Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Güvenç, bu kez farklı ve ilgi çekici bir konuyu ele aldı. Toplumu yakından ilgilendiren konuların başında gelen görgü kurallarını anlatan Güvenç, görgü kurallarıyla ilgili doğru bilinen yanlışları ve bilinmeyenleri paylaştı.

RESMİ ORTAMLARDA GÖRGÜ KURALLARI

Güvenç, görgü kurallarını anlattığı yazısında şu ifadelere yer verdi: “İnce işler için her yönüyle incelmiş (Naif) insanlara ihtiyaç vardır: “Baltayla nakış işlenmez”.  Bu konuda aile ve eğitim ortamlarında öğreneceğimiz görgü kuralları büyük öneme sahiptir. Her toplumda sivil ve resmi ortam ayrımı vardır. İşte bu kurallar ortak yönleri olmakla birlikte bazı farklılıklara da sahiptir.  Bu kurallar sırasıyla sivil yaşamda “görgü kuralları” ve resmi ortamlarda ise “protokol” kuralları olarak adlandırılmaktadır. Daha önce bu köşede sivil hayatta görgü kurallarına dikkat çekmiştim (08.01.2019 tarihli yazım). Okumadıysanız incelemenizi öneririm.

TEŞRİFAT (PROTOKOL)

Protokol (Fr. protocole) resmi ilişkilerde uyulması gerekli kurallar olarak tanımlanmaktadır. Osmanlı Devleti’nde resmi alandaki kurallar teşrifat, sosyal alandakiler ise adab-ı muaşeret olarak adlandırılmıştır.  Teşrifat teşrifin çoğulu olup teşrif ise şereflendirilme anlamındadır…

Uyulması gerekli kurallar dikkate alındığında “resmî” kavramı önemli bir konumdadır. Bu noktada resmî olanın ne olduğunun iyi anlaşılması gerekir.

RESMÎ ORTAM

Resmî; Arapçada “resm” kökünden gelen bir kelimedir.  Resmi devletin olan, devlete ait, devletle ilgili, özel karşıtı olarak kullanılmaktadır. Halkımız arasında devlet kurumlarına “resmî bir daire” denilmektedir. Resmi dairelerde birçok işlem devletin öngördüğü yöntemlere uygun olarak yapılmaktadır. Bu tanıma göre devlete ve memura yakışan görevinin gerektirdiği ciddiyette yapmasıdır. İkinci olarak resmî mecazi anlamda samimi olmayan anlamında kullanılmaktadır. Bu anlama göre içtenlik/samimiyet eksikliği olan bir ilişki söz konusudur. Bu ayrımdan sonra resmi ortamlarda “samimiyet ve ciddiyeti” birleştiren bir ilişki kurmak mümkün mü?

SAMİMİYET/CİDDİYET

Elbette mümkün! Fakat bu sorunun gerçek cevabını görmek için kamu adına hizmet sunanların hizmet alanlara davranışlarını gözlemlemek gerekir. Sıradan bir vatandaş; bir sağlık sorunu sebebiyle bir sağlık kurumuna başvursa; vergisini yatırmak için ilgili kuruma başvursa veya çok uzatmadan sorayım herhangi bir resmi kuruma başvurmuş olsa bürokrasimizin “ciddiyet yüzüyle mi ya da samimiyet yüzüyle mi” karşılan(ş)ır? Aslında “Hoş geldiniz, size nasıl yardımcı olabilirim” demek öğrenilmesi zor bir kural mıdır?

BAZI KURALLAR

O halde resmi işlerde ilk önemli kural “karşılama” ile ilgilidir… Üstler astları, kamu görevlileri kamu hizmeti alanları samimi ve ciddi bir şekilde karşılamayı bilmelidir… Uzun resmi yöneticilik yaptığım yıllarda sekreter arkadaşlara “geleni güzelce karşılayın, gideni güzelce uğurlayın” hatırlatmasını yaptım. İkinci bir kural resmi ortamlarda öncelikle “kılık kıyafetin” uygun (temiz, ütülü vs) olması gerekir. Bu konuda eğitimci dostlarımızın bazılarına bir hatırlatma yapmak isterim: “Eğitimci rol modeldir. Öğrencinin karşısına temiz ve düzgün bir şekilde çıkması gerekir…” Yine bu konuda resmi görevde bulunulmasa dahi resmi makam ziyaretlerinde temiz giyimli, mümkün ise takım elbise ve kravat ile gidilmelidir. Üçüncü bir kural hitaptır: Resmi görevlilere üst görevde veya amir konumunda ise Sayın Valim (Rektörüm) gibi, alt görevlilere ise Fahrettin Bey veya Şerife Hanım şeklinde hitap edilmesi tercih edilmelidir. Resmi törenler, ziyaretler, yemekler vd. konusunda belirlenmiş birçok kural vardır. Bunların bir kısmı genelge haline getirilmiştir. Bu yazı çerçevesinde bunları aktarmamız mümkün olmadığında ihtiyaç durumuna göre bu bilgilerin öğrenilip uygulanması gerekir. Siz özel veya resmi ayrıma fazla kafa takmadan ilişkilerinizi samimiyet ve ciddiyet ile sürdürün.  Senli benli olmakta aşırı ciddi olmakta resmiyete iyi gelmez.

