Kahramanmaraşlı müzik adamı, araştırmacı ve Bağlama Üstadı Mehmet Bağlar, Âşık Turabi’yi kaleme alarak, gazetemizle paylaştı.

Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın tarihini, kültürünü, değerlerini, insanlarını ve bugüne kadar gelmiş geçmiş sanatçılarını anlatan arşivini sadece Manşet Gazetesi ile paylaştı. Bağlar, Arşivinde 7’den 70’e Maraş ile ilgili bilgiler olduğunu söyleyerek, bu özel arşivini sadece bizimle paylaştı. Kahramanmaraş’ın tarihi dokusunu ve kültürünü ele aldığımız bu özel arşivde, şehrin geçmişten bu güne gelen ozanlarını, bestekârlarını ve sanatçılarını ele alıp bu özel kişilikleri tek tek sayfa sütunlarımıza taşımaya devam ediyoruz. Her hafta Pazartesi günü gazetemizde siz değerli okuyucularımız için yazılar yazan ve arşivinde ki tarih kokan notları bizimle paylaşan Bağlar, bu hafta ise Âşık Turabi’yi kaleme aldı.

Volkan Müzik Galerisi Yöneticisi, araştırmacı ve bağlama üstadı Mehmet Bağlar ’ın kaleminden Âşık Turabi;

ÂŞIK TURABİ

Asıl adı Hüseyin Ünliidağ olan Âşık l’urâbî, 3 Nisan 1948’de Maraş’ın Çiğli köyünde doğdu. İlköğrenimini köyde tamamlayan Turâbî, ailesinin yoksulluğundan dolayı eğitimine devam edemedi. İçinde bulunduğu toplumsal ortamın yanısıra, yaşadığı sevdalar onu saz çalmaya ve şiir yazmaya yöneltti. Yaşadıklarını önce dile, sonra da sazına döktü.

Köyde sevdiği kızı, yurt dışında işçi olarak çalışan birine verince, Turâbî köyü terkeder ve sazını alıp İstanbul’da Orhan GencebayTn yanma gider. Burada altı ay saz eğitimi aldıktan sonra. 1970’li yıllarda Almanya'ya gider ve burada 2 yıl kadar kaldıktan sonra yeniden memleketine döner. Maraş’a yerleşen Turâbî, burada bir plak- kaset dükkanı açar ve çevredeki mahalli sanatçılara plak doldurur. Bu arada, düğünlerin ve toplantıların vazgeçilmez sanatçısıdır. Bu aşamada evlenir, ancak bu evlilikten beklediğini bulamaz. Evlendikten bir süre sonra kansere yakalanır ve 24 Ekim 1986’da ölür. (1)

YOKSULLUK

Yeter artık bırak beni

Zalim yoksulluk, yoksulluk.
Nasıl edeyim ben seni
Zalim yoksulluk, yoksulluk.

Başıma neler getirdin
Gözümden yaşlar döktürdün
Namerde boyun büktürdün
Zalim yoksulluk, yoksulluk.

Seni sırtımda taşırım
Gece gündüz çalışırım
Sanma sana alışırım
Zalim yoksulluk, yoksulluk.

Turâbî kuru yaşımdan
Çıkar zehiri aşımdan
Yeter çekil git başımdan
Zalim yoksulluk, yoksulluk.(2)

MARAŞ KALLEŞSİN MARAŞ

Kaç zamandır zehir kurdunuz

Zincirleriyle vurdunuz
Ölü cesetleri bile soydunuz
Kahraman olmuşsun ey Maraş

Oy Maraş Maraş kalleşsin Maraş
Nice koç yiğidi yedin sen Maraş

Genç kızların memesini kestiniz
Gebe gelinleri bebekleri astınız
Kamında bebeği yüzdünüz
Bunlar gözünle gördün ey Maraş


 

Etrafı sarmış köpek sürüsü
Bizlerin olmuştur Alevi ordusu
Mehmet’i vurmuş ağlar yavrusu
Bunları gözünle gördün ey Maraş

Binlerce insan vurulur her gün
Biz yas çekerken onlar ediyor düğün
Bunun hesabım ödersin bir gün
O zaman ağlarsın ey kalleş Maraş

Babası vurulmuş ağlar yavrusu
Kızını yitirmiş ağlar annesi
İçimizden çıkmaz bunun acısı
Bunları gözünle gördün ey Maraş
Kahraman olmuşsun ey kalleş Maraş

HABERİN VAR MI?

