Kahramanmaraş büyüyor, gelişiyor ama bir eksiklik herkesin içinde saklı kalıyor. Bazen hayal ediliyor; o bile insanı mutlu ediyor. Özlemimiz; yerli ve yabancı filmlerde görüp iç geçirdiğimiz doğa dostu; bahçeli müstakil evler... Çevremdeki insanları dinlediğimde sadece Maraşlıların değil Türk insanının içindeki bir özlemden bahsediyorum… Hayali bile güzel; insanın özgürce yaşadığı,  mahalle yaşamı... Doğa dostu, yeşillikler içinde, araba garajlı; mahalle tarzı, tek katlı kendimizi bağımsız hissettiğimiz konutlar... Hayallerden günümüze dönelim... Apartmanlar… Mahpus hayatı yaşadığımız meskenler... Çocuklarımız… Çocukluk hayatını tanımadan gençliğe adım atmaktalar… Mahalle ve sokaklarda kazanacağı öz güven eksikliğini ne yazık ki ilerideki hayatlarında yoğun bir şekilde hissetmekteler…Bahçeli ev yaşamı hayal mi? Ülkemizin ve şehrimizin nüfusu bu rüyayı gerçekleştirmeye bir engel mi? Gelişmiş ülkelere bakalım... Almanya'nın yüz ölçümü, Türkiye'nin 2 katından daha az, buna rağmen nüfusu 4 milyon fazla ve halkın yüzde 75’i müstakil, bir-iki katlı evlerde oturmaktadır. Hollanda'nın toprakları Konya kadar, nüfusu Konya'nın 8 katı, 16 milyon… Yine halkın büyük çoğunluğu müstakil evlerde ikamet ediyor. Amerika… Halkının yüzde 95’i bahçeli evlerde oturuyor. Bir Maraş ve Türkiye gerçeği de apartman ve şehir hayatından bıkanların yazlığı veya bağ evi var. Yılın sadece birkaç ayını geçirmekteler. Bu da ülke kaynaklarının israfı demektir. Herkesin, hepimizin özlemi doğa ve insan dostu: her mevsim oturulacak bahçeli evler… Almanya, Hollanda, Amerika bu rüyayı gerçekleştirmiş. Türkiye ve Maraş; üçüncü dünya ülkesi ve şehri değil. Biz neden gerçekleştirmeyelim? Modern, hapishane evler insanımıza yakışmıyor. Bir söz vardır: Aslan yattığı yerden belli olur… Artık yeni şeyler konuşmak zamanı…