Sanki bir kadermiş gibi her birkaç yıla bir döviz piyasasına bir saldırı gerçekleşir ve yıllarca ürettiğimiz ve biriktirdiğimiz varlığımızı silip süpürür. Bu yetmiyormuş gibi, zaten uluslararası ticaret kanalıyla daha çok başkalarının katma değeri için yaptığımız uğraşların gerçek değeri de azalır, diğer bir deyişle, ihracatımız ucuzlar, ithalat daha pahalı hale gelir. Peki neden böyle bir süreci yaşarız? İki gün sürecek yazı dizimizde neden, sonuç ve çözümleri ile bu soruya yanıt bulmaya çalışacağız.

**

Konuyu anlamak için kim saldırır, nasıl ve hangi koşullarda gerçekleşir sorusuna yoğunlaşma ile başlayalım.

**

Finansal piyasalarda fiyatlar döviz piyasasında paranızın değeri, para piyasasında da faizler olarak karşımıza çıkar. Her iki piyasa hem kısa hem de uzun dönemde oldukça fazla etkileşim içindeler. Hal böyle olunca faiz döviz, döviz de faizi anlık olarak belirler. Fakat durum bundan daha derin, buyurun detaylandıralım!

**

Dışa açık gelişmekte olan ekonomiler diğer gelişmiş ülkelerdeki ekonomik ve siyasi uygulamalardan hemen etkilenir. Özellikle, diğer ülkelerin milli gelir, enflasyon ve faiz oranlarındaki küçük değişimler tüm denge üretim ve fiyatlarını değiştiren karaktere sahiptirler. Bu değişimin derinliği ise ülkelerin belli başlı göstergelerinin sağlığı ile ilgilidir.

**

İlk ve en önemli gösterge Merkez Bankası rezervleridir. Altın ve döviz varlıklarından oluşan bu rezervlerdeki en ufak bir azalma döviz piyasasında hemen yansımasını bulur ve ulusal para sadece değer kaybetme ile kalmaz, diğer saldırılara da açık hale gelir. Grafik 2016/Mayıs ayından günümüze rezerv miktarını vermektedir.

An itibariyle toplamda 110,7 milyar ABD doları gözüken rezerv miktarı yüksek görünmekle birlikte yanıltıcı da olabilir. Bu meblağ içinde 25,1 milyar dolar altın, başka devletlerin bonoları ve 24 milyar dolar nakit döviz bulunmaktadır.. Peki, ne kadar rezerv bizi rahatlatır ve dış şoklara karşı bizi korur? Kısa dönemli borçları çevirmek ve ithalatı kararlı bir şekilde yürütmek için gereken rezerv miktarı nedir? Yanıt tamamen kısa dönemli borcunuza, dış ticarette kullandığınız para birimine, özel sektör borç oranına, imalat sanayi kapasite kullanım oranına ve siyaset gibi birçok diğer faktöre bağlıdır. Fakat en önemli faktör, dış sermaye akımının tersine döndüğü durumların (ani duruş hipotezi) telafisi için risk sermayesi olarak tutulması gereken yüksek bir nakit rezerv varlığı gerçeğidir.

Döviz rezervleri toplamının 85 milyar ABD doları civarında, bunun ise sadece 24 milyarının nakit olduğu ve devamlı azaldığı gerçeği ile dış şoklara karşı nasıl bir zor mücadele vereceğimizin işareti sanırım esas tartışılması ve üzerinde detaylıca durulması gerekir..

**

Döviz ve faizin temel belirleyici faktörlerinde bir diğeri, belki de uzun dönemde en önemlisi ithal girdilere sıkı sıkıya bağlı olan üretim ve ihracatımızdır. Sektörlere göre ihracat grafiği bu bağlılık derecesini veriyor bize.

Yüzde 70’leri aşan bir aramalı (hammadde) ithal gerekliliği, üretimin ve ihracatın girdilerinin ne kadar dışarıdan sağlanması gerektiğini gösteriyor. Doğası itibariyle döviz demek olan bu girdilerdeki bir aksama, hem finans piyasasında hem de ürün piyasasında tüm fiyat dengelerini (döviz, faiz, enflasyon) alt-üst edebiliyor.

Türk lirasının değerini ve şoklara dayanıklılığı belirleyen ve kaynağını dış âlem gelir/gider hesabından alan diğer faktör cari işlemler dengesi ya da bildiğimiz adıyla cari açıktır. Cari açığın kaynağı dış ticaret açığı ve sermaye hareketlerinin oluşturduğu kara deliklerdir. Diğer bir deyişle cari işlemler açığı gelirimizden fazla harcadığımızı, ürettiğimizden fazlasını tükettiğimizi gösteren önemli bir istatistiktir. Grafik cari işlemlerin en net fotoğrafını vermektedir.

2018/Mart ayı itibariyle doğrudan yatırım, portföy ve diğer yatırımlara karşın cari açık 55,4 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve bu kritik zamanda hızını da oldukça artırmıştır. Bu artış döviz gereksinimi ve borçlanmayı da beraberinde getiren bir sonuç ortaya çıkarmaktadır.

Yazımızın ikinci bölümünde, yarın, diğer önemli göstergeleri irdeleyecek ve ani duruş hareketinde ekonomimize yön verecek politika uygulamalarını analiz edeceğiz.

Son bir bilgi ile sonlandıralım bugünkü yazıyı:

Bir ülkenin dış borcu toplamı ihracatının %220 fazlası ise “aşırı borçlu”, %130’dan fazlası ise “ılımlı borçlu” sayılır (Kaynak: Dünya Bankası; Roubini).


 

Yarına kadar verimli bir gün dileğiyle,


 

Prof. Dr. Veysel ULUSOY

veyselulusoy.com