Senin için ne hallere

Düşmüşüm haberin var mı
Aşk için düştüm dillere
Düşmüşüm haberin var mı?

Ayrıldım yar ilinizde
Engeller var aramızda
Baykuş öter yuvamızda
Ötüyor haberin var mı ?

Sev dedin de sevdim seni

Mecnun’a dönderdin beni
(Yalancı dost) Zalim yar ikrarın hani
Ölüyom haberin var mı?

Bak Turâbî ne haldedir
Senin için divanedir
Gidiyor gelmez yoldadır
Gideyim haberin var mı?

SELAMSIZ KALASIN YÂRİM

Bülbülüm gülüme konmaz
Zalim yar halimden sormaz
Ağlarım gözyaşım durmaz
Gözyaşın dinmesin yârim

Bülbülüm gülüme küstü
kızdı bana surat astı
Benden selamını kesti
Selamsız kalasın yarim

Gül hasret kalmış bülbüle
Bülbül figân eder güle
Yar düşürdün beni dile
Dillerin lâl olsun yarim

Turâbî’yim bahtım kara
Deli gönlüm yandı nara
Benden selam söylen yara
Selamsız kalasın yarim

YAR SENSİN FATOŞ’UM

Yandım Fatoş senin kara başına

Beni ateşe yakan sensin Fatoş’um
Yaktın zalim beni ateşine
Beni kül eden yar sensin Fatoş’um

Fatoş’um sen gözlerini süzeli
Yine bağlarımın döküldü gazeli
Bana verseler de dünya güzeli
Yine de sevgilim sensin Fatoş’um

Boğulup gitsem de ben bir ırmakta
Çamurlara girsem kalsam batakta
Hastalanıp ben de yatsam yatakta
Derdime ilaç sensin Fatoş’um

Gurbet elde Turâbî’yi vursalar
Cesedimi delik deşik etseler
Diri diri beni yere gömseler
Beni yere gömen sensin Fatoş’um

ZALİM SÖZÜN BÖYLE MİYDİ?

Duydum ki bir yar sevmişsin

Zalim sözün böyle miydi?

Eloğluna söz vermişsin
Zalim sözün böyle miydi?

Söz vermiştin hani sözün
Yalanmış hep kalbin özün
Başkasında varmış gözün
Zalim sözün böyle miydi?

Başkasına umutlusun

Zalim beni unutmuşsun
Yaptığına memnun musun?
Zalim sözün böyle miydi?

Söz vermiştin Turâbî'ye
Başkasına baktın niye

Nasıl dönersin bu köye
Zalim sözün böyle miydi?

Yar sılana dönmez misin

Gittin artık gelmez oldun
Bekliyorum gelmez misin?

Yar halimi sormaz oldun

Özlüyorum gelmez misin?

Gelmez misin gelmez misin?

Yar sılana dönmez misin?

Mesken tuttun Almanya’dan
Gidenler gelmiyor neden
Yoksa vaz mı geçtin benden
Özlüyorum gelmez misin?

Yavrularım öksüz kaldı
Gözlerim yaş ile doldu
Ayrılık bağrımı deldi
Özlüyorum gelmez misin?

Turâbî’ye ümit verdin
Söyle zalim nedir derdin
Almanya’da yuva kurdun
Özlüyorum gelmez misin?

