Hemen hemen her gün kişiler hakkında pasif, sinirli, korkak, iletişimi iyi değil, duygusal ve davranışsal bozukluk sahibi tarzında değerlendirmelere çok sık rastlamaktayız…

Pekâlâ, bu insanlar neden böyledir?

Elbette buna verilecek çok sayıda cevap vardır. Ancak bugünkü yazımda böyle durumları aile yönünden kısaca incelemeye çalışacağım.

Aile

İnsanın başarısında ailenin rolüne daha önce bu köşedeki bir yazımda (bk 06 Şubat 2018 tarihli) dikkat çekmiş ve şu cümlelere de yer vermiştim: “Aile toplumun en küçük sosyal birimidir. Sağlam bir toplum yapısı sağlıklı ve güçlü aile yapısına bağlıdır. Sağlıklı ve güçlü ailelerden sağlıklı ve sağlam kişilikli bireyler yetişebilir.”

Günlük hayatta rastladığımız sorunlu tiplerin sayısı ve başarı durumumuz dikkate alındığında aile yapımız ile ilgili düşüncelerimizi yeniden gözden geçirmemizi zorunlu kılmaktadır…

Ebeveynlerin çocukların yetişmesi üzerine etkisi inkâr edilemez bir gerçektir. Bilimsel araştırma sonuçlarına göre de çocukların başarılı ve mutlu olmaları için ailelerin teşvik edici ve ön açıcı bir rol üstlenmesi gerekir. Günlük hayatımızda mühendis, doktor, genel müdür vs. olmuş fakat mutsuz olan çok sayıda bireye rastlamak mümkündür.

Ailenin çocuk üzerine olumlu/olumsuz etkileri konusunda uzun açıklamalara yer vermek mümkündür. Ancak uzmanların şu açıklamaları mutlaka dikkate alınmalıdır: “Tüm eksiklerine rağmen aile yine de çok önemlidir ve hiçbir kurum/unsur ailenin eksikliğini gideremez.” bu ifade ile neyi kastettiğimi bilimsel bir araştırma ile biraz daha detaylandırmak istiyorum…

Klasik bir çalışma

Harry ve Margaret Harlow (1962) tarafından Rhesus maymunları üzerinde bir araştırma yapılır. Bu araştırmanın sonuçlar J.J. Macionis tarafından (Sosyoloji, Nobel yayınları 2015) özet olarak nakledilmiştir. Maymunlar 3 gruba ayrılarak incelenmiştir.

1)-Tamamen izole

2)-Tahta ve kablodan yapılmış meme kısmında beslenme tüpü olan bir anne

3)-Yumuşak pelüş elbise ile kaplı yapay anne

Araştırmadan elde edilen bulgular yarım asırdan fazla olmasına rağmen kitaplarda yer bulmaktadır. Bu hala önemli olan sonuçlar şu şekildedir:

1)-Tam izole ortamlarda 6 ay kalmak bile yavruların gelişimi bozmaktadır. Gruplarına döndüklerinde pasif, sinirli ve korkak bireyler olarak davranmaktadırlar.

2)-İkinci gruptakiler yani tahtadan anne sahibi olanlar hayatta kalmayı başarmışlar fakat diğer hemcinsleri ile iletişime geçememişlerdir.

3)- Bu grup (pelüş anneli) deney sırasında anneleri ile daha fazla bütünleşmişler ve daha az gelişim bozukluğu göstermişlerdir.

Deney sonuçları bu şekildedir. Şimdi çevrenize bu gözle bir bakın derim.

Bu deney yetişkinlerin yavruları ile ilgilenmesinin ne kadar önemli olduğunu doğrulamıştır.

Peki bu ortamlar hayat boyu sürecek etkiler doğuruyor mu?

Harlowlara göre, yavru maymunlar izolasyon 3 ay kadar sürdüğünde etkilerinden kurtulabildiklerini ancak bu süre 6 ayı bulduğunda izolasyon düzeltilemez duygusal ve davranışsal bozukluklara neden olmuştur…

Yani çocuklukta başlayan kötü başlangıç ömür boyu devam ediyor…

Demokrasi ve sevgi

Bilimsel araştırma sonuçlarını dikkate aldığımızda çocukların birbirine saygı duyan, sevgi temelli demokratik bir aile ortamlarında yetiştirilmesi gerekir. Bu nedenle toplum olarak en güçlü kurumlarımızdan bir olan aile kurumunun korunması ve geliştirilmesi için daha hassas davranmalıyız.

Tüm vatandaşları, milleti veya ümmeti en geniş aile olarak düşündüğümüzde ülke yönetiminin demokratik olması ve bireylerin birbirine sevgi ve saygı ile bakabilmesi büyük öneme sahiptir. Uzunca bir süreden beri “Türk-İslam dünyasında temel sorun istibdattır” diyen düşünürler haksız mı?

Sonuç olarak; “Tüm eksiklerine rağmen hiçbir unsur ailenin/devletin eksikliğini gideremez…” Başarılı ve aynı zamanda mutlu bireyler yetiştirmek için huzurlu ve destekleyici aileler, sıcak ev ortamları/eğitim kurumları tesis edilmelidir…