Değerler eğitiminin yeni nesillere yeterli ölçüde kazandırılamadığı konusunda  endişe taşıyanlar azımsanmayacak orandadır. Aslında sorun sadece gençlere bu değerlerin kazandırılmasıyla sınırlı değil; toplumun genelinin bu değerleri ne kadar benimseyip gereklerini yerine getirildiği ile de ilgilidir.

Kalkınmayı sadece maddi kalkınma olarak düşünmek önemli bir eksikliktir. Aynı zamanda manevi kalkınma-gelişme ihmal edilmemelidir. Tek kanatlı kuş nasıl uçamaz ise tek taraflı kalkınma ve gelişme de medeni toplum kurmak konusunda başarılı olamaz.

Maddiyat Arapça kökenli bir kelime olup madde; sahip olunan mal, mülk ile ilgili şeyler anlamındadır. Modern dünyada maddiyat veya  maddi başarılar kutsanan bir konumdadır. Bundan dolayı nokssn olan -dindarlıktan ziyade- maneviyat eksikliğidir! Öncelikle maneviyatı açıkladıktan sonra dindarların dahi büyük kısmında sorun olarak ortaya çıkan maneviyat eksikliğine değinelim

Maneviyat

Manevi görülmeyen, duyularla sezilebilen, soyut, ruhani kısaca maddi karşıtı olarak kullanılmaktadır. Maneviyat kelimesi de Arapça kökenli olup maddi olmayan anlamındadır. Manevi değerler arasında inanç, dil, kültür, bayrak, marş, gelenek, görenek, tarih, ahlak, doğruluk, adâlet, eşitlik, hoşgörü, saygı gibi bir çok değer sayılabilir.  Manevi değerler bir milleti bir arada tutan, bir milletin sahip olduğu en temel özelliklerdir.

Maneviyat hemen hemen her insanda bulunması gereken bir özelliktir. Çoğu zaman dindarlık ile karıştırılmaktadır. Bu karışıklık bazen bir dine/mezhebe/tarikata mensup olan dindar kimselerin manevi yönünün yüksek olduğu veya yüksek olması gerektiği yanılsamasına neden olmaktadır.

Din(i)dar…

Türkçemizde dar son eki bir kelimeye eklendiğinde şeyi elinde tutan (sahip olan) anlamına gelmektedir. Dindar; herhangi bir dine inancı güçlü, din kurallarına bağlı kimsedir (mütedeyyin).

Toplumda genel anlamda dinin ibadet yönünü uygulayanlar dindar olarak algılanmaktadır. Bu durum dinin dar bir yorumu olup dinin muamelat ve iyi ahlak önerilerinin bir kısım dindar gözükenlerce ihmal dilmesi ile sonuçlanmaktadır. Yani din dar bir alana sıkıştırılmış durumdadır.

Dar kelimesi içine alacağı şeye oranla ölçüleri yetersiz olan, geniş ve bol karşıtı anlamındadır. O halde dini dar tutanlar (din-i-dar) ister istemez dinin de bir emri/önerisi olan maneviyatı yok saymaktadır. Bu yönüyle İslam gibi maneviyat yönü zengi bir dini sadece ibadet yönüyle benimseyenleri dindar görmek eksik bir değerlendirmedir. Bu dar dini anlayışla “dindar” olunmaz olunsa olunsa “dinidar” olunur.

Bu tipler dinin/ahlakın derinliğini anlamaktan uzaktırlar. Nitekim bunlar için bir yazarımızın ifadesi ile şu söylenebilir: “Bazıları mefkûrenin enginliğini ve azametini tamamıyla kavrayamayacak derecede dardırlar (Yetersiz)” (Y. K. Karaosmanoğlu).

Maneviyatsızlık

Modern dünyada büyük şirketlerin sahibi aileler 2-3 nesil sürmeden parçalanmaktadır. Birleştirici unsur maddiyat ise bu ailelerde her ferde düşen milyarlık servetler vardır.

Birlikte yola çıkılan sosyal/siyasi hareketler çok uzun sürmeden kanlık bıçaklı düşman olabilmektedir. Adil paylaşılsa yetecek yüksek makamlar bile insanları birarada tutamamaktadır. Bunun tarihte ve günümüzde çok örneğini görmek mümkündür. O zaman makamlar da birleştirici olarak işlev yapamamaktadır.

Herhangi bir din/ideloji mensupları aynı kitapları okumalarına rağmen çok geçmeden farklı yollara (mezheplere, tarikatlar vs) ayrılarak  birlik halinde bulunamaktadır. Hatta vahşice sürdürülen mücadelelerin sebebi olmaktadırlar.

Çok uzatmadan neden bu insanları maddiyat, makam, din vs bile biraraya getirememektedir?

Sert taşlar (maddiyat) bir yapıştırıcı (maneviyat) ile bir araya getirilebilirse duvar/bina olabilir. Yapıştırıcı ne kadar kuvvetli ise taşlarda birbirine o kadar sıkı sıkıya bağlanacaktır. Çok uzatmadan bir milleti/devleti bir arada tutan en önemli yapıştırıcı manevi değerlerdir. Son söz: Maneviyatı bozuk olanı maddiyat birleştiremez.