KEFENİM BİÇ DE ÖYLE GİT

Ne azim bakarsın ey mühür gözlüm

Sinemde çıbanı deş de öyle git
Koma beni böyle el diyarında
Ne olur yaramı sar da öyle git

Bir ilahi vardır senin kaşından
Mecnun gibi dolaşırım peşinden
Ferhat gibi ayrı düştüm eşimden
Ne olur mezarım deş de öyle git

Neden benim mezarımı taşıyor
Hele bakın hangi kurşun eşiyor
Hangi garibin dertsiz başı var
Ne olur kefenim biç de öyle git

Ne olur acı bana gel gel sevgilim


 

Gel dedim de neden bana gelmedin
Akan kanlı göz yaşımı silmedin
Seviyordum sevdiğimi bilmedin
Ne olur acı bana gel gel sevgilim

Zalim seni sevdim ben deli gibi
Düştüm bir kuyuya görünmez dibi
Ben güzel görmedim yar senin gibi
Ne olur acı bana gel gel sevgilim

Acı zalim beni yalnız bıraktın
Aşk okunu alıp kalbime attın
Sefil Turâbî’yi derde bıraktın
Ne olur acı bana gel gel sevgilim

HATIRLA BENİ

Nerde tek bir garip mezar görürsen

O mezar misali hatırla beni
Boynu bükük bir öksüze rastlarsan
O öksüz misali hatırla beni

Derdi çeke çeke bağrım taş gibi
Yuvası dağılmış garip kuş gibi
Yar yolunda ölen bir sarhoş gibi
O sarhoş misali hatırla beni

Turâbî’nin böyle dertlidir başı Azgın sele benzer akar göz yaşı Virane yurdunda öten baykuşu O kuşun misali hatırla beni (3)

Turabi İçin Yazılanlar

AŞIK TURABİ

Maraşın ellerinin Şeyda Bülbülü
Aşık Turabi’ydi göçtü dünyadan Dostluk bağlarının goncası gülü
Aşık Turabi’ydi göçtü dünyadan

Aşkın ateşiyle tutuştu yandı
Gerçeği hak bildi hakka inandı
Dostluk sofrasında şakıyan candı Aşık Turabi’ydi göçtü dünyadan

Tıırab Eylen turna sesi avazı
Dert ortağı oldu elinde sazı Hep kışa
dönmüştü baharı yazı Aşık Turabi’ydi göçtü dünyadan(4)

DELİ DELİ
Çeşit çeşit deli vardır dünyada
Aladeli kızıl deli mor deli
Bir Kırşehir’de biri Konya'da
Her köşede birkaç türlü var deli

Oy deli del i-Vay deli deli
Bizim bu deliler-Başka bir deli

Maraş’ta Mahzuni Sivas'ta Veysel
Çorum’da Gülabi Tokat’ta bir kel
Gürün’de Şah Turna Kangal’da
Sümbül Erzincan’da Yusuf Kemter kör deli

Oy deli del i-Vay deli deli
Bizim bu deliler-Başka bir deli

Deliler delisi Nesimi Çimen
Feyzullah Çınar’ı unutma aman

Baş deli İhsani Zamani yaman
Kul Ahmet kendince başka deli

Oy deli del i-Vay deli deli
Bizim bu deliler-Başka bir deli

Âşık Daimi’yle Davut Sulari

Meçhuli koparıp gitti yuları
Akarsu Kaçıran deliler piri
Çırakman’a uymaz asla her deli

Oy deli deli-Vay deli deli
Bizim bu deliler-Başka bir deli

Hıdır Abdal delilerin çobanı Zincire vur Ali
İzzet ÖZKAN’ı Bakırköylük hele bizim Reyhanî
Kul Hasan’ı Elazığ’a sür deli

Oy deli deli-Vay deli deli

Bizim bu deliler-Başka bir deli

Kızıltuğ’u bağlamalı
direğe Meftuni’yi
göndermeli nereye
Hele bizim şu Yoksuli zır deli (5)


Derleyen: Emre Akkış