Kahramanmaraş’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıl dönümüne özel yazı dizisi başlatan Kahramanmaraşlı Müzik Adamı, Araştırmacı ve Bağlama Üstadı Mehmet Bağlar,  Dr. Gökhan Gökşen’in, kurtuluşun sembol isimlerinden biri olan Abdal Halil Ağa’yı anlattığı Beyaz Sessizlik kitabını köşesine taşıdı. Geçtiğimiz gün, Gökhan Gökşen’in anektodunu okurlarıyla paylaşan Bağlar, bu kez ise Beyaz Sessizlik kitabının hikayesini ve Abdal Halil Ağa’nın kendisini için neyi ifade ettiğini dinledi.

“GÖKHAN GÖKŞEN HOCAMA TEŞEKKÜR EDİYORUM”

Sözlerine Gökhan Gökşen’e teşekkür ederek başlayan Bağlar, “Çok değerli dostum, aynı zamanda kalemi kuvvetli olan bir edebiyat dostu arkadaşım Dr. Gökhan Gökşen’e binlerce kez teşekkür ederim. Böyle bir yaşanmış kültürü ve hazineyi kaleme aldığı için. Gökhan beyle bizim uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz var. Bugün, dün, bir haftalık ya da 3-5 senelik değil. Manşet Gazetesi ya da değişik yayınlara yüzlerce makale yazdım, şair ve ozanları, Geçmişten Günümüze Kahramanmaraş’ın Genel Kültürü’nü ve yaşanmışlıkları yazdım fakat Gökhan beyin yaptığı yazı çalışmaları kitabı beni son derece etkiledi, son derece duygu yüküne kapıldım. Bunu da makalemde kaleme almak istedim. Telefonda görüştük, kendisiyle sohbet ettik, çok yakın zamanda yine birlikte oturmuştuk. Böyle bir yazı kaleme alacağımı söyledim, kendisi de son derece mutlu oldu. Benim adıma her şeyi yazabilirsin dedi. Ben de 12 Şubat Bayramı münasebetiyle böyle bir yazıyı kaleme almak istedim. Ben bir kültür adamıyım, hem edebiyatçıyım, hem de duygu yüklü müzik adamıyım. Abdal Halil Ağa da benim için önemli bir şahsiyet. Ben Abdal Halil Ağa’nın 21 sene evvel resmini çerçevelettim, dershaneme astım. Kendisinin davulcu yani müzisyen olması da beni etkiledi. Gökhan hocama tekrar teşekkür ediyorum, bu kitap için yoğun çaba sarf etti. İyiki varsınız” dedi.

“BİR VATAN BORCU OLARAK GÖRÜYORUM”

Kahramanmaraş’ın kültürünün ve tarihinin önemini anlatarak sözlerine başlayan Gökhan Gökşen, “Kahramanmaraşlıyım, burada doğdum, burada büyüdüm. Kahramanmaraş’ın kültürünün ve tarihinin, Türk tarihi ve kültürü için çok kıymetli olduğuna inanan bir insanım. O yüzden yaşadığım, doğduğum, büyüdüğüm ve beni ben yapan değerlerimi oluşturan bu kentin değerlerini yaşatmayı bir vatan borcu olarak görüyorum. Yapmış olduğum çalışmaların temelinde gelecek nesillere Kahramanmaraş’ın kültürünü, ruhunu, düşünce yapısını, bozulmadan, yozlaşmadan aktarabilmek yatmakta. Bu amaçla Kahramanmaraş’ın tüm güzelliklerini tanıtabilmek için yaptığım çalışmaları devam ettiriyorum” dedi.

“MEHMET BAĞLAR, KÜLTÜRÜ GELECEĞE AKTARAN ÖNEMLİ BİR İSİM”

Mehmet Bağlar’ın, Kahramanmaraş’ın kültürünü temsil eden ve geleceğe aktaran önemli isimlerden bir tanesi olduğunu kaydeden Gökşen, “Mehmet Bağlar, Kahramanmaraş’ın kültürünü temsil eden, toparlayan ve bunu geleceğe aktaran en değerli isimlerden bir tanesidir. Tanıştığım için, Kahramanmaraşlı olduğu için bence çok şanslıyız. Kendisine teşekkür ediyorum. 100’üncü yıl kutlamaları nedeniyle Beyaz Sessizlik kitabı üzerinden bir yazı dizisi yazacağını söylediğinde Mehmet Bağlar’a tüm kalbimle her türlü kullanabileceğini ve Maraş’ta yaşadığı için de şanslı olduğumuzu söyledim. Çünkü bu kültürel öğeleri geleceğe aktarabilmenin yolu paylaşmaktan geçer. Bunu paylaşmayı yapacak kişiler de aynı gönül güzelliğinde olursa, gerçekten yozlaşmadan aktarabiliriz. Mehmet Bağlar’ın özellikle kentin musikisi anlamında, folklorüyle ilgili yaptığı çalışmalar bugün idrak edilmese bile önümüzdeki yıllarda çok daha fazla anlayan insanlar karşımıza çıkacaktır” ifadelerini kullandı.

