Sabahın ilk saatlerinde indik Mardin’e.  Yol arkadaşım ile hem ziyaret, hem ticaret için geldiğimiz bu şehrin ilk dikkat çeken yönü mimari yapısıydı. Daha sonra edindiğimiz bilgilere göre, şehirde eski ve yeni Mardin diye iki bölümü vardı. Özellikle eski Mardin tarihi dokusu ile görülesi güzellikler taşımaktaydı.

Uykulu gözlerle karşılaştığımız ilk kişiye ulaşmak istediğiniz resmi kurumun adresini sorduk. Bilmediğini söyledi, ardından telefonunu çıkarıp, tanıdığı birisini arayarak adresi aldı. Uzun uzun bize anlattı. Yumuşak ses tonu, yüzündeki tebessüm...

Adres sorduğunuz birisi, bilmediği adresi telefon ile öğrenip uzun uzun size tarif etme gereğini duyuyor..

Sokaklar, insanlar... Konuştuğunuz Taksi şoförü, çayını içtiğiniz garson, Yemek yediğiniz lokanta sahibi. Batıdan gelen insanlara karşı bir kendini ispat hali ruhiyatı sezinleniyor. “Yok değiliz. Biz de bu vatanın parçasıyız.”

Devam ediyoruz sonra. 5 katlı o resmi daire. Emniyet müdürlüğü yada Jandarma komutanlığı değil. 3.katta çay ocağında çalışan İrfan ile tanışıyoruz. İster istemez konular yaklaşan yerel seçimler, Kürt, Türk ve PKK konularına kayıyor. İrfan kendini Kürt olarak tanımlıyor. Ve diyor ki, ”Abi ben bu vatan bu bayrak için ölürüm. Ama ne zaman batıya gitsek, Mardin deyince bakış açıları değişiyor insanların bize karşı”

Mardin Sokaklarında araç plakaları dikkatimizi çekiyor. Kişisel araçların büyük çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir plakalı. 47 yani Mardin plakalı araç sayısı çok az. Bunu gerekçesini de halk, batı illerine gidince halkın bu ayrımcı bakış açısına maruz kalmak olarak özetlemekteler.

Bu kısa doğu gezisinden akıl dimağımıza kazınan küçük bir diyalogda Diyarbakır Sur da gerçekleşti. Daha bir kaç yıl önce, çözüm süreci sonucunda şu hendek savaşlarının yapıldığı onlarca şehit verdiğimiz Diyarbakır Sur Kaleci.

Surlarında domates ekmek peynir yiyen 16-17 yaşlarında beş tane genç. “Abi biz ne yapsak ta adımız teröriste çıkmış. Şehrimizin adı terör ile anılır olmuş. Keşke batıda herkes sizin gibi olsa, bize sizin gibi yaklaşsa”

Yinede insanların büyük çoğunluğu kendisini HDP ye yakın hissediyor. Bir siyasetçinin sözü yankılanıyor sonra kulağımızda. Her HDP’ ye oy veren PKK li değildir. Ancak her PKK’ lı, HDP’ lidir.

Garip enstantaneler. Aklımız ve fikrimizde çalkantılar uyandıran insan portreleri kaldı zihnimizde. Oradaki insanların kırgınlıkları. Ötekileşmiş halleri.

Keşke her yıl 5 milyon insan orayı ziyarete gitse, 5 milyon Kürt kökenli halkımızda batıya gelse. Birbirini daha çok tanıyıp, daha çok s/empati yapsa. Çünkü, doğuda Mardinli İrfan gibi bu vatan için, bu bayrak için ölmeye hazır milyonlar var.