Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı. Bağlar, Arşivinde 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olduğunu söyleyerek, bu özel arşivini sadece bizimle paylaştı. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta yeğeni olan Niğde Şehit Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretim Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ünlü müzisyen Mesut Arslan’la röportaj yaparak, gazetemizle paylaştı.

Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar ’ın

Ünlü müzisyen Mesut Arslan ile yaptığı röportajın detayları;
 

KONSERVATUAR YILLARI

Kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
1969 Kahramanmaraş doğumluyum. Sırasıyla Karamanlı İlkokulu, Cumhuriyet Ortaokulu sonrada 1985 yılında Kahramanmaraş Lisesinden mezun oldum. Daha sonra aynı yıl İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul Türk Musikisi Devlet Konservatuarı ses eğitimi bölümünden sınava girdim ve sınav sonucu orada öğrenci olmayı hak ettim. 1992 yılında hazırlık dönemiyle beraber 5 yıl süren bir konservatuvar eğitimini tamamladım. Yine aynı yıl Niğde Şehit Ömer Halisdemir Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak göreve başladım. Yaklaşık 26 yıldır Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesi Müzik Öğretim Ana Bilim dalında bu görevi sürdürmekteyim.

EBEDİ USTAM MEHMET BAĞLAR
Müziğe olan tutkunuz nasıl başladı? Sizi birileri müziğe yönlendirdi mi?

Mutlaka her çocuğun bir heves aşamasındayken karşılaştığı birisi oluyor. Kahramanmaraş’ta bağlama dendiği zaman türkü dendiği zaman ilk akla kişi Mehmet Bağlar’dır. Çocukluğumda beni ilk fark eden kişi o oldu. İlkokul yıllarımda benim kucağıma ilk bağlamayı veren ve “Bu çocuk bu bağlamayı çalabilir. Bunun yeteneği var” diyen kişi Mehmet Bağlar oldu. Bana ilk öğrettiği türkü ise Şanlıurfa türküsü olan, “Pınara varmadın mı? Gül koydum almadın mı? Seni zalım kızı hiç beni anmadın mı” diye çok güzel bir türküydü. İşte o gün bu gün bağlamayı kucağımıza aldık ve hem kendi memleketim türkülerini hem Türkiye’mizin müzikleriyle çok yakın alaka kurarak, bugüne kadar müzikal çalışmalarımı hala sürdürüyorum.

BİNLERCE MÜZİSYEN ÖĞRENCİM VAR
Konservatuar eğitiminizi tamamladıktan sonra hayatınız nasıl şekillendi?
Öncelikle çok şanslıydım çünkü Mehmet Bağlar gibi bir ustanın çırağı olarak konservatuvara gelinceye kadar ondan bir şeyler öğrenmiş olmam çok önemliydi. Ayrıca onun yönlendirmesi ve ortaokul öğretmenimizin “Evladım sen konservatuar okumalısın” gibi bir telkinde bulunmuştu. O gün bu gündür benim içime bir konservatuar aşkı düşmüştü. Bu vesile ile de ben Konservatuarı okudum ve orada almış olduğum eğitimlerle kendimi daha da geliştirme şansına sahip oldum. Okulu bitirdikten sonra Prof. Dr. Tahir Akgemci benim Niğde Şehit Ömer Halisdemir Üniversitesi’nde dekandı. Bir müzik akademisyeni almayı düşünüyorlarmış. Daha sonra bir vesile ile benimle tanıştılar. Ben de o yıllarda İstanbul’daydım ve okulumu yeni bitirmiştim. Sonra bu ülkenin eğitimcilere de ihtiyacı var diyerek akademisyenliği tercih ettim. Şimdi onlarca, yüzlerce, binlerce öğrencim var. Bu da benim için ayrı bir gurur verici olay.

NEŞET ERTAŞ’TAN ÇOK ETKİLENDİM
Üniversitede akademisyen olarak geçirdiğiniz onca yılda neler yaptınız?
Üniversitede öğretmenliğimi yaparken orta Anadolu’da bir yandan da konserler vermeye başladım. Kırşehir, Niğde, Kayseri gibi illerde çok ciddi halk konserleri yaptık. Yani müzik hayatımın bir parçası oldu. Daha sonra ben tarz ve müzik icrası olarak orta Anadolu yöresi Abdallarının müziğini benimsedim. O müzikten çok etkilendim. Tabii ayrıca Neşet Ertaş’tan çok etkilendim.

