Son birkaç yıldır fazlaca duyduğumuz “Liyakat” kelimesini Türk Dil Kurumu, “bir kimsenin, kendisine iş verilmeye uygunluk, yaraşırlık durumu” olarak tanımlanmakta. Yani işi hak edene verme, makamı mevkiyi alnının akıyla yürütene verme.

Acaba ülkemiz liyakat hususunda nasıl bir görüntü arz etmekte? Yani gerek devlet, gerek özel sektörde, hak eden hak ettiği konumda mı? Herkes alnının teri kadar kazanıyor mu? Çalışan ile çalışmayan, zeki ile aptal, akşama kadar deli gibi çalışan ile akşama kadar yatan, ya da daima “bilmiyorum, anlamıyorum” kelimelerini kullanmayı alışkanlık edinmiş kişiler arasında gerekli ve hakkaniyetli bir ayrım yapılmakta mı?

Bizim ülkemizde Hak edene hak ettiği değer verilmekte mi? Zeki, çalışkan, başarılı birisinin, yönetici, amir, müdür vb. vasıflara yükselmesi hususunda önü hakkaniyet ölçülerinde açık mı?

Hayır mı?

Peki bizim ülkemizde işler nasıl dönüyor? Yani bir kurumda yükselmek, idareci olmak, yönetici olmak.

Torpil mi, eş dost akraba mı? Evet maalesef eş, dost, akraba. Hatta bunu yapıp Yüce kitabımız Kur’an’ı Kerim’in Nahl Suresi 90.Ayet’ini delil diye gösterip, yapığını savunanlar var.

Nahl Suresi 90.Ayet “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.”

Yüce Yaratan’ın Kul hakkıyla ilgili onca ayetini görmezden gelerek. Bilerek başkasının hakkını gasp edip, kendi eş, dost, akrabasına vermek. Kul hakkı yemek. Ve bunu meşru olarak sunmak.

Başka nasıl seçilir ülkemizde yönetici, makam mevki sahibi; Taassup mu? Yağcılık mı? Adam kayırma, Ayak kaydırma…Var evet var. Hak eden hak ettiği yere gelemez. Özellikle kamu kurumlarında çalışan ile çalışmayan arasında pek fark yoktur. Peki bunu düzeltmek bu kadar zor mu? İnsanlar arasında, çalışanlar arasında iş barışını getirmek. Çalışana, eğer çalışır hak ederse hak ettiği makam, mevki yada gelire kavuşacağı inancını yerleştirmek. Taassup ile yağcılık, adam kayırma, ayak kaydırma ile insanların bir yere gelemeyeceğini insanlara anlatmak, bu inancı yerleştirmek.

En önemlisi resmi yada özel, her kurumda böyle bir sistemi oturtmak. Adil, gerçekçi, herkesin benimsediği, güvendiği, kimsenin itirazının olmadığı bir sistemi oturtmak. Kul hakkı yemesinin önüne geçecek bir sistem. İnsanların fikri, dini, ideolojisi ne olursa olsun, hak ettiği mevkiye makama gelebileceği ve buna inanacağı bir sistem…

Acil mi… Çok Acil. Önemli mi, çok önemli. Çünkü, Türk Dil Kurumunda karşılığı böyle olmasa da “Liyakat” bir yerde “Adalet” demektir.