Cumartesi akşamı nefes kesen bir maç vardı.Şampiyonlar Ligi Finalinde Real Madrid-Liverpool karşı karşıya geldiler.İlginç olan o gece herkes Liverpoollu olmuştu.

Millet olarak ne kadar İngilizlere antipati beslesek de ,ekran karşısında hepimizin sırtında kırmızı renkli Liverpool forması vardı.

O gece Türkiye,Mısırlı Müslüman oyuncu Muhammed Salah’ın başarısı için dua ediyordu.

Ama olmadı.Oyuna fırtına gibi başlayan Salah,maçın 28. dakikasında sakatlanarak, gözyaşları içinde sahayı terk etmek zorunda kaldı.O an ekran başında,tribündeki İngiliz taraftarlarla birlikte ağladık.

Altın Top için Messi ve Ronaldo ile yarışa giren Muhammed Salah için Şampiyonlar Ligi finali büyük önem taşıyordu. Bu maçta atacağı bir golle rakiplerinin önüne geçme şansı bulunan Salah'ın tüm hayalleri büyük darbe aldı.

Bu maçın kırılış noktası oldu. Sahada, İspanyollar hakimiyeti sağlayarak kupanın sahibi oldu.

Aslında uzun zamandır tribünde olsun televizyonda olsun 90 dakika maç izlememiştim. Final gecesi, bir dostumun evinde misafirlikte idim.

Bütün konukların kalbi de Liverpool için çarpıyordu.Bir şey daha fark ettim;gerçekten arkadaş ortamında birlikte maç izlemeyi özlemişim.Aklıma Galatasaray’ın UEFA ve Süper Kupa ve Milli Takımımızın Dünya üçüncülüğü günleri geldi.

Ne coşkuluydu o günler!.. Türkiye tek vücuttu.

Gelelim Türk halkını kenetleyen Muhammed Salah faktörüne... Hiç şüphesiz bizi birleştiren ,aynı inanca aynı kültüre sahip olmamız...

Salah,takımında bu sezon harikalar yaratıyor, İngiltere Profesyonel Futbolcular Birliği tarafından Premier Lig'de 2017-2018 sezonunda Yılın Futbolcusu seçildi. Liverpool’da bu sezon 43 maçta 48 gol atmayı başardı.

Mısırlı yıldızın başarısı ve gollerinden sonra secdeye yatması Dünyadaki tüm Müslümanlar için de gurur kaynağı oluyor.

Güzel olan da Salah’ı sadece İslam Dünyası alkışlamıyor.

Hristiyan taraftarlar da Muhammed’in başarıları ile kendinden geçiyor.

Sporun güzelliği de bu olsa gerek;farklı inançların birlikte sevinmesi birlikte ağlaması...