bu büyük bir hatadır. Öfke, kavga, cinayet sebebidir.

Çizgi filmlerde bile “aşk” olmazsa olmazlardan iken, çocukların küçük yaşlarda sevgili bulup ergen gibi hareket etmelerini çok tuhaf karşılarız. Eleştiririz. Eleştiririz.

Hiçbir zaman gerçekliğimize intikal etmeyeceğini düşündüğümüz, hep sanal olarak izlediğimizi sandığımız çarpık ilişkiler ile dolu diziler, küresel dünyanın süsleyip bilinç altımıza ihtiyaç diye işlediği nesneler, daha çocukluğumuzdan itibaren izlediğimiz şiddetle yoğrulmuş çizgi filmler…

Yetememek, eksik kalmak, eksik yaşamak duygusunun insan psikolojisinde oluşturduğu baskı. Kim bilir, bu akıl tutulmasının, insan dimağını zorlayan, birinci sayfaya çıkan haberlerin nedenlerinden bir kaçıdır, ne dersiniz!