KAHRAMANMARAŞ’TA HİÇ KONSER VEREMEDİM
Sözü ve müziği size ait bir besteniz var mı?
Bağlama çalan insanlar gerçekten samimi ve özverili duygularla çalıyorlarsa bir gün onlara ilahi bir dokunuş oluyor ve kendi eserlerini söylemeye başlıyorlar. Bende kendime ait küçük küçük türküler söylemeye başlamıştım. Eserler üretmeye başlamıştım. Mehmet Bağlar’dan sonra Neşet Ertaş’ı kendime usta kabul ettim. Ben şu an için bile bir türkü çalıyorsam bunun bir yerinde Mehmet Bağlar’a ait bir tonlama yaparım. Neden? Çünkü ustama olan hürmetimden dolayı. Onu tanıyanlar “Bu dokunuş Mehmet Bağlar’a ait. Bu çocukta onun tezgâhından geçmiş” derler. Bu bir saygıdır. Çünkü türküler bir gelenek müziğidir ve o geleneği çiğnediğin zaman senin çaldığını kimse denemez. Müzik insanın ruhuna güzellik kattığı derece de güzeldir, doğruları anlattığın sürece de doğrudur. Ben Neşet Ertaş hakka yürüdüğü zaman 47 yaşındaydım. 47 yaşıma kadar hiç kendi bestelerimi çalmadım. Çünkü benim ustama saygım vardı. Nasıl olsa o benim söyleyeceğim yâda söylemek istediğim şeyi o zaten söylüyordu. Beste yaptığımı zannettiğim birçok türkümü Neşet Ertaş türküleriyle kıyaslayınca ben yazdığım türküleri yırtar çöpe atardım. Çünkü hiçbiri bir gönül dağı olmuyordu. Ama o öldükten sonra sakladığım evet bunun belli bir kalitesi var dediğim bestelerimi Ocak 2016’dan itibaren çalmaya başladım. Şu an sosyal medyadan da çok güzel bir takipçim var. Hemen hemen orta Anadolu’nun genelinde çok güzel konserlerim oluyor. Tabii ben her yerde Kahramanmaraşlı olduğumu gururla söylerim. Bu benim hayatta ki tek gurur kaynaklarımdan biridir. Ama üzüldüğüm şeylerde var. Ben Kahramanmaraş’ta ilk defa konservatuar okumuş bir insan olarak birçok ilde konser verdim. Ama ne yazık ki Kahramanmaraş’ta bir defa bile konser verme şansım olmadı. Bu da beni üzüyor.

BESTELERİMİ İSTEYEN ÜNLÜ KİŞİLER VAR
Müzik hayatınızda kendinize ait kaç besteniz var?
Şu an 150’e yakın sözü ve müziği bana ait bestem var. Bu türküleri isteyen çok kişiler oldu. Bunların içerisinde sadece Kahramanmaraş’a ait yazdığım “Kızlar gider Maraş’a Adıyaman’dan aşağı” şeklinde türkülerim var. Bu besteleri isteyen çok ünlü, değerli kişiler oldu ama ben bestelerimin ticari bir beklenti içerisine girmesini istemediğimden dolayı vermedim. Ancak gerçekten türkü gibi okuyacağına inandığım kimseler olursa gönül rahatlığıyla veririm ve herhangi bir maddi beklenti içerisine de girmem. Neşet Ertaş ve Mehmet Bağlar’ın kulağıma küpe ettiğim “Türkü ağzından çıktığı zaman kim duyduysa onundur” şeklinde bir sözü var. “Garibim yüreğim demir, yanar yürek olur kömür, insana faydalı fikir, söylemeden ölünür mü?” Bu benim söylediğim bir söz. Söylediğiniz bir türkünün karşılığını Allah’tan bekleyeceksiniz. Bu arada yüksek lisansımı yine İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Devlet Konservatuarı Sosyal Bilimler Enstitüsünde tamamladım. Doktora çalışmalarımda aynı şekilde devam ediyor. Hala akademik çalışmalarımız devam ediyor.

MÜZİK İNSANDA KALICI BİR TESİR BIRAKIYOR
Bundan sonraki hedefleriniz neler?
Bundan sonraki süreçte ülkem için memleketim için sanat adına en iyi şekilde fayda sağlamaktır. Hizmet etmek zorundayım. Gerek melodi ile gerek edebi ile en güzel türküleri söylemek istiyorum. Müzik insanda kalıcı bir tesir bırakıyor. O zaman bunu en güzel şekilde değerlendirmek lazım. Tabii bu arada benim öğrencilerimle beraber çok sesli çalışmalarımda var. Üniversite çok sesli konserler veriyoruz. Buna benzer çalışmalarımız devam ediyor.

Haber: Emre Akkış

Editör: Mahmut Beyaz