Özgürlük kişilerin ve toplumların vazgeçilmez özelliklerindendir. Can, mal, akıl, nesil ve düşünce hürriyeti bağlamında varoluşunu sürdüren insanın en önemli değerleri kendini bu alanlarda bulur.

               Kişi hürriyetinin yapıp etmelerle anlamını bulduğu çerçevede toplumların da hürriyetinden söz etmek gerekir. Varlık farklı milletler şeklinde dizayn edilerek aralarında ülfet meydana getirilmeye çalışılmıştır.

              Farklı milletler vardır.

                  Yaradılış gereği olarak bu olguyu sosyolojik bir değer olarak kabul etmemiz gerekir. Hayat alanlarının yer altı ve yer üstü zenginlikleri milletler arasındaki paylaşımı belirler. Yüzlerce yıldır devam eden hayat enerjisi zıtlar arası ahenkten doğmuş insanlar arasındaki temel prensipler kanunlaşmıştır.

         Dünyaya egemen olmak;İşte en büyük ideal. Daha dün, İLAYI KELİMETULLAH ya da KIZILELMA ülküsü şeklinde tezahür eden bu hakikat Viyana önüne kadar bizleri götürmüş, sosyal olgular daha sonraki zamanlarda farklı sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Avrupa milletlerinin dünya hâkimiyetine soyunmasının sebeplerini bilmek zorundayız. Avrupa dünya egemenliğinden ne anlıyor? İnsani değerleri yüceltmek gibi bir referans Avrupa kültüründe hâkim değil. Başta İngiltere, Fransa ve Almanya dünyayı maddi imkânlarla sömürme, insanları da kendilerine köle yapmanın kaygısıyla hareket etmekte dünya hâkimiyetine sömürge zihniyetiyle yaklaşmaktadırlar.

            Kuru cihangirlik.

           Yanlış işte burada. Avrupa hangi değerleriyle dünyaya egemen olabilir? İnsan kıyımı, doğal kaynakların talan edilmesi, tarihi dokunun tahrip edilmesi ile dünya hâkimiyetinden söz etmek mümkün mü? Yahudi, Hıristiyan düşüncesi ile şekillenen egemenlik anlayışı dünyaya acı ve zulümden başka ne getirdi ki?

             Son yüzyılda Avrupa uygarlığının savaşları milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanmış, kuru cihangirlik iddiaları başta o milletlerin idarecilerine elim sonuçlar doğurmuştur. Almanya’yı ikinci dünya savaşında idare eden kişiler kendi elleriyle hayatlarına son vermişlerdir.

          KIZILELMA idealiyle Avrupa da Viyana önlerine kadar giden Türk milleti bu yüzyılda çetin imtihanlarla karşılaştı. Kapitülasyonlarla semizleşen Fransa’nın bu yüzyılın başında Maraş’a kadar gelip bu toprakları ele geçirme arzusu kendilerine pahalıya mal oldu. Fransız harbi Maraşlının Türklük düşüncesiyle neler yapabileceğini gösterdi. Sömürge zihniyeti Maraş’ta Kuvayı Milliye düşüncesiyle hezimete uğradı.

          Özgürlüğü karakter olarak benimseyen Maraşlı, varlığını yakarak bu büyük düşmanı imha etti.

        Anadolu Türk tür ve müslümandır.

        Türklüğün şeref kalelerinden biri olan MARAŞ bağımsızlık uğruna canını dişine katarak düşmanı yendi. On iki şubat gerçeği milletimizin özünde var olan değerleri bir daha ortaya çıkardı.

      Günümüz dünyasının şekil değiştiren sömürgecilik anlayışlarına farklı şekillerle cevap vermek şart.

          Tutumlu olmak, bilgi üretmek, Türklük ideali etrafında kenetlenmekle modern dünyada var oluşumuzu şekillendirebiliriz; yok eğer bunları yapmaz isek durum çok vahimdir.

            Çete bayramın kutlu olsun Kahraman Maraşım!

                                                                                                     ALİ BÜYÜKÇAPAR