“KAHRAMANMARAŞ’IN KURTULUŞ MÜCADELESİ, DÜNYA TARİHİNE YÖN VERMİŞTİR”

Kahramanmaraş’ın 12 Şubat ruhunun yeterince anlatılmadığına dikkat çeken Gökşen, “100 yıllık bir zaferden bahsediyoruz, 100 yıldır devam eden kutlamalardan bahsediyoruz. Türkiye’nin pek çok şehri kurtulmuşken, Türkiye’nin pek çok yerinde zaferler kazanılmışken, Kahramanmaraş’ta 100 yıldır devam eden kutlamaların diğerlerinden bambaşka yönlerinin olduğunu yıllardır söylüyorum. 100’üncü yıl vesilesiyle, Manşet Gazetesi ve Mehmet Bağlar aracılığıyla bunları tekrar gündeme getirdiğim için teşekkür ediyorum. Biz kıymetlerimizi çok fazla değerlendiremeyen bir şehriz. 12 Şubat ruhunu ve 12 Şubat anlayışını da tam ifade edemediğimiz kanaatindeyim. 100 yıldır kutladığımız kutlamaların aslında Türk kültürüne, tarihin ötesinde kenrisi bir argüman ve ritüel olarak geçmiştir. Hiçbir şehir, Kahramanmaraş gibi kutlamalarla kurtuluşunu kutlamamakta. Defalarca anlattık, programlar yaptık, yazılar yazdık ama her seferinde eksik ve yetersiz kaldığımız kanaatindeyim. Kahramanmaraş’ın kurtuluş mücadelesi, dünya tarihine yön vermiş, büyük bir mücadeledir. Türkiye tarihi demiyorum, tekrar ediyorum dünya tarihine yön vermiş bir mücadeledir. Türk tarihinde tıpkı Çanakkale gibi, Sakarya gibi, Dumlupınar gibi, Büyük Taarruz gibi ayrı bir cephe olarak işlenmesi gerekmektedir. Bunuda defalarca ifade etmemize rağmen hala hak ettiği yeri bulamadığı kanaatindeyim” dedi.

“DÜNYA TARİHİNE YÖN VERMİŞ BİR MÜCADELE”

Kahramanmaraş’ın dünya tarihine yön verdiğini belirten Gökşen, “Kahramanmaraş’ın kurtuluş mücadelesinin tarihi önemi şurada yatmaktadır. Yüzlerce yıldır Batı karşısında kaybeden bir devletin, ordusu yokken, silahı yokken, 1. Dünya Savaşı’nda ordusu mağlup edilmişken, en zor durumda bir şehir çıkıyor ve bir şehirdeki insanlar kadınıyla, çocuğuyla, erkeğiyle dünya tarihinin aklının alamayacağı bir zafere imza atıyor. İşte bunu anlatmakta zorlandığımız kanaatindeyim, bunu tarihin de anlamakta zorlandığı kanaatindeyim. Düzenli bir cephe harbinden bahsetmiyoruz, düzenli bir mücadeleden bahsetmiyoruz. 4 bin kişilik Fransız birliğinin karşısında Kahramanmaraşlı ecdadın şehrin içerisinde otururken verdikleri mücadale kelimelerle anlatılmayacak kadar argümanlarla doludur. Bu bir istiklal mücadelesidir, insanların yüreğinden gelen bir kültür mücadelesidir. Dünya tarihinin en önemli iki kültürü vardır. Garp ve Şark, yani Batı ve Doğu kültürü olarak adlandırıyoruz. İki kültürün en şiddetli çatışmalarından birisi Maraş’ta yaşanmıştır. Bu çatışmayı, mücadeleyi Maraş’ın kurtuluşu olarak adlandırmak bu mücadeleye haksızlıktır. Bu mücadele istiklal mücadelesi, dünya tarihine yön vermiş bir mücadele olarak tekrar tekrar anlatmamış gerekiyor” şeklinde konuştu.

“ABDAL HALİL AĞA VE ONUN DURUŞU”

Abdal Halil Ağa’yı anlattığı kitabıyla ilgili bilgiler veren Gökşen, “Beyaz Sessizlik, 12 yıl önce yazdığım bir kitaptı. Maraş’ın Milli Mücadelesi’nin önemli kahramanlarından biri olan Abdal Halil Ağa’yı konu alarak Milli Mücadele’nin ruhunu anlatmaya çalıştım. Çünkü bana göre Abdal Halil Ağa ve onun duruşu, istiklal mücadelesinin ruhunu temsil etmektedir. Bu kitaptan önce Abdal Halil Ağa ile ilgili hiçbir yazılı materyal yoktu. Dilden dile anlatılan rivayetlerin dışında Yalçın Özalp hocamın Gazilerin Dilinden Milli Mücadelemiz kitabında bahsi geçmekteydi. Ben Beyaz Sessizlik’i, Abdal Halil Ağa’nın kızı, Yeter Davulcubaşı ile beraber yazdım. Kendisi vefat etti, mekanı cennet olsun. Böylece Abdal Halil Ağa olayını ve kendisini olduğu gibi, hiç dokunmadan, kendisi nasılsa o şekilde geleceğe aktarabilme imkanını Allah nasip etti” ifadelerini kullandı.

