Bu soruya çok sayıda cevap verilecektir. Ana politik eksenler dikkate alınsa bile 5-6 farklı cevapla karşılaşmak mümkündür.

Öteden beri bu topraklarda Kuzey, Güney, Doğu ve Batı istikametinde kimlik arayışları vardır.

Kimlik!

Ülkemizde kimlik ve dahi eğitim sorunu vardır. Kimlik herhangi bir nesneyi belirlemeye yarayan özelliklerin bütünüdür. Milletlerin/bireylerinde bir kimliği vardır. Bu yazıda bu özelliklerin tamamının sıralamamız mümkün değildir.

Bir kimliğe ait eğitim tam olarak veril(e)memektedir. Kimlikte belirsizlik ülkede hâkim zihniyetin kararsız olması ile kendini göstermektedir. Uzun dönem hâkim olan bir tasavvur var mıdır? Maalesef eğitimde de bu böyledir. Gelen bakana göre söylemler değişmektedir.

Bu neden böyledir?

Cevap basit yarının öngörülmesindeki belirsizlik!

Atasözümüzde “Gün doğmadan kimliği söylenmez” (TDK). Yani yarın ne gibi durumlar veya olaylar çıkacağını kimse bilmez. Bu bilinmezlik kimlikte de belirsizliğe neden olmaktadır.

Çözüm nedir?

Medeniyetimiz…

Şair’in Süleymaniye’de Bayram Sabahı şiirinde “varisi olmakla mağrurum” dediği anlayış yeni nesillere tanıtılmalıdır. Maarif sistemimizde kültür, din, dil, vatan ve devlet anlayışı konusunda sağlam düşüncelere/becerilere sahip nesiller yetiştirilmelidir.

Kültürümüzün büyük bir medeniyet ürettiği, asırlar boyunca dünyaya hak, adalet, bilim bakımdan ışık saçan yönü yeni nesillere yeterince aktarılamadı. Tarih bilinci geliştirilemediğinden, geçmiş kötülenecek bir dönem olarak hafızalara kazındı.

Ancak, geçmişin yanlışlarına sahip çıkmadan “yüksek medeniyet” dönemimiz yeni nesillere öğretilmelidir. Özellikle dinimiz İslam’ın kalkınma-gelişme için motivasyonu sağladığı dönemler dikkatle aktarılmalıdır.

Şöyle ki:

Eğitim ve Bilim…

Modern biliminde temeli olan araştırma, gözlem ve matematiksel değerlendirmeyi, esas alan İbn-Heysem’in önerileri tarih içerisinde hayata geçirilemedi. “Fizik ilim değildir” yorumunu yapan âlimler zihinlerde daha fazla yer buldu. Aliya İ. Begovic “Mehdi bizim tembelliğimizin adıdır” demektedir. M. Akif, “Saye sarıl, hikmete ram ol, bilmiyorum başka çıkar yol” diye haykırmıştır. Dini düşüncenin yeniden oluşturulmasında ortaçağda yapılan yorumların hepsinin doğru/yanlış olmadığı dikkate alınarak modern ilmin verilerinden yararlanılmalıdır.

Bunun yanında kimliğimizi oluşturan dil eğitimi gerçekçi bir politika ile tekrar gözden geçirilmelidir:

Dil öğretimi

Eğitim-öğretim dili her seviyede Türkçe ile yapılmalıdır. Ancak yeni nesillere 1 doğu ve 1 batı dili öğretilmelidir. Dil öğretimi hala önemli bir sorundur.

Son yıllarda Osmanlı Türkçesinin seçmeli ders olarak yeni, nesillere öğretilmesi isabetlidir. Akademisyenlerimizin bile Osmanlı Türkçesini okuma konusunda sorunu vardır. Bir bilim dalında yüz yıl önceki bir metni incelememiş bir akademisyenin veya lisans mezununun bilim tarihi ve tarih bilinci konusunda ne kadar yeterli olması beklenir.

Bu vatan bizimdir. Vatanın birliğinin (üniter yapısı) korunması konusunda yeni nesiller bilinçli olmalıdır. Devletimizin çağdaş standartta bir hizmet üretmesi her vatandaşımız için en doğal haktır. Bu tam olarak sağlandığında birliğimiz (kimliğe sahip olma isteği) daha da artacaktır…

Ekonomik ve sosyal hayatta devletin yüksek payı, katı bürokratik anlayış ve kuvvetli bir merkezi yapı millet-devlet bütünleşmesini sınırlayıcı işleve sahiptir. Farklı istikamet sahiplerinin devleti ele geçirme gayretlerinin temelinde devletin ekonomideki yüksek payının önemli bir etkisi vardır. Modern standartlarda bir devlet içerisinde illegal örgütlenmelerin gelişme şansı daha az olacaktır. 

Son söz: Dünya insanı olmayı milli bireyler olmakla içtima etmek mümkündür.