Sıcak savaştı,soğuk savaştı derken dünyamız yeni bir savaşa doğru sürükleniyor.Adını da koydular;1.Dünya Ticaret Savaşı...

ABD ve Çin bu savaşın küresel aktörleri...Tabi ki savaşlar her zaman bulaşıcı hastalık gibidir.Salgınlarda olağan olarak bütün insanlığı etkiler.

Yaşanan uluslararası krizden en çok da kalkınmakta olan ülkeler etkileniyor.Hindistan.Arjantin,Brezilya,Güney Afrika,Meksika ve Türkiye gibi ülkeler en çok şoku yaşayanlar...

Bu süreçte yaşanan siyasi ayak oyunları olayın farklı bir penceresi olduğu için bu konuya değinmeyeceğim.Olaya rasyonel yaklaşıp, çözüm üretmek asli görevimiz olmalı.

Yaşadığımız ekonomik kriz bir fırsat olabilir mi?Asıl bunu sorgulamamız lazım.Aslında kriz, daha sağlam çıkmak için bir fırsattır. Kendine çeki düzen verme sanatıdır.

Kriz, ayağını yorgana göre uzatma alışkanlığını öğrenme zamanıdır.

Müşterinin değerini öğrenme fırsatıdır. Müşteri yoksa, şirket de yoktur, çalışan da. Bir Amerikan atasözü "Kuyular kurumadıkça, suyun değeri bilinmez" der. İşte kriz, müşterinin değerini anlama, her müşterinin değerini bilme zamanıdır.

Ekonomist Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu’nun ulusal bir gazetede çıkan, kriz politikası sohbeti ilgimi çekti.Yaraya merhem olacak önerileri var.

Paylaşıyorum...

- Kapitalist sistemde krizler gereklidir. Krizden korkmayın. Kriz bir düzeltmedir. Uzun süre kriz yaşamazsa balonlar oluşur ve daha büyük patlamalar yaşanır. Kriz kendini yeniden üretmek ve toparlanmak için bir çözümdür
- Küresel ölçekte bir kriz yaşanıyor ve henüz bitmedi.
- Bugün bir ev almak isteseniz 300-400 bin lira. Krediyle böyle bir ev almak için en az 10 yılınızı ipotek etmeniz gerek. Aynı standartlarda bir ev kiralasanız yaklaşık 1250 lira ödersiniz. Yani bugün için kirada oturmak ev almaktan daha avantajlı.
- Kredi kartında taksitin önlenmesi son derece önemli ve yerinde. Ama biraz geç kalındı. Çünkü faizler düşünce bizim gibi tüketim toplumları daha fazla tüketmeye başladı ve herkes kredi kartına ve taksite bağımlı hale geldi.
Çok tüketiyoruz
- Son model akıllı telefonlar, sürekli değiştirdiğimiz televizyonlar, bunlar neyle oldu? Hepsi kredi kartıyla. Olmayan bir parayı harcamaya alıştık. Türkiye bilgisayar ve telefon mezarlığı oldu. İşlevine bakmıyoruz moda diye alıyoruz.
- Türkiye’de tasarruf yüzde 20’lerden yüzde 13’lere düştü.
- Hane halı gelirinin yüzde 3’ü kadar borcu iken bugün borç gelirin yüzde 50’sine ulaştı.
- Türkiye ithalat ülkesine döndü yeniden üretime dönmesi gerek. Üretime dayalı ekonomiye geçmemiz için de popülizmden vazgeçmemiz lazım.
- Neden bankalara ödediğimiz faizleri tartışıyoruz gelirimizi tartışmamız gerek. Neden gelirimizle ilgili şikayetçi değiliz. Faiz sıfır olsa ne olacak, gelir olmadığı zaman yine ödeyemeyeceğiz.
Lüksü seviyoruz

- Biz bir tutku gibi tüketimden başka bir şey düşünemiyoruz.
- Çocuk üniversiteden mezun oluyor hemen evleneceğim diyor. Oysa daha üretime geçmemiş, para kazanmıyor. Aileler borçla her şeyi alıyor ve her şeyin en iyisini alıyor. Sonra bir aile kurulurken iki aile batıyor. Avrupa’da böyle değil, insanlar ikinci el eşyalar alıp evleniyorlar.
- Büyümenin kendisi önemli değil kalitesi önemli. Kaliteli büyümeyi sağlarsak sorunlarımızı büyük ölçüde çözmüş oluruz.
Doğru söze ne denir?

Genç ve dinamik bir ülkemiz var.Sadece bugünden ders alıp;üreterek ve tasarruf ederek yolumuza devam etmeliyiz.