“ABDAL HALİL AĞA’NIN KIZIYLA HASTANEDE TESADÜFEN KARŞILAŞTIK”

Abdal Halil Ağa’nın kızıyla karşılaştığı anısını anlatan Gökşen, sözlerine şu şekilde devam etti, “Abdal Halil Ağa’nın kızıyla hastanede tesadüfen karşılaştık. Yeğeni gelmişti, Abdal Halil Ağa’nın ailesinden tanıdığın yok mu diye sorunca bana, kızı dışarıda diye cevap verdi. Bunun üzerine kendisiyle tanıştık. Abdal Halil Ağa’nın kızı Yeter nene, ‘Babam bize bu olayları her akşam anlatırdı, hatta bittikten sonra dinleme parası diye bize para verirdi ve bir şey daha derdi, yarın gelip ize soranlara böyle böyle oldu diye aktarın, bu bir eser olur’ dediğini söyledi. Doktor bey sizden başka kimse gelip de sormadı dedi. Bu benim için çok önemliydi, aslında Abdal Halil Ağa’nın vasiyetiydi. Ne mutlu ki cenab-ı Allah o kitabı yazmayı bana nasip etti.”

“ABDAL HALLİ AĞA BUGÜN KAHRAMAN OLMADI”

Abdal Halil Ağa’nın neden kahraman olduğunu dile getiren Gökşen, “Kurtuluş mücadelesini anlatanlar yıllarca Abdal Halil Ağa’dan bahsetmiş, bizzat o gün yaşayanlar, gazilerimiz, o gün evinde Kur’an okuyanlar, düşmanla göz göze gelenler onun adını zikretmiş. Abdal Halli Ağa bugün kahraman olmadı, Abdal Halil Ağa 1920’de kahraman oldu. Fransız işgal güçleri Maraş’a geldiğinde, Fransız birliklerini Ermeni işbirlikçiler davullarla karşılamak isterler. O dönem Maraş’ın en zengini olan işbirlikçi Agop Hırlakyan, Abdal Halil Ağa’nın davullarla Fransız birliklerini karşılamasını ister. Evine gider. Hırlakyan, ‘Al bir kese altın, adamlarınla davullarınla Fransızları karşılayalım’ demiş. Abdal Halil Ağa talep karşısında, “Ney ney ney, bana mı diyorsun’ diyince paranın yetmediğini düşünür, elini heybeye atar, ‘yetmezse devamı burada’ der. Bunun üzerine Abdal Halil Ağa, tarihe geçen, Maraş İstiklal Mücadelesi’ni yapan her bir ferdin duygularını dile getirir. ‘Değil bir kese altın, davulumun kasnağını altınla doldursan, ben din gardaşlarımın bağrına çomak vurmam. Müslüman gardaşlarımın soğan kapçığına muhtacım ama sana muhtaç değilim’ der. İşte mücadelenin özü budur. Bu olay o gün dilden diye yayılır, Abdal Halil Ağa bu olaydan sonra Ulu Cami’ye gider, anlatır. Bilirsiniz Kahramanmaraş küçük bir yer, dilden dile yayılır. Ertesi gün Fransız işgal birlikleri şehre girerken Abdal Halil Ağa olayını konuşur herkes.”

“O GÜN ÇALMADIĞI DAVULU...”

Abdal Halil Ağa’nın duruşunun önemli olduğuna dikkat çeken Gökşen, sözlerini şu şekilde tamamladı, “Halkın gönlüne bir ferahlık yayılır. Bütün işgal güçlerinin yaptığı rezillikler, Ermenilerin kışkırtmalarına rağmen Türk milletinin ruhunda Abdal Halil Ağa’nın sözleri yankılanır. Biz en zor günde bile birbirinin bağrına çomak vurmayan bir milletiz. Parayla, altınla satın alınamayacak bir milletiz. En zor günümüzde birbirimizle bütün farklılıklarımızı bir kenara atıp, kenetlenmeyi bilen bir milletiz. Zaten Maraş İstiklal Mücadelesi’nin temeli de, ruhu da budur. Abdal Halil Ağa’nın duruşu ve o gün çalmadığı davulu istiklal mücadelesini kazandığımız gündür. O gün değil 4 bin, 40 bin kişi gelse o halkı kimse durduramazdı.”

Haber: Ahmet Güneçıkan

Editör: Mahmut Beyaz