GÖRGÜ KURALLARI: BALTAYLA NAKIŞ İŞLENMEZ

İlmin ve Tecrübenin Işığında Hayatta Sürdürülebilir “Başarının Anahtarları” adlı kitabımda başarı ile görgü ve protokol kuralları arasındaki ilişkiye de yer verdim. Şöyle düşünmekteyim: Hayatın her alanında görgü kurallarına göre davranılması bireyin kabul görmesini sağlayarak kişiyi başarılı kılacaktır. Aynı şekilde resmi görev sırasında teamül haline gelmiş kurallara dikkat edilmesi de önemlidir. Bu kurallara eski ifadesi ile “adabı muaşeret” veya “teşrifat” denilmektedir. Günümüzde bu kurallar sırasıyla sivil yaşamda “görgü kuralları” ve resmi ortamlarda ise “protokol” kuralları olarak adlandırılmaktadır.

ADAB-I MUAŞERET

Adab edebin çoğulu olup, usul ve yöntem anlamındadır. Edep, diğer insanlarla ilişkilerinde sözle ve davranış olarak zarafet içerisinde ölçülü davranmaktır. Muaşeret ise diğer insanlarla ilişki içinde bulunmaktır. Adab-ı muaşeret uyulması gerekli ahlak, nezaket ve görgü kurallarıdır. Yani sosyal yaşayış bilgisi ve kurallarıdır. Görgü kuralları hayatın tüm alanlarında geçerlidir. Evlilik hayatında, ebeveyn-evlat ilişkilerinde, öğretmen öğrenci arasında, komşulukta, farklı inanç mensupları ile ilişkilerde, amir-memur (ast-üst) arasındaki ilişkilerde, misafirlikte, davetlerde, temizlikte vs. tüm alanda önemlidir.  Bu ilişkilerde yanlışlık veya bir yetersizlik sonuçları itibariyle başarısızlığa zemin hazırlayacaktır. Kültürümüzde çok sayıda genel kabul görmüş görgü kuralı vardır. Bunlar başta aile ortamı olmak üzere, okullarda, kışlalarda, iş hayatında öğrenilmektedir.  Kaldı ki görgü kuralların tamamının bir yazı izahı ile izah etmekte mümkün değildir. Bu yazıda güzel söz söyleme ile ilgili değerlendirmede bulunacağım. Diğer hususları bu konuda yazılmış eserlerden veya görgüsüne güvendiğiniz insanlardan öğrenmenizi öneririm.

TEMEL KURALLAR

Öncelikle “hitap” konusunda özenli olunmalıdır: Karşıdaki kişilere “sen” diye değil “siz” diye “hitap” edilmeli; tanımadığımız kişilere “beyefendi” veya “hanımefendi” gibi ifadeler kullanılarak konuşmaya başlanılmalıdır.  Bir kişinin ismini söylerken duruma göre ismin önüne sayın veya isimden sonra bey ifadelerine (Ör. Fahri Bey) yer vermek gerekir… Hemen akrabalık ifade eden hitaplardan kaçınılmalıdır. İkinci husus, bir yerde konuşma yapılması gerektiğinde “süre ve içeriğe” dikkat edilmelidir: Konu çerçevesinde konuşulmalı ve muhatap kitlenin idrak durumu dikkate alınmalıdır. Üçüncü bir hususta gerek dinleyici gerekse konuşmacı olunsun “zamanında” hazır olunmalıdır. Unutmayın sadece sizin zamanınız değerli değildir… Randevular içinde bu hususa dikkat edilmesi gerekir.

GÜZELCE SÖYLEMEK
Diğer bir husus da günlük konuşmalarda “üsluba” özen gösterilmesidir: İslam dininde insanlar arası ilişkilerde görgü kurallarına önem verilmiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de önemli bir kişisel özellik olan konuşmanın içeriği ve üslubu ile ilgili bazı ayetler şu şekildedir:

-“Kullarıma söyle (herkesle) en güzel şekilde konuşsunlar” (İsra 53).

-“O’na yumuşak bir söz söyleyin” (Taha, 44).

-“İnsanlara güzel söz söyleyin” (Bakara 83).

-“Allah (cc) zulme uğrayan hariç, çirkin sözün açıkça söylenmesini sevmez” (Nisa 148).

Kur’an-ı Kerim’deki bu ayetler başta konuşmanın içeriği olmak üzere söyleyişte üslubun güzel şekilde olmasını tavsiye etmektedir. Bu üslubu Hz. Musa’nın kardeşini Firavuna gönderirken “O’na yumuşak bir söz söyleyin (Taha, 44) şeklindeki ayete de görmek mümkündür.

AŞIRI GİTMEYİNİZ

Bu önerilen üslubu Müslümanım diyenlerin ne kadar içselleştirdiği üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.  Kur’an-ı Kerim’de Bakara Suresi 190. Ayette “Allah yolunda siz de savaşınız. Fakat aşırı gitmeyiniz. Çünkü Allah (cc) aşırı gidenleri sevmez” buyrulmuştur. Bundan dolayı savaşta bile kurallara uymak lazımdır. Kadınları, çocukları, din adamlarını vb öldürmek, ağaçları kesmek yasaklanmıştır. Bu ilahi emirlere rağmen günümüzde dini yanlış yorumlayan, dini referans aldığını iddia eden bazı örgütlerce masum insanlar öldürülmektedir. Güzel söz söyleme ve görgü kuralları ile ilgili bu ilahi emirler hayatta mutlaka dikkate alınmalıdır.”

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz